Geçen yıl yazdığım senenin son yazısında, önümüzdeki onyıla dair Dünya’dan bazı öngörülere yer vermiştim.
Koronavirüs ve pandemiyle birlikte her şey alt üst oldu tabii. Artık rüyamızda bile sokakta maskesiz insan görünce panikliyoruz.
Pandemi, varsayımların bazılarını alt üst etti. Fakat birçoğunu hızlandırdı, derinliğini değiştirdi.
Misal, ağır bir küresel ekonomik krizin kapıda olduğu, pandemi öncesinde de öngörülüyordu. Artık “1930 Büyük Buhran” günlerinden beter bir daralma, hatta kapitalizmin çöküşünün çok yakın olduğu konuşuluyor.
Ne kadar yakın? Dünya nasıl dönüşecek? Sistem nasıl bir değişim geçirecek? Küçük hayatlarımız nasıl etkilenecek?
Bu sorular, bilgimizin, tahayyülümüzün sınırlarını zorluyor ve zorlayacak da.
Başka? Teknoloji şirketlerinin her şeyi daha çok etkileyeceği, çalışma koşullarının kökünden değişeceği konuşuluyordu. Pandemi, otomasyon ve dijitalleşme sürecini belki 10 yıl öne çekti.
Evden iş yapma, eğitim alma ve insansızlaşan işyerlerine/kurumlara geçiş sürecine beklenenden hızlı girdik.
HES kodlarından zoom toplantılarına, temassız karttan online alışverişe, temel alışkanlıklarımız kökünden ve hızla değişiyor. Bunlarla birlikte dijital alemde bıraktığımız izler ve “gözetlenme” riskimiz de arttı.
Yeni normal-hangi normal?
Sağlık adına, kendi irademizle “sosyal mesafe”ler koyduk birbirimize. Siyasi baskılar nedeniyle iyice daralan, daraltılan hayatlarımızı, düşüncelerimizi fanuslara hapsetmek zorunda kaldık.
“Popülist, sağcı liderlerin ve partilerin yükselişi devam edecek” deniyordu. Pandemi bu trendi zayıflatmadı. Dünya, en azından Trump’dan kurtuldu diyeceksiniz, ucu ucuna da olsa... Trumpizm ise baki.
Pandemi, deprem, ekonomik kriz, işsizlik derken çoğumuz için 2020, uğursuzluk ve felaketlerle dolu bir yıl olarak kayda geçecek. Sırf bu nedenle 2021’i umutla karşılamaya çalışacağız.
Ne yazık ki Türkiye’de genel gidişata dair umut vadeden çok şey yok.
Pandemiyle birlikte “yeni normal”i konuşur olduk, oysa normalin ne olduğunu zaten şaşmıştık!
Hukukun, Anayasa’nın mütemadiyen çiğnendiği...
İfade, toplanma ve siyaset yapma özgürlüğünün özenle daraltıldığı, seçmen iradesinin yok sayıldığı...
Binlerce insanın, bir yılı daha haksız yere hapiste geçirdiği...
Sivil alanın, demokratik hakların yok sayıldığı...
Adil, kaliteli, eşitlikçi bir eğitimin daha fazla yara aldığı...
İklim krizi ve ekolojik felaketlerin dört nala geldiğini bildiğimiz halde, bu krizi daha da derinleştirecek “yatırım”lara kapıların destursuz açıldığı...
Tüm bunların, pandemi koşullarında derinleştirildiği, olağanlaştırıldığı bir “normal” yaşıyoruz.
Kayıp ve kazanımlarıyla 2020
2020’de Türkiye’de yaşanan bazı önemli gelişmeler, 2021’in nasıl seyredeceğine dair fikir verebilir.
1. Pandemi ve şeffaflık: Koronavirüs verilerinin gizlendiğini, resmi rakamların halen dahi gerçekleri yansıtmadığını, artık herkes biliyor. Halk sağlığında dahi şeffaflıktan kaçınan bir iktidar neleri saklamaz ki?
2. Pandemi fırsatçılığı: Örtülü afla adi suçlular, hatta organize çete liderleri çıkartıldı. Barolardan derneklere, sivil toplumu kıskaca alacak türlü yasa değişikliği yapıldı. Kayyım atanmamış, tutuklanmamış HDP’li belediye kalmadı gibi. Enerji ve maden kanunu değişikliğiyle sermayeye daha büyük kıyaklar yapıldı.
3. Muhalefetin sıkışmışlığı: Suriye’den Libya’ya, yurtdışındaki askeri operasyonlara onay veren; barışı değil şiddeti yücelten söyleme gereken cevabı veremeyen... Kürt sorunu ve laiklik gibi konularda sessizliğe bürünen muhalefetin iki önemli çıkışı oldu: Engellemelere rağmen halka ulaşma çabası. Ve devletten en çok nemalandırılan ilk beş şirketin “kamulaştırılacağı” açıklaması.
4. Ayrımcılık ve işkence: Kürt işçilere linç haberleri özenle bastırıldı. Van’da iki köylüye askerin ağır işkence yaptığı ortaya çıktı. Cezaevlerinde çıplak arama ve kötü muamele örnekleri arttı.
5. Yargıda siyasallaşma: Demirtaş ve Kavala için verilen AİHM kararlarına rağmen, hukukun üstünlüğünü yok sayan açıklamalar yapıldı. Gazeteci yargılamaları ve hapisle cezalandırma “geleneği” hız kesmedi. Mart-Aralık arasında 73 gazeteci, 38 duruşmada yargılandı.
Hepsi ve daha fazlasını yaşadık bu yıl. Ancak 2020’nin önemli sivil kazanımları da var: İstanbul Sözleşmesi ve kadın haklarına yönelen saldırılar, ortak ve güçlü sesle engellendi. Anadolu’nun pek çok yerinde halk, şirketlere direnmekten korkmadı. Bazı örneklerde geri adım attırdı, yargıda ve sokakta mücadele sürecek.
Maden işçilerinin, avukatların yaptığı yürüyüşler, temel haklara her şeye rağmen nasıl sahip çıklacağını gösterdi.
Her şeye rağmen, kararlılık ve sebat göstererek, bir araya gelip ses yükselterek değişime zorlamak mümkün.
2021’e girerken bu çabaların değerini ve sahip çıkmak zorunda olduğumuzu unutmayalım.
Artı Gerçek / 29.12.20