Geçen temmuzda Kürdistan bölgesindeki Zaho’ya bağlı turistik Perakh (Pereh) köyünde dokuz kişinin öldüğü, 33 kişinin yaralandığı katliamdan sonra Türkiye’den Bağdat’a ilk üst düzey temas MİT Başkanı Hakan Fidan tarafından gerçekleştirildi.
Türk ordusunun sorumlu tutulduğu katliamın ardından Irak hükümeti ve siyasi kanatlar Türkiye’yi protesto etmişti. Özellikle Irak’ta hükümet kurma krizinin ana aktörü Şii lider Mukteda el Sadr ilişkilerin seviyesinin düşürülmesi, havayolu ve karayolu ulaşımının kapatılması, güvenlik anlaşmasının iptal edilmesi ve BM'ye şikâyet edilmesi çağrısı yapmıştı.
Fidan, Bağdat’ta Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Başbakan Mustafa el Kazımi ve Meclis Başkanı Muhammed el Halbusi ile görüşüp Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunmasına bağlılığını yinelerken bölgede PKK’nin varlığı devam ettiği sürece Türk askeri operasyonlarının süreceği mesajı verdi. Fidan ayrıca Zaho'daki olayla ilgili ortak soruşturma komisyonu kurulmasına hazır olduklarını belirtti.
Irak Savunma Bakanlığı’nın Perakh katliamı sonrası 23 Temmuz’da parlamentoya sunduğu rapora göre Türk ordusu sınırdan 105 kilometre içeriye girdi, 100’ün üzerinde üs kurdu ve asker sayısını tanklar, helikopterler ve toplar eşliğinde 4 bine çıkardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zaho katliamından 35 gün sonra Suriye’de öngördüğü 30 kilometre derinliğindeki güvenli bölge planının Irak’ı da kapsadığını açıklamıştı. Bu da Türkiye’nin operasyonlarla yetirmeyip askeri üsleri genişleterek sahadaki kontrolü kalıcı hâle getirme niyetini teyit ediyordu.
PKK’ye yakın kaynaklar ise Fidan’ın ziyaretini Zap, Metina ve Avaşin'de istediği sonucu alamayan Türkiye’nin sonbaharda savaşı büyütmek için destek arayışı olarak okuyor.
Fidan, Türkiye’nin yakın planda tuttuğu Sünni kampta Tekaddum lideri Halbusi’nin yanı sıra Azm Hareketi lideri Hamis Hançer’le görüştü. Fidan hükümet kurma sürecinde Sünnilerin birlikte hareket etmesi konusundaki Ankara’nın telkinlerini yineledi.
Şafak Haber Ajansı’na göre Fidan, Şii cenahtan Haşd el Şaabi İdaresi Başkanı Falih el Feyyad ile de bir araya geldi. Fidan görüşmelerde PKK’ye karşı operasyonları, Fırat ve Dicle bağlantılı su sorununu, Irak’a askeri ekipman temin etme imkanlarını ve Türkiye’nin Irak’taki siyasi krizin aşılmasına yönelik rolünü ele aldı.
Hançer’le 10 Eylül’de yapılan görüşmeye dair paylaşılan fotoğraftan hareketle Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney'in temaslarında Fidan’a eşlik etmediği anlaşılıyor. Al-Monitor’un ulaştığı Güney, ziyaretin düzeyi ve hassasiyeti nedeniyle bilgi paylaşamayacaklarını belirtmekle yetindi.
Fidan epey zamandır özellikle güvenlikle bağlantılı konularda üst düzeyde temaslar yürütüyor. Hançer’le görüşme siyasi dosyalarda da MİT’in dahlini açık hâle getiriyor. Irak, Suriye ve Libya gibi Türkiye’nin askeri varlık gösterdiği yerlerde siyasetin yoğrulması bakımından Fidan’ın girişimleri, 2020’de öldürülen İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ayak izlerinden gittiği izlenimi veriyor.
Bu ziyaret hem Perakh katliamı ile sarsılan ilişkilere bir ayar verme hem de hükümet kurma krizinin tam ortasında Türkiye’nin ağırlığını hissettirme çabası olarak görülebilir.
Aralarında husumet bulunan Halbusi ve Hançer, Fidan’ın girişimleri sonucu şubatta İstanbul’a gelip Erdoğan ile görüşmüştü. Egemenlik İttifakı adı altında bir araya gelen iki Sünni grup, Kürt tarafında Kürdistan Demokrat Parti (KDP) ile birlikte Sadr’ın çoğunluk hükümeti kurma planına ortak olmuştu. Şiiler arası bölünmeyi tetikleyen bu plan aynı zamanda Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirdi.
Ankara özellikle Şengal ve Musul’da vekil güçlerle Türkiye’nin planlarına karşı aldığı pozisyon nedeniyle İran’a kızgın. Bu nedenle Türkiye, İran’ın etki ettiği Koordinasyon Çerçevesi’nin hükümet planına karşı Sadr’ı ehven-i şer olarak gördü. Türkiye, ABD ve İran’ın müdahalelerine karşı tabanda biriken gazla balonunu şişiren Sadr’ın Perakh olayı üzerine verdiği sert tepki Ankara’yı yeni bir değerlendirmeye itmiş olabilir.
Fidan’ın ziyareti Sünniler ve Kürtler kritik bir karar aşamasındayken gerçekleşti. Çoğunluk hükümeti kuramayan Sadr son çare olarak erken seçime kadar Salih ve Kazımi'nin görevlerinde kalmasını isterken Egemenlik İttifakı ve KDP'yi meclisin feshi için işbirliğine çağırdı. Sadr’ın ortakları bu çağrıya yanaşmayarak Koordinasyon Çerçevesi’ne kapıyı araladı. Bu yöndeki kararlarla Fidan’ın ziyareti çakıştığı için Türk müdahalesine de pay çıkarılıyor.
Şii partiler arasında artan Türkiye karşıtlığı Ankara’nın Irak siyasetine etki etme kapasitesini zayıflatıyor. Fidan’ın müdahalesi yeni hükümetin önünü açmaya dönükse bundan Koordinasyon Çerçevesi’nin de memnun olması beklenir. Ancak Fidan’ın özellikle Hançer’le görüşmesinin Şii blokta rahatsızlık yarattığı görülüyor.
İslam Devleti’nin Musul’u ele geçirdiği süreçte Şiiler arasında Türkiye’ye bakış olumsuz hâle gelirken Sünni siyasi tablo da alabora olduğu için Ankara’nın nüfuz kanalları işlevini yitirmişti. Türkiye’nin yakın çalıştığı Sünni aktörler ya silindi ya da geri plana itildi. Bu süreçte öne çıkan Hançer ve Halbusi ise Ankara ile ilişkilere değer vermekle beraber Körfez ülkeleriyle yakın ilişkiler kurdu. Sünni liderlerin Tahran’dan gelen sinyallere kulak kabarttıkları da görüldü. Türkiye bu kanalları yeniden açmaya çalışırken Şiilerle etkileşim için daha fazlası gerekiyor.
Bağdat’ta işler kontrolden çıkınca Türkiye ile İran arasında yeni bir anlayış birliğinin oluştuğu görülüyor. Ankara’nın Sünnileri Koordinasyon Çerçevesi’ne yaklaştırabileceği ve Kazımi’nin yeniden başbakan atanarak seçime gidilmesi yönünde üçüncü bir yolun denenebileceği yorumları yapılıyor.
Türkiye Sünnilerin kabinede sağlam yer edinmesini, özellikle Savunma Bakanlığı'nın Egemenlik İttifakı’na verilmesini umuyor. Bu, Türkiye’nin operasyonlarına karşı çıkan, hatta ayda birkaç kez Başika Üssü’ne roket fırlatan Haşd el Şaabi bağlantılı unsurların geriletilmesi açısından da önemseniyor.
Fidan’ın Bağdat ziyaretinin ardından 11 Eylül’de Halbusi ve Hançer Erbil’e giderek KDP Başkanı Mesud Barzani ile bir araya geldi. Siyasi durum gözden geçiren taraflar farklılıkları aşmak için yapıcı bir dilin kullanılması, meclisin açılması, tam yetkili bir hükümetin kurulması ve anayasal çerçeveye uygun olarak erken seçimlere gidilmesi konusunda uzlaştı.
Kürt kaynaklar ise KDP ve Egemenlik İttifakı’nın Koordinasyon Çerçevesi’nin başbakan adayı Muhammed Şiya Sudani’yi kabul etmediğini aktarıyor. Ayrıca KDP, Koordinasyon Çerçevesi ile birlikte hareket eden Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) cumhurbaşkanlığı için yeniden aday gösterdiği Berhem Salih’e karşı rezervini koruyor. KDP’nin düğümü çözmek için bir başka KYB’li adaya evet diyebileceği de konuşuluyor.
Koordinasyon Çerçevesi’nde Fetih lideri Hadi el Amiri, Hikmet lideri Ammar el Hekim ve Nasr lideri Haydar el Abadi, Kazımi ve Salih’in seçime kadar göreve kalmasına rıza gösterirken Kanun Devleti lideri Nuri el Maliki ve Asaib Ehl’il Hak lideri Kays el Hazali bu seçeneğe karşı çıkıyor.
Al-Monitor / 14.09.22