ABD'nin salt iç siyaseti değil dış siyaseti de 'renkli' bir şov. 'Kurallara dayalı düzen' yahut 'demokrasi-otoriterlik' ikiliği üzerinden kurgulanan bu şovun niteliğini sergileyen üç vakaya geçen hafta tanıklık ettik.
İlki; BM onaylı Minsk anlaşmasını taammüden öldürerek Ukrayna iç savaşında Rusya Federasyonu'nun müdahalesini tetiklemiş Biden yönetimi ve 'savaş partisinin' Vladimir Zelenskiy'i ağırlaması.
İkincisi; ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in 2021'de manidar bir zamanlamayla Taliban'a terk ettikleri Afganistan'da eğitim hakkından edilen kadınlar üzerinden yaptığı ifşaat.
Üçüncüsü; artık gafsız konuşmasına rastlamadığımız Başkan Joe Biden'ın İran'la nükleer anlaşmaya geri dönüş vaadiyle ilgili kasım ayındaki ifşaatının ortaya çıkması.
Neocon satranç tahtasının piyonu
Ukrayna'nın komedyen lideri Zeleneskiy'nin Washington şovu doğrusu takdire şayandı. Zelenskiy, Ukrayna askerleri Bakhmut/Artemovsk cephesinde Batılı askeri analistlerin ifadesiyle 'kıyma makinesinden' geçerken (AB bürokratı Ursula von der Leyen'in 100 binden fazla can kaybı duyurup sonra sansürlettiği videosu ortada) rivayet o ki cephenin güvenli kısmına 'ziyarette bulunup' Air Force-1 ile ABD'ye uçtu. Kasımdaki Kongre ara seçimlerinin ardından Temsilciler Meclisi başkanlığında son haftası kalmış olan Nancy Pelosi, Kongre üyelerine özel mektup gönderip Zelenskiy şovunu yönetti. 82 yaşındaki Demokrat siyasetçi meşhur 'Baba' filmini andırırcasına Zelenskiy'nin 'elini öperek' şovu taçlandırdı.
Zelenskiy, Kongre'deki repliğinde özetle "Paranız sadaka değil, küresel güvenliğe ve demokrasiye yatırım" dedi. Senaryo icabı Ukrayna'ya 45 milyar dolarlık yardım açıklanırken, beklendiği üzere -en az bir batarya- Patriot hava savunma sisteminin sunulacağı duyuruldu.
Şovun ABD iç siyasetine dönük tarafı 'savaş partisinin' bir kez daha sahne alması. Kasım'daki ara seçimlerin sonucu olarak Cumhuriyetçiler ocakta Temsilciler Meclisi liderliğini devralacak. Ve Cumhuriyetçi çoğunluk lideri Mitch McConnell, "Ukrayna'ya desteğimizi sürdürmek ahlaki olarak doğru ama sadece bu değil. Aynı zamanda soğuk, katı Amerikan çıkarlarına doğrudan yatırımdır" diye tweet attı. Cumhuriyetçilerin Ukrayna'ya sınırsız para harcanmamasını sağlayacakları teması çöpe gitti. Böylece 2024 seçimi için Trump karşıtı cepheye Ukrayna katkısı da boca edilmiş oldu.
Batı'nın 'savaşı Ukrayna kazanıyor' anlatısı bakımından ise senaryonun Patriot ayağı bir hayli sıkıntılı. Batılı muhalifler Hitler'in zafer umudu olan 'Wunderwaffen'e (mucize silah) atfen bu savunma sistemlerinin Kiev'e faydasız olduğunu söylüyor. Fakat Batı medyası bile artık Ukrayna'nın cephede ne denli zor durumda olduğuna işaret eden haberlere yer vermekteyken, bu son derece pahalı olan ve 120 km'lik bir halkayı tutan Patriotların verilmesinin yaratacağı sıkıntıları işlemekte. En mühimi bu sistemlerin üretim sıkıntıları ve 'kıt bulunmasına' işaret ediliyor. Daha önemlisi Patriotların kaynağı ve ABD'nin Pasifik hattının 'zayıflaması' kaygıları.
Asli hedefler düşünüldüğünde, son tahlilde önemsiz. Nitekim herkes 'yatırım' kısmında hemfikir. Örneğin Hillary Clinton CNN'e "Ukrayna ABD için iyi bir yatırım olduğunu ispatladı" dedi. Sorun, yatırımın yolunda gitmediğini Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'dan bile anlamamız. Amerikan ara seçimleri sırasında Kiev'e yaptığı ziyareti sanki Rusya ile barış arayışı varmış gibi sunulan Sullivan, en son Carnegie'deki konuşmasında açıkça 'uzun savaş' öngördü. Sullivan, 'barışı ancak Ukrayna iyi konuma geldiğinde' düşünebileceklerini söyledi. Ortada bunun işareti yok.
ABD hesaplarının işaret ettiği yeri açıkça dile getirmek ise Cumhuriyetçi senatör Lindsay Graham'a nasip oldu. Fox News'a "Birileri kazanacak birileri kaybedecek. Bu savaş nasıl sona erecek? Rusya kırıldığında ve Putin'i devirdiklerinde. Bundan azı olursa savaş devam edecek" diye konuşan Graham, ancak Rusya'yı hallettikten sonra Çin'in peşine düşebileceklerini belirtiyor. Ona göre de hiçbir Amerikan askerinin ölmediği Ukrayna çatışması 'iyi bir yatırım'. Partilerüstü standart neocon satranç tahtasında Ukrayna'nın yeri piyonluk.
Artık açıkça ortada. NATO yahut ABD olmadan bir 'Ukrayna yok'. Ukrayna Genelkurmay Başkanı Zalujniy The Economist'teki son söyleşisinde durumun parlak olmadığını açıkça anlattı. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in 'Ukrayna yenilgisi bizim yenilgimiz olur' söylemi düşünüldüğünde geriye can sıkıcı tehlikenin nasıl idare edileceği kalıyor.
Eli armut toplamayanlar
Rusya liderliğinin 'savaş partisinin' tüm seçeneklerini değerlendirip önlem aldığı rahatlıkla söylenebilir. BM onaylı Minsk'in 2015'te kendilerini oyalamak için yapıldığını artık Angela Merkel'in Die Zeit'taki ifşaatına atıfla rahatça söyleyen Putin, gönderilecek Patriotları da vuracaklarını vurguladı. Moskova savunma hattını geçen hafta Belarus'la pekiştirdi. Devlet Başkanı Putin, savunma ve dışişleri bakanlarını da alarak Minsk'i ziyaret etti. 1999'da atılan 'birlik devleti' entegrasyonu artık hayata geçiriliyor. En önemli sonucu 2021'de ABD'nin 'renkli darbesinden' sağ çıkmış Lukaşenko duyurdu. Belarus artık S-400 ve İskender sisteminin ve aslında 'nükleer şemsiyenin' koruması altında olacak. Putin "Bu işbirliği bizim icadımız değil" diyerek NATO üyelerinin yıllardır aynısını yaptığını belirtti. Polonya'nın ünlü rock şarkıcıları dahil yedekleri seferber edip 300 binlik ordu tesis ettiği haberleri eşliğinde düşünüldüğünde daha da dikkat çekici.
Moskova'nın diğer hamlesi Çin'e yönelik. Putin, Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev'i Pekin'e yolladı. Medvedev sıradışı bir biçimde Şi Jinping tarafından ağırlandı. Pekin'den tüm açıklamalar Çin yönetiminin, Batı'da çizilenin aksine Rusya ile 'daha adil bir uluslararası ortam' için dayanışmasını ifade ediyor. Çinliler ne dengeli bir küresel diplomasi yürütseler bile, ABD'nin ekonomik ve siyasi hedefi olmaktan çıkmayacaklarının ayırdında olsalar gerek.
Afganistan'dan çekilme sebepleri
Blinken'in ifşaatı sağolsun, Ukrayna'dan çok önce ABD eline düşmüş Afganistan'ın 'terk edilme' nedenini de anladık. Doha'da Taliban'la anlaşıp 20 yıl sonra 2021 Ağustos'unda Afganistan'ı Taliban'a bırakıp çekip gitmemiş gibi, Blinken, radikal İslamcı hareketin 'kadınları eğitimden men etme' kararını eleşirdi. Ama çekilme gerekçelerini de ortaya serdi. Bu kararla ABD'nin en uzun savaşını bitirdiklerini, artık ABD'ye ceset torbaları gelmediğini belirtirken, "Eğer hala Afganistan’da olsaydık, bu Rusya saldırganlığını püskürtmesi ve direnmesi için Ukrayna’ya verebildiğimiz ve diğerlerinin verebildiği desteği çok daha fazla karmaşıklaştıracaktı" dedi.
Doğrusu süper gücün bakanının satır aralarından 'gücümüz yetmeyecekti' akıyor. Vaktiyle 'yeşil kuşağı' körükleyen, 11 Eylül'le birlikte düşman olanlar, başka bir savaş hesabıyla çekip gitmişler. Geride bir facia bırakarak. Savaşlarını hep 'başkalarının topraklarında' vermenin rahatlığıyla konuşuyorlar.
Biden ve devşirme İranlılar...
Ve İran'ın 2015 tarihli nükleer anlaşması (Resmi ismiyle Kapsamlı Ortak Eylem Planı-KOEP) etrafındaki dolap... Biden 2020 seçim kampanyasında selefi Donald Trump'ın 2018'te tek taraflı olarak çöpe attığı BM onaylı nükleer anlaşmaya geri dönmeyi vaad etmişti. Başkan seçilince Amerikan diplomasisini seferber etti, AB arabulucu oldu, Viyana'da müzakereler yürütüldü. Amerika ile 'iştigal uzmanı', 'kurnaz' İran diplomasisi taviz vermeden diplomasiye devam etti. Ama en son AB'nin hazırladığı, Tahran'ın rötuşlarıyla 'makul da bulduğu' taslak ortada kaldı. ABD artık 'ilgilenmiyor'. İran'da yakalanan 'renkli darbe-etnik/mezhebi isyan' fırsatı yarım ağızla gerekçe kılınıyor. İran'ı Ukrayna'da Rusya'ya destek üzerinden sıkışırmak teması da cabası...
Hal böyleyken Biden, kasımda Kaliforniya'da bir etkinlikte aslında durumu izah emiş. Videosu geçen hafta yayıldı. ABD'nin dünyanın pek çok yerinden olduğu gibi İran'dan da devşirdiği İran asıllı Amerikalı kadınların nükleer anlaşmayı ölü ilan etmesini istemesi üzerine Biden önce "Hayır" diyor. Nedeni sorulunca "Pek çok sebepten. Anlaşma ölü fakat bunu ilan etmeyeceğiz. Uzun hikaye..." Ülkelerinde bir renkli darbe için yanıp tutuşan kadınlar, "Mollalar bizi temsil etmiyor" diye feryat edince, "Biliyorum temsil etmiyorlar. Fakat temsil edecekleri nükleer silahları olacak" derken görülüyor. Tabii Biden gafçılığı biraz da dürüstlükten.
Deneyimler, tıpkı Afganistan, tıpkı banderist Kiev gibi İran'da Amerikan tipi bir renkli darbenin İslami rejimden daha berbat sonuçlar verebileceğine işaret. Devşirme İranlı kadınlar Afganistan'daki kadınların nasıl olup bu hale düştüğünü idrak edemese de...
BM onaylı Minsk yahut BM onaylı nükleer anlaşma... ABD siyaset şovları herkese diplomasinin ancak savunma hazırlığı için yürütülebilir bir şey olduğunu gösteriyor.
BirGün / 26.12.22