İçişleri Süleyman Soylu ile milletvekilleri Ahmet Şık ve Engin Özkoç’un arasındaki sert tartışmaları çoğumuz izledik veya okuduk. Vekiller, Soylu hakkındaki ağır ithamları yüzüne karşı tek tek sıralamıştı. Videolar sosyal medyada büyük ilgi gördü. Uyuşturucu, silah dağıtımı, 10 bin dolar alan siyasetçi vb. aylardır gündemde olan skandallara dair sorulara, yine yanıt vermediğini gördük Soylu’nun. Bunlar görüntülerde, haberlerde yer verilen kısımlarda yaşananlardı.
Oysa haberlere yansımayan ama Meclis’in “incelenmemiş”, yani henüz düzenlenmemiş ham tutanaklarında yer alan çok önemli bir açıklama yapıyordu İçişleri Bakanı. 22 Kasım Pazartesi saat 11.00’da başlayan ve gece yarısından sonra saat 02.00’da, tam toplantı bitip salonunu terk ederken giderayak Sezgin Baran Korkmaz’la (SBK) alakalı, daha önce dile getirmediği bir şeyler söylüyordu.
Neydi dikkatlerden kaçan bu sözler? Önce olayı hatırlayalım…
Vekiller Şık ve Özkoç’un en fazla üzerinde durduğu ve Soylu’nun da olay ortaya çıktığı günden beri “kelime” dahi etmediği iddia, hakkında kara para aklama davası açılan SBK’nın yurtdışına çıkmadan bir gün önce İçişleri Bakanlığı’na çağrılmasıydı. Nitekim SBK hakkında mal varlığına tedbir ve yurtdışı yasağı aniden kaldırılmış; kararı alan savcılar ilerleyen günlerde jet hızıyla terfi etmiş, biri Yargıtay diğeri Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmıştı.
Daha sonra itiraf ve ifşalarına başlayan Sedat Peker, 5 Aralık’ta yurtdışına çıkmadan bir gün önce Soylu’nun SBK’yı bakanlığa çağırdığını söylemiş, “Bana kaç dediğin gibi Korkmaz’a da dedin” diyerek ciddi bir ithamda bulunmuştu. SBK da kendisine ulaşan gazetecilere doğruluyordu görüşmeyi. Skandalın kilit konusu buydu.
İşte Plan Bütçe Komisyonu dağılırken Soylu’nun ayaküstü söylediği sözleri, CHP Milletvekili Engin Özkoç yakaladı. Ham tutanakların sonunda yer alan ilgili bölüm şöyle:
CHP’li vekiller gece yarısına kadar SBK ile görüşüp görüşmediğini sürekli sormuşlar ve en sonunda Soylu’nun ağzından şu sözler dökülmüştü:
“Daha ötesini söyleyeyim, bir şey yaptık, devletin bütün kurumlarıyla beraber… Sayın Özkoç, aklınızın yetmediği şudur: Türkiye uluslararası bir operasyona gelirken, devletin bütün kurumlarıyla yukarıdan aşağıya öyle bir karar aldık, meselenin içerisine öyle bir daldık ki Amerika’yı da açığa düşürdük, bize kumpas kuranları da açığa düşürdük.”
Soylu yine çok tartışılacak ve esasında bazı “mesajlar” da içeren şeyler söyledi. Görüşmeyi reddetmiyor lakin, “tek başıma yapmadım” demeye getiriyordu. “Yukarıdan aşağıya” alınan kararlardan kastını az çok tahmin ediyoruz. Saray’ı da işin içine katıyor açıkça Soylu.
Peki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil herkesle görüşmüş; Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi’ne davet edilip konuşturulmuş; “muteber iş insanı, hayırsever” diye medyada parlatıldıkça parlatılmış; onlarca şirket almış, sigorta şirketi sahibi olmuş ve ABD’nin bastırmasıyla kara para davası açılıp MASAK tarafından hakkında deliller ortaya konulmuş birisi, devlete karşı kurulmuş nasıl bir komplonun parçası oluyor? Ortada bir komplo varsa yurtdışına kaçmasına neden izin veriliyor, hatta “kaç” deniliyor?
Burada SBK’nın 4 Aralık günü Soylu ile görüşmesinin nedeni olduğu ileri sürülen olayı da hatırlamak gerekiyor...
Peker görüşmenin İnan Kıraç’ın hisseleri ile alakalı olduğunu savunuyor, SBK da bunu doğruluyordu. Mesele SBK’nın Silcolux şirketindeki Nahum ailesine ait hisseleri satın alması ve bunun üzerinden Kıraça ile Karsan’a da ortak olmasıydı. Ortaklık o dönem resmen açıklandı ve basında yer aldı.
SBK skandalı patladığı günlerde İnan Kıraç, 22 Haziran 2021 tarihli Sözcü gazetesinde Deniz Zeyrek’e bir açıklama yaptı. Özeti şöyleydi: Silcolux adlı şirketteki Nahum ailesine ait hisseleri SBK satın aldı ve bu şirket üzerinden Kıraça ve Karsan’da da pay sahibi oldu. Ancak anlaşmaya göre o hisseler önce bize (Kıraç) teklif edilmeliydi. Hisseleri geri almak için hukuki yola başvurdum. Onlar da bize dava açtılar. 10 günlük hukuki maraton sonucunda 6 milyon dolara hisseleri geri aldım.
Kıraç, olaya Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı’nın dahil olduğu iddialarını ise reddetmiş, SBK’yı kastederek, “Bunlar güvenilmez adamlar” demişti.
Ne var ki, aynı gazetenin diğer yazarı Saygı Öztürk, 25 Haziran’da SBK ile İnan Kıraç arasında 25. İcra Dairesi’nde bulunan bir taahhütnameyi yayınladı. Belge, Kıraç’ın anlattığının tam aksine gelişmelerin yaşandığını kanıtlıyordu. Belgeye göre Korkmaz, 40 milyon dolar alacaklıydı. Bunun yanında Kıraç, Sicolux’taki bütün hisselerini Korkmaz’a vermeyi taahhüt ediyordu. Borcun ödeme tarihi 20 Mayıs 2020’ydi. Korkmaz para ödenmeyince icra takibi başlatmıştı.
Sonrası malum: Kara para soruşturması açılıyor; yurtdışı ve mal varlığı yasakları peş peşe geliyor; yasaklar aniden kaldırılıp İçişleri Bakanlığı’na çağrılıyor; bir gün sonra yurtdışına çıkıyor ve tekrar dava açılıp hakkında arama kararı çıkarılıyor…
SBK olayı gerçekten bir muamma. Soylu’nun “yukarısı” derken işaret ettiği makam dikkate alındığında, skandalın hala aydınlatılmamış pek çok karanlık yönünün bulunduğunu ve tahminlerden büyük olduğunu anlıyoruz.
BirGün / 24.11.21