Hazır Bahçeli ve Erdoğan “HDP kapatılsın” diye kükremeye başlamışken İçişleri Bakanı Süleman Soylu durur mu? Trump’ın çocukça hezeyanlarını andıran bir şov yaptı Meclis’te.
Soylu, bütçe görüşmeleri sırasında Yüksekova ve Şemdinli’ye yeni kaymakamlık binası yapıldığını söyledikten sonra HDP sıralarına döndü.
“Ohhh oh paralar PKK’ya gitmiyor, millete gidiyor” sözleri, hem AKMHP sıralarından hem iktidar mecralarında alkış aldı.
Hayır, bari yalandan da olsa kaymakamlık binasına para gömmek yerine gerçekten halka fayda sağlayan bir icraatten örnek verebilseydi. Ancak böyle bir örnek yok.
Zaten AKMHP’nin “millet”ten kastı halk değil, kendi bürokratları, kendi çıkarları.
Bu anlamda sözleri tutarlı mı, tutarlı:
Kayyımların yolsuzlukları, “devlet” adına betona kuruyemişe altın varaklı banyolara yapılan harcamalar, kim bilir daha nice bilmediğimiz usulsüzlük, hep “millet” adına yapılmadı mı!?
Peki, başarılarıyla bu kadar gurur duyan İçişleri Bakanı, “paraların PKK’ye gittiğini” kanıtlayabiliyor mu?
Yoksa kast ettiği, HDP’li belediyelere çökerek kaynaklara el koymak mı?
2016’da DBP, 2019’da HDP’li belediyelere el koydular. Nasıl oldu da “yüce Türk yargısı” PKK’ye bu belediyeler aracılığıyla para aktarıldığını ispatlayamadı?
İspatlayamazlar, zira belediyelere el konmadan önce bile, belki yüzlerce kez finansal denetimden geçirildi bu kurumlar.
16 kayyım 6 Milyar TL borç bıraktı, ohhh
Gördüğümüz sayısız örneğe göre bir belediyenin, halkın yararına, taleplerine cevap veren hizmet yapması “yasadışı faaliyet” sayılıyor.
Zira kayyım atanan belediyelerde kreşler, kadın, kültür ve gençlik merkezleri kapatıldı.
“Paralar nereye gitti” diye sorarken, herhalde 1. kayyım dönemi sonrasında ortaya saçılan rezaletleri unuttuğumuzu varsayıyorlar.
HDP’nin son kayyım raporuna göre sadece 16 belediyede bırakılan borç 6 milyar TL’yi buluyordu.
Daha geçenlerde Mardin Su ve Kanalizasyon İdaresi'ne (MARSU) önceki kayyım Mustafa Yaman dönemine ilişkin ihalelerde yolsuzluk yapıldığı gerekçesi ile operasyon yapıldı. MARSU, önceki kayyum döneminde 620 milyon TL borç altına sokulmuştu.
Kayyımlara yönelik yolsuzluk ve hukuksuzluklara dair şimdiye kadar ortaya çıkanları yazsak, kitap olur. (Amed Dicle’nin yazısını tavsiye ederim.
Oh’larla coşmak, gaza gelip naralar atmak kolay... Peki HDP aracılığıyla Kandil’e para gittiğine dair somut kanıt varsa neden 2019’da HDP’li adaylar seçime girebildi?
Madem haklarında daha önceden açılmış soruşturmalar vardı, neden ve nasıl seçime girebildiler sorusunun yanıtı var mı?
Misal, Diyarbakır Valiliği, Selçuk Mızraklı henüz mazbatasını almadan, İçişleri Bakanlığı’na yazdığı yazıyla kayyım atanması talebinde nasıl bulunmuş?
Buna da bir “oh-ohhh” alalım mı?
Tutuklamalar hukuksuz, ohhh, oh
İçişleri Bakanı, Meclis kürsüsünden “aldığımız belediyeler, 73 belediye başkanı 694 yıl 10 ay hapis cezası aldı” diyor. Bu tablodan gurur duyuyor belli, peki neyle suçlandılar, somut delil ne, soruları tabii ki havada asılı kalıyor.
Bir kere görevden uzaklaştırılıp, yerine kayyım atanan belediye eş başkanlarına yapılan suçlamalar, belediye görevlerinin dışında. Oysa kanuna göre ancak “Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar, İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.”
Yani Soylu “ohhh oh” çekerken kanuna aykırı işlem yaptığını da kabul etmiş oluyor.
Tutuklanan belediye başkanlarının tutuklanma gerekçelerine bakalım: Katıldıkları siyasi toplantılar, mitingler, gösteri yürüyüşleri ve cenazeler ile sosyal medya paylaşımları. Hepsi ifade ve toplanma özgürlüğüyle ilgili.
Bir başka yaygın kullanılan “kanıt”, Yargıtay’ın kabul etmediği gizli veya açık tanıkların ifadelerine dayanıyor.
HDP’ye “ohh oh” çekmek kolay. Ne de olsa daha yerel seçimler yapılmadan, belediye başkanları daha seçilmeden plan hazırdı. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan da Süleyman Soylu da açık açık “kazansalar da kayyım atarız” demişti.
Yaptılar da. Şimdi de sanki hukuka, seçmen iradesine aykırı olarak kayyım atamamış gibi davranıyorlar.
Halk aç, hasta, eğitime erişemiyor ama “millete” para aktarılıyor: Müftülüklere TV-klima ısmarlayarak, pahalı hediyelerle birbirini ağırlayarak, villalar alıp satarak, Diyarbakır’da kullanılmayan “dekoratif” aydınlatmalara çar çur ederek...
Artı Gerçek / 15.12.20