TÜİK’e göre 2023 yılı mart ayında tüketici fiyatları yüzde 2,29 arttı. Böylelikle yıllık enflasyon yüzde 50,51’e geriledi. Bu verilerin yurttaşın çarşıda pazarda karşılaştığı manzaraya uymadığı ortada. Öncelikle İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Ücretliler Geçinme Endeksi arasındaki makas giderek açılıyor. Mart ayında İTO endeksi aylık yüzde 2,95, yıllık ise yüzde 73,02 artış gösterdi. Böylelikle arada yıllık yüzde 22,5 gibi sepetler arasındaki küçük farklılıklarla açıklanamayacak bir fark oluştu. Ayrıca birbiriyle çelişen veriler de söz konusu. Örneğin İTO’ya göre giyim harcamaları aylık yüzde 5,32 sıçrama gösterirken, TÜİK’e göre giyim ve ayakkabı yüzde 1,92 düştü.
Aynı çelişkili durum üretici fiyatlarında da gözleniyor. İTO’nun Toptan Eşya Fiyatları Endeksi aylık yüzde 4,96 artışla, yıllık yüzde 74,22’lik bir oranda yükseldi. Buna karşın TÜİK’in Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi(Yİ-ÜFE) aylık sadece yüzde 0,44 kıpırdadı, yıllık değişim de yüzde 62,45 oldu. Burada da İTO ile TÜİK arasında yüzde 10 civarında bir açı oluştu. Geçmiş yıllarda TÜİK’in verilerinin böyle şüphe ile karşılanmadığı dönemlerde de, farklı bileşimdeki sepetler kaynaklı küçük oynamalar gözlemlense de, böyle geniş makaslar görülmezdi.
Seçime yüzde 45’lik bir enflasyonla girilecek
Ekonomi yönetimi 14 Mayıs seçimlerine kadar enflasyonu yüzde 40’ın altına çekmeyi amaçlıyordu. Nitekim, 2023 yılı için TCMB Ocak 2023 Enflasyon Raporu’nda yüzde 22,3 oranında şaka gibi bir enflasyon öngörüsü söz konusuydu. Ancak tüm manipülasyonlara rağmen yılın ilk 3 ayında tüketici fiyatları yüzde 12,52 artarak şimdiden TCMB’yi tekzip etti.
Görüldüğü kadarıyla seçimlere yüzde 45 civarı bir enflasyonla girilecek. Şöyle ki, Nisan 2022 tüketici enflasyonu yüzde 7,25’ti. Bu oran düşüp yerine yüzde 2 civarında bir nisan enflasyonu girerse, son 1 ayın enflasyonu yüzde 45 civarına iner. 1 Nisan’dan itibaren elektrik fiyatlarını yüzde 15 indirmek gibi göz boyayıcı adımlar da aylık enflasyonu bir parça aşağı çeker. Tüketim sepetinde elektriğin ağırlığı yüzde 6,5. Bu da enflasyonda yüzde 1 düşüş yaratır.
Bu oran pek inandırıcı olmasa da, hâlâ aşırı yüksek bir enflasyon düzeyini temsil ediyor. Burada bir noktayı hatırlatmakta yarar var. Bazı yurttaşlarımız “enflasyon düşüyor deniyor, ama fiyatlar hâlâ artıyor” diye serzenişte bulunuyor. Enflasyon diyelim yüzde 12’ye düşse bile bu aylık yüzde 1’lik bir fiyat artışı anlamına gelir. Enflasyonun düşüşü, fiyatların daha yavaş yükselmesi demektir. Örneğin, siz sabit bir noktada dururken bir araba 40 km hızla uzaklaşmakta iken, hızını 20 km’ye düşürse dahi sizinle arasındaki mesafe açılmaya devam eder. Geliriniz sabitse veya yavaş artıyorsa enflasyon düşse bile satın alma gücünüz azalır. Bugün Türkiye’de yaşanan tam da budur.
Aslına bakarsanız tüm dünya bir enflasyon sorunu yaşayıp, buna yönelik önlemler alırken, Türkiye’de ekonomiyi yönetenler enflasyonu düşürüyoruz diye böbürleniyor. En son yayımlanan OECD Ekonomik Görünüm Raporu 2023 yılı için avro bölgesinde yüzde 6,2, ABD’de yüzde 3,7, G20 ülkelerinin tümü için de yüzde 5,9’luk bir enflasyon tahmini yapıyor. 2024’te de aynı sırayla enflasyonun yüzde 3, yüzde 2,5 ve yüzde 4,5 olmasını bekliyor. OECD’nin Türkiye’ye ilişkin 2023 enflasyon öngörüsü yüzde 44,6 iken, 2024’te de yüzde 41,4 gibi yine yüksek bir oran tahmin ediyor. Özetle, uluslararası ekonomik kuruluşlara göre de enflasyon cephesinde durum vahim.
Bu enflasyon düşüşü kalıcı mı?
Hatırlanırsa Ekim 2022’de tüketici enflasyonu yüzde 85,5’e kadar yükselmişti. O noktadan sonra enflasyonun ivmesini bir parça kaybettiğini söyleyebiliriz. Peki enflasyonu düşürmek için bilinçli bir program mı uygulanıyor? Ne gezer! Yalnız 14 Mayıs seçimlerine kadar ne pahasına olursa olsun döviz kuru dizginlenmeye çalışılıyor. Dövizin yatay seyri kurlar yoluyla enflasyon artışını gemliyor. Ayrıca dünyadaki gıda ve enerji fiyatlarındaki düşüş de enflasyonu biraz olsun sakinleştiriyor.
Tüm dünyada pandemi sırasında mal fiyatları hızlı artmış buna karşın kapanmalar nedeniyle talep düşüklüğü yaşayan hizmetler sektöründe fiyatlar sakin seyretmişti. Şimdi de ters bir eğilim söz konusu. Lokantalar, oteller, sinema salonları, spor merkezleri benzeri hizmetlere pandemi dönemlerinin acısını çıkarırcasına canlı bir talep var. Dolayısıyla fiyatlar da daha hızlı artıyor. Bizde de benzer bir eğilim gözleniyor. Lokanta ve otellerde, eğlence ve kültürde, eğitimde manşet enflasyonun üzerinde bir artış yaşanıyor.
Dar gelirli yurttaş açısından bakılınca da, gıda ve içeceklerin yıllık yüzde 67,89, konutun yüzde 56,12 ile manşet enflasyonun yüzde 50,51’in üzerinde arttığı görülüyor. Bu da tüketim sepeti gıda ve konuta sıkışmış ailelerin daha da yüksek bir enflasyonla karşılaşması anlamına geliyor.
Seçimden sonra döviz kurunu bu noktada tutmak imkansız görünüyor. Dövizdeki sıçrama haliyle enflasyonu da yukarı çeker. Millet İttifakı’nın oluşturacağı olası bir ekonomi yönetimi, eğer yoksulları, dar gelirleri öncelemeyen, satın alma gücü zayıflamış kesimleri kollayan sosyal yardımlara ağırlık vermeyen bir istikrar programı benimserse belki enflasyon hız keser ama sosyal sorunlar derinleşir. Şimdiden bu gerçeği hatırlatmakta yarar var.
BirGün / 04.04.23