Bir ‘hackleme’ kurbanı olmadıysam eğer, Anglo-Amerikan müesses nizamını kızdırmış olmalıyım. Hangisinin doğru olduğunu bilmiyorum. Yaklaşık 35 yılı bulan meslek hayatımın sosyal medyaya denk gelen kısmında, 2009’dan bu yana hatası-sevabıyla oluşturduğum ve 400 bine yakın insanın izlediği 13 senelik @ceydak hesabım ‘elimden alındı’. 1 Ocak 2023 gecesi hesabım aniden ‘sıradışı aktivite’ yazısı çıktıktan sonra kilitlendi. Herhangi bir ihlalden bahsedilmiyor, hesap hacklenmiş görünmüyor, e-posta’da sorun yok. Dolayısıyla sahip olduğumu zannettiğim ‘fikri mülkiyetime’ erişememe gerekçesini bilmiyorum. Dev bir küresel şirkete itiraz e-postalarımın işe yarayıp yaramayacağını da...
Twitter, ABD’deki siyasi kapışma eşliğinde son üç-dört yıl içinde tartışmaların odağına oturdu. Bu süreçte giderek Batı’daki ‘liberal özgürlükçü’ anlatının yerini sansür ve karartmanın aldığını gördük. Pek çok insan, muhalif gazeteci ve analist o veya bu biçimde platformun dışına itildi. Bu sansür ve karartmayı ‘meşrulaştıracak’ anlatılar oluşturuldu. Şahsen hiç hazzetmediğim Donald Trump’ın yasaklanması sırasında ‘bir süper devletin başındakine bunu yapan, sıradan insanlara neler yapmaz’ diyerek doğru öngörmüşüm. Bu sansürcülüğe en büyük alkışı neoliberal distopyanın kendilerine ‘özgürlükçülük’ addeden gönüllü elemanları sundu.
Ne ki hiçbirimiz ‘masum’ değiliz. Küresel çapta insanları ‘serbestçe buluşturan kuşun’ sermaye ve çıkar ilişkilerini yeterince irdelemeden onun yarattığı zeminde hareket ediyoruz. Verileri depolayanları mutlak iktidar kılan bu iletişim devriminin ‘kullanışlı’ modundan çıkıp ideolojik boyutu üzerine fazla düşündüğümüz söylenemez. Bu koşullarda örneğin bir yönetim değişikliği, büyük bir heyecan yaratabiliyor. SpaceX ve Tesla’nın patronu Elon Musk’ın Twitter’ı satın alması örneğinde gördüğümüz gibi...
Musk ve liberaller
Güney Afrika kökenli eksantrik iş insanı Elon Musk 2022’de tartışmalı bir sürecin ardından Twitter’a sahip oldu. Doğrusu öncesinde ‘yüksek hassasiyetleri ile’ her tür eleştirel düşünceyi gömen liberaller platformu çekilmez kılmıştı. Yine de Musk’ın ‘küresel arenaya’ ilgisi bu gerekçenin ötesinde dikkat çekici. Musk geçmişte ABD siyasetinin Demokrat ve Cumhuriyetçi iki kanadına da bağış yapmış bir isim. Twitter’ı almasıyla liberallerin linçine uğradığından beri Cumhuriyetçi kanada yaklaştığı söylenebilir.
Bloomberg ve Washington Post’un yazarları örneğin Musk’ı ‘Twitter’ın hayati misyonu için yanlış kişi’ diye nitelemişti. Liberaller şimdi kendisini ‘tek adam’ olmakla itham ediyor. Michael Bloomberg ve Jeff Bezos’un sahipliği altında milyarder bir oligarkın medya kontrolünden yakınmaktaki ironiye dikkat çeken pek yok. Liberallerin grup halinde ‘tek adam’ zihniyetini aratmayan hareket tarzı olduğu da rahatça söylenebilir.
Neticede Musk, ABD ve AB’de düzen elitlerinin linçine uğradı. Bunları ‘sıradışı kişiliğiyle’ savuşturmaya çalışırken, epeyce taraftar topladı. Ve sonunda aralık başlarından bu yana bağımsız gazeteciler üzerinden kontrollü biçimde büyük kısmı iç yazışmalardan oluşan ‘Twitter Dosyaları’ yayınlıyor. Dosyalar platformun liberallerin yönetimindeki iç işleyişini sunuyor. Şu ana dek 12 dosya yayınlandı. İçerik Batı’nın muhalif medyasını takip edenler için şaşırtıcı değil. Ancak ABD devletinin sosyal medya kontrolü ve sansürüne dair yorumları doğrulamış oluyor.
Örneğin 2 Aralık’ta Matt Taibbi üzerinden yayınlanan dosyada Ekim 2020’de New York Post’un Hunter Biden’ın dizüstü bilgisayarının öyküsü yer aldı. Oğul Biden’ın ‘pornoculuğunun’ yahut Ukrayna’yı da içeren ‘kirli çamaşırlarının’ FBI müdahalesiyle nasıl manipülasyonla hasıraltı edildiği anlatılıyor. New York Post’ta karartılana kadar okuyabilmiştik. Dosyanın görünmez kılınma gerekçesi ‘Rus hackleme materyali’ olarak sunulmuştu.
8 Aralık’ta Bari Weiss üzerinden yayınlanan dosya ile ‘gizli kara listeleri’ öğrendik. Yine bildik. Yani algoritmalarla hesaplara ‘gölge yasaklama’ uygulaması. (Şu an topyekûn kilitlenmiş olan hesabımın son 1,5 yıldır 390 binde saymasında etkisi var mıdır, bilmiyorum. Pek çok takipçim paylaşımlarımın önlerine düşmediğini belirtiyordu.)
20 Aralık’taki Twitter dosyasında ABD’nin propaganda operasyonlarının kasıtlı olarak korunduğu ‘beyaz liste’ çıktı. Ortadoğu’da CENTCOM’un yönettiği hesaplar Twitter’ın bizzat kendi şartlarını açıkça ihlal etmelerine rağmen korunmuşlar.
Dosyalar, Twitter’a başta FBI olmak üzere ABD devlet kurumlarının sızdığını, müesses nizamın ilk günden Trump’tan kurtulmayı hedeflediğini ve bunu yazanları yasakladığını, ‘Rusyagate’ başlıklı davanın aslında bir proje olduğunu ve ifade özgürlüğünü sansürlemenin inceliklerini sergiliyor.
Artık ‘Watergate’ üzerinden özgür ve eleştirel medya öykünmesinin tarih olduğunun kanıtı. Batı’nın tüm ana akım medyası ‘Twitter Dosyaları’yla pek az ilgilendi. Belki asıl anlamlı olan da bu.
Musk niye bunu yapıyor?
İnterneti ‘otoriter elitlerin kontrolünden kurtarmaya çalıştığı’ için mi? ‘Düşünce ve ifade özgürlüğünün savunucusu’ olduğu için mi?
Elon Musk’ın eylem ve söylemleri kısmen sansür karşıtı şeffaf bakış açısıyla hareket ettiğine işaret ediyor. Bunu yadsımak mümkün değil. Dolayısıyla düzen muhalefetinin kendisine sempatisi ve beklentisi artmış durumda. Ancak Musk’ın yükselişi, ilişkiler ağı ve Twitter’da eski liberal yönetimden devralarak sürdürdüğü uygulamalara dikkat çekerek daha eleştirel yaklaşanlar eksik değil. Musk nihayetinde ABD ulusal güvenlik devletinden milyarlarca dolar kazanan bir yüklenici. Asıl soru Musk’ın ideolojik anlatıyı kontrol biçimlerini ortaya serme hamlesine nasıl ve hangi amaçla izin verildiği... Yarınki devam yazısında en azından buna ışık tutacak eleştirel bakışları aktaracağım.
Not: Twitter’da @ceydak hesabımın kilitlenmesi sonrasında açtığım YEDEK HESAPTAN beni ve dünya gözlemlerimi takip etmek isteyenler için yeni adres: @CeydakYedek
BirGün / 09.01.23