Bugün Merkez Bankası’ndan yeni bir faiz artış kararı çıkması kesin gibi gözüküyor. En az 1.5 puanlık, sürpriz olursa 3 puanlık artış bekleniyor ama bunun çözüm olup olmayacağı tartışmalı.
Geçenlerde bir piyasa analisti TV’de, piyasada uzun zaman yaşanan sorunu çok dikkatli konuşsa da iyi dile getirdi. “Ekonomi yönetimi enflasyonu düşüreceğine, enflasyonun altında faiz vermeye zorladı” diyerek bunun imkânsız olduğunu, şimdi bunun görüldüğünü söyledi. Enflasyon yüzde 12 iken bankaları yüzde 6’lık faizle kredi vermeye zorlamanın bir mantığı olmadığını ama bunun denendiğini belirtirken, özellikle küçük tasarrufçunun elindeki üç-beş kuruş enflasyonun altında kalmasın diye, dövizden altına, oradan borsaya koşuşturup durduğunu hatırlattı.
Özetle, eğer TL’nin cazip olması isteniyorsa mevduat faizlerine, en azından beklentiye göre, enflasyonun üzerinde net getiri sağlanması gerekiyor. Merkez Bankası’nın, kendisinden işaret bekleyen bankaların bu faizi vermelerini sağlayacak artırıma gitmesi gerekir ki 2 puan bunun için az.
Peki, yüzde 12’lik enflasyon beklentisinin ne kadar üzerinde bir reel faiz gerekir? Risk primi denilen şey burada devreye giriyor. Yani net mevduat getirisi yüzde 13 ise ve enflasyonun aşağı doğru çekileceğine güven varsa o zaman yeterli olabilir. Bunun yanında Türkiye’nin jeopolitik risklerinin normalleşeceği yani kurların ve buna bağlı enflasyonun yeniden yükselişe geçeceği beklentisi yoksa da yetebilir.
ABD seçimlerinde Biden’ın kazanma şansı artarken, buna bağlı Rusya ve İran bağlantılı yaptırımların gündeme geleceği konuşulurken. Rusya ile Suriye ve Libya’dan sonra Azerbaycan meselesinde de çatışma ihtimali büyürken, jeopolitik risklerin yumuşayacağı beklentisi olabilir mi?
Bütçe açığı artarken buna bağlı borçlanma ihtiyacı büyümeye devam ederken, buna karşılık yüklü dış kaynak bulma ihtiyacının karşılanamadığı, rezervlerin yetersizliğinin ayyuka çıktığı bir dönemde, 1 puanlık reel faiz verilerek kurların tutulamayacağı ortada. Buna bir de jeopolitik risklerin realize olması eklenirse kurların daha da çıkacağı açık değil mi? O zaman mevduata yüzde 13’lük net getiri sizce yeterli olabilir mi?
Piyasa analistlerinin bir bölümü Merkez Bankası’nın fonlama maliyetlerini artırdığını, artık sıkı para uyguladığını faizleriyle gösterdiğini belirterek bugünkü toplantıdan faiz artışı çıkmasa bile piyasanın kötüleşmeyeceğini söylüyorlar. Yani “politika faizini artırsa iyi olur ama artırmasa da panik yapmayın ortalama fonlama faizini nasıl olsa artırıyor” diyerek piyasaya moral vermeye çalışıyorlar. Yabancı fonların yeniden yatırım için kısa vadeli yatırıma gelebileceklerini anlatmak için bu sıkı para hikâyesini kullanmaya çalışıyorlar.
Yılbaşından sonra
Gerçekten de Merkez Bankası piyasayı fonladığı faiz oranını giderek yükseltiyor. 10.25’lik politika faizine karşılık arka kapılardan fonlamayı artırarak ortalama fonlama faiz oranının yüzde 12.47’ye kadar çıkardı. En yüksek fonlama aracı olan geç likidite penceresinin faiz oranı yüzde 13.25 ve buradan da fonlama yapmaya başladı. Dolayısıyla bu analistler, bu aracı daha fazla kullanılıp ortalama fonlama faizini 13.25’e kadar çıkarmak için yeri var, o nedenle panik olmayın demeye çalışıyorlar.
Şunu tekrar hatırlatmakta fayda var; piyasa oyuncuları kâr maksimizasyonu için bazen işleri olduğundan iyi, bazen de olduğundan kötü göstermeye çalışırlar ki beklenti oluşturup alım-satım hacimlerini artırabilsinler. Bu yorumları biraz da bu gözle izlemekte fayda var diye söylüyorum.
Bence politika faizini artırmayıp ya da küçük oranlı artırıp fonlama faizini daha yüksek tutarak, özellikle yabancılara normalleşme için güven vermek çok zor. Çünkü sicili belli olan ekonomi yönetiminin, kısa süre sonra tam tersine dönmeyeceğine pek güvenilemez. O nedenle daha kalıcı gördükleri politika faizinin artışına önem verirler.
Bu arada dolarizasyonun kırılması için yerlilerin, bunun için de mevduat faiz oranlarının yükseltilmesi gerektiğinin göz ardı edildiğini sanıyorum.
Kurlar birkaç gündür geriliyor. Daha doğrusu doların değeri uluslararası piyasalarda düşmesinin etkisiyle TL’ye karşı düşüyor, Avro kuru ise neredeyse yatay seyrediyor. Bu düşüşte doların durumu kadar, Merkez Bankası’nın bugünkü toplantıda yüksek oranlı faiz artışına gideceği beklentisinin artması da etkili oldu.
Özetle Merkez Bankası’nın bugün 1.5 puandan az olmayacak bir faiz artırımı gerekiyor. Yüzde 1.5 -2 puanlık artış olursa piyasalar bu seviyeleri sürdürür, 3 veya üstü faiz artışlarında kurlar bir miktar daha geri gelebilir.
Bu düşüş ne kadar süre için geçerli olur? Faiz artışı tüm sorunları gidermek için çözüm değil. Bütçe disiplinine dönülmesi, yapısal açıkları kapatacak radikal adımların atılması, içeride demokrasi ve hukuk alanındaki kötüye gidişin durması, ABD başta olmak üzere uluslararası ilişkilerin düzeltilmesini hep sayıyoruz.
Mevcut hükümet bunları yapabilir mi derseniz; hem anlayış olarak hem gidişat olarak böyle bir ihtimal yok gözüküyor. O zaman da şunu söylemek gerçekçi olur; faiz artmaya devam eder, kurlar bir aşağı bir yukarı dalgalanır, yılbaşına kadar görece istikrar bile görebiliriz. Ancak yeni yılda, bence ekonomide çok büyük dalgalanmalar yaşama ihtimalimiz bir hayli yüksek.
Cumhuriyet / 22.10.20