Yeni Kaledonya’da sömürgeleştirmeye isyan

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta Fransa sömürgesi Yeni Kaledonya'daki isyanın nedenleri ve Almanya'da Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik tartışmalar var.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 19 Mayıs 2024
  • 08:55

Fransa’da geçtiğimiz haftanın politik gündemine Yeni Kaledonya’da yaşayan Kanak halkının isyanı damgasını vurdu. Yolların barikatlarla kapatıldığı, iş yerlerinin ve bazı devlet binalarının ateşe verildiği isyanda 3 genç ve 2 güvenlik görevlisi de hayatını kaybetti. İsyanın sebebi ise Fransa’nın anayasa değişikliği ile seçmen kütüklerine müdahale etmek istemesi. Bu hafta Fransa’dan seçtiğimiz yazı, isyanın tarihi arka planını ve sömürgeciliği özetliyor. Yeni Kaledonya ya da yerel halkın kullandığı isimle Kanaky, Melanezya ada öbeği içerisinde, Büyük Okyanus'un güneybatısında yer alan Fransa sömürgesi bir bölge ve “kendine özgü bölge” statüsü ile “Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu” üyesi. Ülkenin başkenti ise Nouméa.

Almanya’da, 9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ilk kez oy kullanacak genç seçmenlerin aşırı sağcı partilere oy vererek onları güçlendireceği endişesi, oy verme yaşının 16’ya düşürülmesiyle daha da arttı. Anketler Almanya’da gençlerin ırkçı Almanya için Alternatif Partisi AfD’ye yöneliminin arttığını gösteriyor. Bunun nedeni ne? Gençlerin politikayı sosyal medyadan öğrenmesi, ilgisiz ve bilgisiz olması mı; egemen politikanın gençlerin sorunlarını dikkate almaması, AfD’nin bunu istismar ederek gençlere sahte çözümler göstermesi mi?

Seçmen kütüklerinin değiştirilmesine yönelik oylama kanak halkı arasında neden öfke yarattı?

Joshua COHN
Revolution Permanente

Son aylarda Kanaky’de (Yeni Kaledonya) seçim kurumlarında yapılması planlanan reforma karşı artan bir hareketlilik söz konusu. Fransa bu anayasa reformu ile takımadalar üzerinde kesin kontrolü yeniden ele geçirmeyi ve Nouméa Anlaşmaları ile verilen imtiyazlara son vermeyi amaçlıyor.

Pazartesi günü başlayan ve geçtiğimiz aylardaki büyük eylemlerin ardından gelen ayaklanma, salı gecesi üç genç Kanak’ın ölümü ve (Fransa Cumhurbaşkanı) Emmanuel Macron’un takımadalarda olağanüstü hal ilan etmesiyle şiddetle bastırıldı. Bu eylemler, 2 Nisan’da Senato tarafından onaylandıktan sonra hafta başında Ulusal Mecliste görüşülen “Yeni Kaledonya Kongresi ve bölge meclisleri seçimleri için seçim organını değiştiren anayasa tasarısına” bir yanıt niteliğinde. (...) Peki Kanaky’deki seçmenlerin “dondurulmaması” ne anlama geliyor ve bu anayasal reform neden takımadaları ateşe verdi?

Kanak bağımsızlık savaşçılarının büyük eylemlerinin damgasını vurduğu 1984-1988 “olaylarının” ardından imzalanan 1998 Nouméa Anlaşmaları, 1986 yılında BM’nin özerk olmayan bölgeler listesine yeniden dahil edilen Kanaky’de Fransa’nın dekolonizasyon sürecine verdiği bazı tavizleri güvence altına almaktaydı.

Anlaşmalar, kendi kaderini tayin konusunda üç referandum düzenlenmesini ve yerel parlamento olan Yeni Kaledonya Kongresini belirleyen bölge seçimlerine katılabilecek seçmenlerin sıkı bir şekilde kontrol edilmesini öngörüyor. Bu kısıtlı seçmen organının oluşturulması, 1853’ten beri Fransa tarafından sömürgeleştirilen Kanak halkının yeni gelen metropol nüfusu tarafından yapay bir şekilde kontrol edilmemesi için bağımsızlık yanlısı Kanakların temel bir talebi olarak uygulanıyordu.

Kanaky’deki özel seçim organını yöneten kurallar, sadece 8 Kasım 1998’de Nouméa Anlaşmalarını onaylayan referandumda seçmen kütüğüne kayıtlı olan seçmenlerin ve onların çocuklarının kendi kaderini tayin referandumlarında ve bölge seçimlerinde oy kullanabileceğini öngörüyordu. Ancak 1998 referandumuna katılabilmek için takımadalarda 10 yıldır ikamet ettiğini, yani en az 1988’den beri orada yaşadığını kanıtlamak gerekiyordu.

Seçim maskesi ve devam eden sömürgeleştirme

Ancak bu kısıtlı seçmen listesi, kayıt olmakta zorlanan bazı Kanaklar için yeterli bir garanti değil... Çünkü kendilerinin veya ebeveynlerinin 1988’de ikamet ettiklerini kanıtlayamıyorlar! (...)

2018’de bağımsızlığa “hayır” diyenlerin yüzde 56.7 ile kazandığı ilk referandumun ardından 2020’de yine “hayır” diyenlerin yüzde 53.26 gibi daha düşük bir oranla kazandığı ikinci referandum geldi.  Macron ise üçüncü referandumu gerçek bir maskaralığa dönüştürdü. Yeni Kaledonya’nın bağımsızlık yanlısı çoğunluğa sahip ilk hükümetinin kuruluşunun ardından Macron, antikovid önlemlerinin ciddi bir kampanyayı imkansız kıldığı ve salgından etkilenen birçok Kanak ailesinin yas tuttuğu bir dönemde, 12 Aralık 2021’de alelacele istişare düzenleyerek karşı saldırıya geçti.

Bu koşullarda UNI, İşçi Partisi ve UC-FLNKS gibi Kanak bağımsızlık örgütleri oylamanın boykot edilmesi çağrısında bulunmuştu. Bunun üzerine katılım oranı yüzde 43.87’ye düşerek (2018’de yüzde 81.01 ve 2020’de yüzde 85.69 ) yüzde 96.50’lik “hayır” oyunun meşruiyetini ortadan kaldırdı. Ancak bu durum Macron’un sonucu memnuniyetle karşılamasına ve Kanaky’nin Fransa’nın bir parçası olarak kalacağını alkışlamasına engel olmadı.

Bu üçüncü referandumla birlikte Nouméa Anlaşmalarından doğan umutlar da sönmüş oldu ve sonuçta Fransız devletinin sömürgeciliğine devam etmesi için zaman kazanmasına hizmet etti. Seçmenlerin dondurulduğu otuz yıl boyunca Fransız devleti ve Fransız şirketleri, Kanaky’ye yerleşen memurlara ikramiye vererek ya da Yeni Kaledonya’nın yerel istihdam yasasını baypas etmek de dahil olmak üzere Fransa ana karasından gelen insanlara iş teklif ederek sömürge girişimini sürdürdü.

Halihazırda devam etmekte olan anayasa reformu, bölge seçimlerinde oy kullanma hakkını, bölgede on yıldır ikamet eden kişilere açarak seçmen kütüklerinin dondurulmasına son vermeyi planlıyor. Bu, son otuz yıl içinde Kanaky’ye yerleşen Fransa ana karasından yeni gelenleri de kapsayacak ve seçim açısından bağımsızlık karşıtı harekete fayda sağlayacak. Böylelikle mayıs 2024’te yapılması gereken bölge seçimleri 15 Aralık 2024’e ertelenirken yeni seçim kuralları oylamadan önce kabul edildi.

Bu bağlamda, hükümetin acımasız bir baskıyla eş zamanlı olarak formüle ettiği ancak bağımsızlık yanlılarının bir bölümü tarafından memnuniyetle karşılanan “diyalog” çağrıları, mevcut öfkeyi mayınlı tartışmalara kanalize etme girişiminden başka bir şey değil; bu tartışmalarda hükümet ve Fransa’ya sadık güçler, seçim organını feshetme oylamasının ardından mutlaka güçlü bir konumda olacaklar. (...)

Çeviren: Eren Can

Avrupa Parlamentosu seçimleri: Oy verme yaşının düşürülmesi sağa kaymayı teşvik ediyor mu?

Christian KLIVER
Telepolis

Almanya’da artık 16 yaş ve üzeri gençlerin haziran ayında yapılacak Avrupa seçimlerine katılmasına izin veriliyor. Bu, Almanya’nın, aralarında Avusturya, Belçika ve Malta’nın da bulunduğu, 16 ve 17 yaşındakilerin oy kullanmasına halihazırda izin veren birkaç AB ülkesinin listesine katıldığı anlamına geliyor. Yunanistan, 2024’te 17 yaşını dolduran gençlerin de haziran seçimlerine katılmasına izin verecek.

Tübingen Üniversitesinden Siyaset Bilimci Gabriele Abels, şu ana kadar ilerici bir siyasi adım olarak algılanan ve sol-yeşil kamp tarafından savunulan yenilik üzerine bir makalesinde eleştirel yorumlarda bulundu. The Conversation adlı portalda oy verme yaşını düşürmenin Almanya’da sağa doğru ilerlemenin bir unsuru haline gelebileceğini yazıyor.

Almanya’da yaşayan yaklaşık 4.8 milyon genç Alman ve diğer AB üyesi ülkelerden yaklaşık 300 bin gencin ilk kez oy kullanmasına izin veriliyor. Bu grup, Almanya’nın toplam 64.9 milyon seçmeninin yalnızca küçük bir kısmını temsil etse de, diğer birçok Avrupa ülkesinin nüfusundan daha büyük. 2019 Avrupa seçimlerinde genç seçmenlerin katılımının arttığı göz önüne alındığında, bu grubun da yüksek bir katılıma sahip olması beklenebilir.

Ancak sağcı partiler yoğun bir şekilde genç seçmenlere kur yapıyor. Bu nedenle oy verme yaşının düşürülmesi aşırı sağ Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin sonuçlarını iyileştirebilir. Mevcut veriler, 15 ila 24 yaş grubunun Avrupa Parlamentosu hakkında genel olarak Alman nüfusunun geri kalanına göre daha olumlu bir görüşe sahip olduğunu gösteriyor. Ancak bu olumlu tutum diğer yaş gruplarına göre daha hızlı bir şekilde azalıyor.

Son rakamlar, 15-24 yaş arası Almanların yüzde 41’inin, buna karşılık genel nüfusun yüzde 34’ünün parlamento hakkında olumlu düşündüğünü gösteriyor. Sadece birkaç yıl önce, 2021’de bu değer tüm zamanların en yüksek seviyesi olan yüzde 51’deydi. Benzer şekilde yüzde 75’i 2021’de daha güçlü bir Avrupa Parlamentosu talep eden gençlerin sayısı da 2024’te yüzde 51’e düştü.

Ancak yine de bu genç yaş grubu AB üyeliğini hâlâ “iyi bir şey” olarak değerlendiriyor ve yüzde 84’ü Almanya için avantaj görüyor. AB’de demokrasiden duyulan memnuniyet yüzde 58’e düşmüş olsa da Avrupa Parlamentosuna duyulan güven yüzde 63’e yükseldi.

Almanya’da ilk kez oy kullanacak seçmenler 35 siyasi parti arasından seçim yapabiliyor. Ancak Abels, birçoğunun AfD’ye oy verebileceğine dair işaretler olduğunu yazıyor:

Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği’nin doğrudan seçilen kurumu ve dünyada doğrudan seçilen tek ulusötesi parlamenter meclis. Almanya’da bu seçmenler 35 siyasi parti arasında seçim yapma şansına sahip olacak, ancak birçoğunun kökleri yumuşak Avrupa şüpheciliğine dayanan ama şimdi sert Avrupa şüpheciliğine meyleden bir parti olan AfD’ye oy vereceğine inanmak için nedenler var.

Bu yaş grubu TikTok tarafından siyasallaştırılıyor. Büyük çoğunluk siyasi bilgileri sosyal medya aracılığıyla alıyor ve “geleneksel” siyasi haberciliği kullanmıyor.

Alman siyasi partileri ve politikacıları bu platformda nispeten deneyimsiz ve bu nedenle çoğu zaman, ya yok ya da başarısız. Buradaki dikkate değer istisna AfD. AfD, rakiplerinden farklı olarak TikTok’ta özellikle genç nesle yönelik oldukça profesyonel bir varlığa sahip. Avrupa seçimleri öncesinde Tik Tok’ta en çok beğeni alan Alman siyasi partisi oldu.

AfD’nin 2024 Avrupa seçimleri için baş adayı Maximilian Krah, platformda özellikle popüler ve kişisel sayfasında yarım milyondan fazla beğeni var. Milliyetçi görüşleriyle tanınan ve otokratik sistemleri açıkça öven Krah, şu anda Alman yargısı tarafından, Avrupa Parlamentosu üyesi olarak yaptığı çalışmalar kapsamında Rusya’dan yapıldığı iddia edilen ödemelerle ilgili soruşturmalarla karşı karşıya bulunuyor.

Buna, Çin adına casusluk yapmakla suçlanan parlamento çalışanlarından birinin tutuklanması da eklendi. Siyasal Bilimci Abels ayrıca Krah’ın kendisinin de bu iddialar nedeniyle soruşturulmadığına dikkat çekiyor.

Aslında AfD Almanya’nın gençleri arasında güç kazanıyor gibi görünüyor. Güncel bir araştırmaya göre, “Almanya’da gençlik 2024”, 14 ila 29 yaş arası gençlerin yaklaşık yüzde 22’si AfD’ye oy verecek. Birçoğu haziran ayında ilk kez seçmen olacak.

Bu, oy verme davranışında potansiyel olarak büyük bir değişimin sinyalini veriyor. 2019 Avrupa seçimlerinde 18-29 yaş arası Alman seçmenlerin yüzde 30’u Yeşiller’e, yüzde 13’ü ise CDU/CSU’ya oy verdi. Diğer tüm partiler yüzde ondan az oy alırken, AfD yüzde yediyle yedinci sırada yer aldı.

Bu bağlamda Siyasal Bilimci Abels cinsiyetler arasında çarpıcı bir uçuruma dikkat çekiyor. Genç kadınların Yeşiller Partisine oy verme olasılığı daha yüksekken, genç erkekler muhafazakar veya liberal partileri tercih ediyor. Adayları, seçmenleri ve programı itibarıyla daha “erkek” bir parti olan AfD söz konusu olduğunda bu cinsiyet farkı özellikle güçlü. 2019 Avrupa seçimlerinde erkeklerin (tüm yaş gruplarından) yüzde 14.6’sı AfD’ye oy verirken, kadınların yalnızca yüzde 7.6’sı AfD’ye oy verdi.

Bu bariz cazibenin, Almanya’da yeni oy kullanma hakkına sahip olan gençlerin ve özellikle de ergenlik çağındaki erkek gençlerin oylarına yansıyıp yansımayacağı haziran başında netleşecek. Abels, genç neslin Avrupa şüpheci ve antidemokratik ajitasyona karşı savunmasız kalmasını önlemek istiyorlarsa diğer partileri dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyarıyor.

Çeviren: Semra Çelik

Evrensel / 19.05.24