6 Haziran sabahı, yine erken saatlerde yayınladığı videosunda Sedat Peker, bugün Türkiye’nin gündemine oturan Sezgin Baran Korkmaz’la (SBK) alakalı ciddi iddiaları söylüyordu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Korkmaz ile görüştüğünü ve yurtdışına çıkmasını sağladığını ileri sürüyordu. O günden sonra SBK olayı kar topu gibi büyüdü zaten. ABD’nin isteğiyle Avusturya’da gözaltına alınmasıyla da uluslararası vakaya dönüştü. “İkinci Zarrab olur mu” sorusunun yanıtı merak ediliyor şimdi.
Peker’in videosundan bir gün sonra, 7 Haziran’da, normalde dikkati dahi çekmeyecek bir gelişme yaşandı. Borsa İstanbul adına, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) beş buçuk satırlık bir duyuru düştü. Konu, altın ticareti yapan bir firmanın işlemlerinin tamamen durdurulduğuna ve borsadan çıkarıldığına dairdi. Şirketin adı Sardes Kıymetli Madenler AŞ.
Dedik ya, olağan zamanlarda yaşasak hiç önemsenmeyecek rutin karar, şu karanlık günlerde bambaşka çağrışımlara yol açabiliyor. Niye mi? Sardes’i nereden hatırlıyoruz?
2019’un Ocak ayına döneceğimiz hikâyenin bundan sonraki kısmı, bir arşiv taraması ve SBK dosyasının ilerleyebileceği muhtemel güzergaha dair hatırlatmalardan ibaret…
***
Ocak ayında, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun ekonomiden sorumlu yardımcısı Tareck Zaidan El Aissami Maddah, Çorum’a gelmiş, Ahlatçı Holding’in kurduğu altın rafinerisini ziyaret etmişti. Bir ay sonra Çorum’a giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yerel seçim mitinginde, “Sayın Maduro'nun yardımcısı burada incelemelerde bulundu. İnşallah altın ticaretinde de Çorum'u çok farklı noktaya taşıyacağız” diyordu. Böylece 2018’de patlayan Türkiye-Venezuela altın ticareti, resmî ağızdan özel bir politika tercihi olarak tescillendi.
ABD ambargosu altında temel ihtiyaçlarını karşılayamayan Venezuela yönetimi, “petrol-altın karşılığı gıda” politikasına başlamış, ABD’nin yörüngesinin kıyısında veya dışındaki ülkelerle türlü yollarla yeni ticari ağlar kurmuştu. İran ve Türkiye ilk sıradaydı. Petrol, İran rafinerilerine akarken; altının rotası, Türkiye’ye yönelmişti. 2016’da THY, yolcu sayısı yerinde saydığı halde Caracas’a direkt uçuşlar koyuyor, özel uçak seferlerinde artış yaşanıyordu. Ama yolcu yerine gıda götürüp, altın getiriyorlardı.
2018, altın ticaretinin patladığı yıldı. 1 Ocak’ta Maduro’nun ziyaretinden birkaç hafta sonra, Venezuela Merkez Bankası’nın hava yoluyla 36 milyon dolarlık altın gönderdiği ortaya çıktı. 2018 yılında miktar 900 milyon dolara ulaşmıştı. Muazzam bir rekordu bu. Bloomberg ajansı “gizemli bir Türk şirketi”nden bahsediyordu. Aslında Venezuela altını üç şirket tarafından satın alınıyordu. İkisi; Birleşik Arap Emirlikleri’nde kurulu Capital Noor ve Goetz Gold’du. Üçüncüsüne, Reuters’e konuşan Venezuelalı iki üst düzey yetkili işaret etti: Sardes Kıymetli Madenler.
Sardes; 2009’da İlborcan Elektronik ve Kıymetli Maden adıyla Fatih ilçesinde kurulmuş küçük bir şirketin, 15 Aralık 2017’de aldığı yeni isimdi. Sermayesi 100 bin liradan 5 milyon liraya çıkarılmıştı. 11 gün sonra da borsa üyeliğine kabul edildi. Bir yıl sonra ise sadece ocak ayında 41 milyon dolarlık altın alımıyla ilgiyi üzerine çekiyordu. Şirketin sahibi, başka faaliyeti bulunmayan bir kuyumcuydu. Peki altını o getirdi de, gıdayı kim götürdü?
Yine 2018 yılının Aralık ayında Reuters, Caracas’ın yakınlarındaki La Guaira’ya limanı kayıtlarına ulaşıyor ve içinde süt tozu olduğu belirtilen 54 konteynerin İstanbul’da kurulu Mulberry Proje Yatırım adlı bir firmaya ait olduğunu tespit ediyordu. Türkiye’den giden gıda vb. ihtiyaçların neredeyse tamamını bu şirket gönderiyordu. 2015 yılında Venezuela vatandaşı Betsy Desiree Mata Pereda ile Serkan Sarıkeçe kurmuştu. Sonradan Kuzey İrlanda’daki bir off shore şirketi olan Mulberry Capital’e geçti. 2014’te kurulan diğer bir şirket ise Marilyns Proje Yatırım’dı. O da Londra’daki Marilyns Capital’indi. İki şirketin yurtdışındaki yöneticileri ortaktı ve daha böyle çok şirket vardı üzerlerinde. Marilyns Proje Yatırım ile Venezuela’nın devlet madencilik şirketi Minerven arasında altın-gıda anlaşması imzalanmıştı.
Özetle Sardes altını alıyor, Mulberry gıdayı götürüyordu. Adlarını dahi akılda tutmanın zor olduğu bu kadar şirketi saymamızın nedenine birazdan geleceğiz. Şimdi 2020 yılında, Afrika’daki Capo Verde’de yaşanan bir gözaltıyı anımsayalım…
***
Cumhuriyet gazetesinde Özge Mumcu Aybars’ın, 27 Haziran ve 3 Temmuz 2020 tarihli iki yazısından özetleyelim.
Lübnanlı bir göçmen olan ve Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı Venezuela vatandaşı Alex Naim Saab, Capo Verde’de yakalanıp gözaltına alındı. Kolombiya hükümeti 2018'de Saab için tutuklama emri çıkarmıştı. Saab kara para aklama, terörizm ve diğer suçları finanse etmekle itham ediliyordu. Venezuela, gözaltından sonra yaptığı açıklamada, “Saab, Venezuela'nın devlete ait gıda dağıtım programı 'CLAP' (Comité Local de Abastecimiento y Producción) kapsamında gıda, ilaç, tıbbi malzeme ve Covid-19'la mücadele için gerekli insani ihtiyaçların sağlanması amacıyla seyahat etmektedir” diyordu.
Kolombiya basınındaki haberlerde ise Saab’ın, ABD Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA) ve Federal Soruşturma Bürosu’nca (FBI) takip edildiği yazıldı. ABD ısrarla iadesini istiyor halen. Zira, ABD Hazine Bakanlığı’nın resmî belgelerine yansıyan iddialar ciddi ve Türkiye’yi de ilgilendiriyor.
İddialar kısaca şöyle: Saab'ın; Maduro, baş danışmanları ve ailesi hakkındaki "milyonlarca dolarlık para aklama" iddialarına ilişkin gizli bilgilere sahip. Türkiye ve İran'la yapılan "altın ve nakit dolar anlaşmalarında" dahli bulunduğu; "uluslararası para aklama ve yolsuzluk ağlarının" kritik ismi olduğu ileri sürülüyor. Ayrıca Saab'ın, "Türkiye'den altın karşılığında gıda satın alma", İran'dan da "altın karşılığında yakıt satın alma" anlaşmalarında rol oynadığı belirtiliyor.
Daha dokuz ülkenin de hedefinde Saab. Mesela; Meksika’da, Venezuela’ya yaptığı gıda ihracatındaki usulsüzlükten, Ekvador'da prefabrik ev ihracatındaki yolsuzluktan soruşturuluyor. Çok sayıda şirketi de inceleme altında. Türkiye’deki Mulberry Proje Yatırım’ın onunla bağlantılı olduğu söyleniyor. Haliyle Venezuela hattında altın taşıyanlar da zan altında.
İşte bizim uğraştığımız belaların dışında SBK’nın, ABD’nin yıllardır izlediği bu yoğun ilişkide de radara takılmış olma ihtimali kuvvetli. Nitekim Sezgin Baran Korkmaz’ın daha nerelere bulaştığını bilmiyoruz henüz. Lakin ABD’nin resmî belgelerinde “uçak”, konuyu yazan yabancı gazeteci ve araştırmacıların makalelerinde “TC-YYA 9365” kuyruk numarası ile yer alan, ABD’nin el konulmasını istediği Bora Jet’in uzun menzilli uçağı Bombardier Global’in uçuş güzergahlarının göze battığını söyleyelim. Söz konusu araştırmalarda limanlar ve deniz yolunun da yer aldığını ekleyelim. Biz tam olarak göremedik ancak, ABD radarı belki Binali Yıldırım’ın oğlunun “hayırsever faaliyetleri”ni de görmüştür.
***
Küçük bir detay vesilesiyle, yakın geçmişin hafızasını tazelemiş olduk. Ülke peş peşe skandallarla sarsılırken, orta boy bir kuyumcunun borsadan çıkarılması önemli mi? Değil elbette; eğer, boyundan büyük işlere kalkışmamışsa.
Bir otelin altından neler çıktığına, masa-sandalyeden ibaret uluslararası şirketlerin ardına süpürülmüş kire-toza bakınca, hiçbir detayı gözden kaçırmamak lazım.
Gazete Duvar / 23.06.21