Seçimlerden sonra “rasyonel ekonomi politikalarına dönüş” yapılacağı açıklamasından sonra ikinci faiz kararı dün açıklandı. İlk toplantıda bir haftalık repo oranını yüzde 15’e yükselterek beklentilerin altında bir artış yapılmasının etkisini kurlarda görmüştük.
Bu hafta başında kurların yukarı yönlü hareketini yeniden hızlandırdığına tanıklık ettik. Dolar 27 liranın, Euro ise 30 liranın üzerine yükseldi.
Faiz artışının düşük kalacağı beklentilerinin izlerini taşıyan bu yükseliş, faiz kararının açıklanacağı gün yerini yatay seyre bırakmıştı. Bu durulmada Çarşamba günü akşam saatlerinde gelen açıklamaların etkisi olduğu düşünülüyor. Yapılan açıklamalarda BAE ile 50 milyar doların üzerinde bir “işbirliği” olacağı duyuruldu. Detayları tam olarak bilinmese bile böyle kulağa hoş gelen bir para miktarı telaffuz edildi.
Ve faiz kararı açıklandı: politika faizi yüzde 17,5’e yükseltildi. Genel beklentinin oldukça altında kalan bu sınırlı artışa rağmen kurlarda yukarı yönlü değil, aşağı yönlü bir hareket oldu. Sanırsınız MB beklentilerin üzerinde bir artışa gitti. Kurların faiz kararının hemen sonrasında sınırlı da olsa düşmesinde kamu tarafından yapılan satışların rolü büyük. Diğer bir ifade ile “rasyonel politikalara” dönüleceği açıklamasının bir karşılığı olmadığını, daha önce yaptıklarına benzer şeyleri yapmaya devam ettiklerini bir kez daha görmüş olduk.
MB faiz artışını düşük tutmasına gerekçe olarak ne sundu? Enflasyonun artmasında uyguladığı para politikasının bir rolü olmadığını bu nedenle onu kontrol altına almak için çaba sarf etmesinin de anlamsız olduğunu ima eden açıklamalarda bulundu.
MB ülkede enflasyonun üç sebebi olduğunu söyledi: (1) sizlerin ücretlerinde yapılan artışlar, (2) kur artışları ve (3) artan vergiler.
Yani neymiş? Siz daha düşük ücrete çalışmaya razı olsaydınız enflasyon da artmazmış. Buna MB ne yapabilir ki? Hem yüksek ücret istiyorsunuz hem de enflasyonun düşmesini! Ya biri ya diğeri demiş MB. Madem ilkini seçtiniz, o zaman enflasyona da katlanın.
Ücret artışlarınızın yol açtığı talebi düşürmek için zaten iktidar vergileri artırıyor. Vergi artışı başlangıçta enflasyona yol açsa da, bir süre sonra cebinizde para bırakmayacağı için bir şey alamayacaksınız. O zaman da enflasyon düşmeye başlar.
Peki, kur artışını nasıl önleyecekler? Onun çözümünü de Körfez ülkelerinden geleceğini umdukları parada bulmuşlar: “doğrudan yabancı sermaye” ve “dış finansman” konularına MB tarafından atıfta bulunulması, “merak etmeyin Körfez ülkelerinden akacak olan dolarlar işimizi kolaylaştıracak” anlamı da taşımaktadır.
Nasıl, hangi miktarda ve neyin karşılığı olarak geleceğini bilmediğimiz Arap sermayesi iktidarın ülke ekonomisinin kurtuluş umuduna dönmüş. TOGG verdiğimizde karşılık olarak top verenler acaba 50 milyar dolar verdiklerinde karşılık olarak ne alırlar? Hepimizin merak ettiği konu bu. Ama belki de çok dert etmemek lazım, önemli olan dövize erişmek değil mi? Bunun karşılığında ne verdiğimizin bir önemi olmamalı. Döviz gelsin yeter. Sizin istediğiniz de bu değil mi?
Özetleyecek olursak; iktidarın enflasyonu düşürme planı şu şekilde: (1) ücretlere yapılan artıştan çok daha fazla vergi artışına giderek, vatandaşın eline geçen para ile daha az mal ve hizmet almasını sağlamak, bunun sonucunda da iç talebi düşürmek. (2) Körfez ülkelerinden her ne pahasına olursa olsun para getirip dövizin artışını kontrol altına almak.
Enflasyon böyle düşer mi?
Düşmez!
Siz cebinizdeki paranın satın alma gücünün hızla düştüğü yüksek enflasyon döneminde nasıl yaşayacaksınız onu düşünün.
BirGün /21.07.23