Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizlerin çeşitli nedenleri vardı.
Hep birbirini besleyen kamu finansmanının zorlaşıp ödemeler dengesinde baş gösteren sıkıntılar krizlerin başlıca nedenleri idi.
Kamunun zora girmesinin en önemli nedenleri Hazine’nin özel sektöre garanti vermesi, çeşitli sübvansiyonlarla görev zararı oluşturması ve sonunda mali dengenin bozulması oldu. Yani mali disiplin sadece yıllık bütçelerin fazla açık vermemesi ya da faiz dışı fazlanın yüksek olması değil, aynı zamanda ileriye dönük yüklerin fazla olmamasından geçer.
Hükümet 2000-2001’de yapılan reformları, harcamalarını sınırladığı için, hiç sevmedi.
Şimdiye kadar disiplin için getirilen kamu mali kontrol yasasını fırsat buldukça deldi ama temel unsurlara dokunamamıştı, şimdi bunları değiştiriyor.
Yerel seçim sonuçlarının da etkisiyle Başbakan, uzun zamandır düşündüğü özel sektör projelerine “Hazine garantisi” uygulamasını, bu hafta yeniden oluşturdu.
Görüldüğü gibi Türkiye’nin ekonomik krizlerinin nedenlerinden olan, mali disiplini bozan uygulamalar tek tek yeniden oluşturuluyor.
Bu uygulamanın o kadar çok zararı var ki. Her şeyden önce çok daha rahat kredi imkanı yarattığı için, “krediyi verdiğim müteahhit ödemezse nasıl olsa devlet ödeyecek” diye, hesapsız harcamalar ve bankaların kredi
açma imkanının önü açılıyor. Sonunda ne oluyor derseniz; belediyelerde de yaşadığımız gibi, sonunda özel sektörün borcu Hazine’nin borcu haline geliyor, şirketler aldıkları kredileri ödemezse Hazine ödüyor. Bunun da “halkın özel sektörün aldığı borcu ödemesi” anlamına geldiğini unutmayalım.
Hazine garantisi olan özel sektör kredilerinin, risk nedeniyle aynı zamanda devletin borcu haline geldiğini unutmayalım. Dış alem, yabancı bankalar, rating kuruluşları bu krediyi risk analizi yaparken Hazine’nin borcu olarak kabul ediyorlar. Dolayasıyla ülke riskiniz ve Hazine’nin borç alma faizi de yükseliyor. Yani bazı müteahhitler kolay para bulsun diye, Hazine yani halk bunun bedelini Hazine borçlanma faizi yükseleceği için, aslında hemen ödemeye başlıyor.
Hazine garantisi yasağı köklü ekonomik reformların bir ayağı idi. Reformlardan amaç ise politikacıların aşırı harcama hırslarını frenlemek için, her çağdaş ülkede olduğu gibi, kontrol mekanizmasını kurmaktı. Türkiye son 12 yıldır bu reformların büyük yararını gördü, ekonomik istikrarı korudu. Şimdiye kadar
ufak adımlarla geriye giden Hükümet, belli ki artık geriye gidişi hızlandıracak.
BABACAN HAZİNE GARANTİSİNİ ÖNLEMİŞTİ
Hazine yönetimi ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bu uygulamaya, Başbakanın istemesine rağmen, yıllardır karşı durduğunu biliyoruz. Hazine garantisinin yeniden getirilmesi bence Başbakanın artık Babacan’ı bile dinlemediğini açığa çıkaran bir karar oldu. Babacan’ın “hukuk devleti” vurgusu altında işlerin iyi gitmediğini belirttiğine şahit oluyoruz ama bence perde arkasında ekonomi ve yönetim anlayışı konusunda çok daha derin ayrılıklar var. Bunlar fiili ayrılığa dönüşür mü, sanmıyorum ama Babacan ve ekonomi bürokratlarının sözünün dinlenmemesi bile gidişatı ortaya koyuyor.
Merkez Bankası’nın
Perşembe günü Para Politikası
Kurulu (PPK) toplantısı var ve piyasa “Acaba Merkez Bankası Başbakanın baskısı nedeniyle faiz indirir mi?” diye telaş içinde. Başbakana yakın gazete ve çok yakın yazarı, şimdiden Merkez’i faiz indirimi yapması konusunda uyarmaya başladı bile...
Özel sektör kredilerine Hazine garantisi getirilmesi, faizlere siyasi müdahale gibi eğilimler tipik popülist, mali disiplini ve ekonomik istikrarı ciddi tehdit eden eğilimlerdir. Geçmişte bu eğilimin bedelini herkes çok ağır biçimde ödedi.
Bu eğilimlerin hayata geçmeden olumsuz sonuç vermeye başladığı unutulmasın.
Hürriyet / 22.04.14