Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) 2017’deki 19’ncu Kongresi’nde, 21’nci yüzyılda Çin toplumu için iki önemli hedef, tarihleriyle birlikte belirlenmişti.
ÇKP’nin 100’ncü kuruluş yıldönümü olan 2021’de, orta düzeyde müreffeh bir toplum inşası tamamlanmış olacaktır.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC’nin) 100’ncü yıldönümü olan 2049’da ise bir modern sosyalist toplum inşası tamamlanmış ve Çin halkının ulusal gençleşme (“rejuvenation”) rüyası gerçekleşmiş olacaktır.
ÇKP’nin 100’ncü yıldönümü 1 Temmuz 2021’de Beijing Tienanmen Meydanı’nda bir mitingle kutlandı. Mitingte Parti Genel Sekreteri Şi Jinping, konuştu ve değindiğim iki hedefi vurguladı. Konuşma metni Xinhua haber ajansında yayımlandı.
Dört yıl önce belirlenen bu iki sembolik hedefe, Şi Jinping bugün nasıl bakıyor? Konuşmasını gözden geçirelim; değerlendirelim.
2021 hedefi: Orta derecede müreffeh bir toplum
Şi Jinping, öncelikle 2021 hedefleri üzerinde duruyor:
“Yüzyılımızın ilk hedefi olan orta düzeyde müreffeh bir toplum inşa etmeyi her bakımdan başardık. Bu, Çin’in mutlak yoksulluk sorununu tarihsel olarak çözdüğümüz anlamına gelir.”
Mutlak (“aşırı”) yoksulluğun yaygın olduğu, çoğunlukla kırsal bölgelerde Parti’nin etkili, yoğun çalışmaları gözlenmiş; anlatılmıştı (Örneğin, Financial Times, 26 Haziran 2020). Önceden tespit edilen 832 yönetim biriminde bu kampanyanın başarıyla sonuçlandığı; mutlak yoksulluğun 2020 sonunda tarihe karıştığı ve bu durumun ilan edildiği de duyuruldu (Global Times, 24 Aralık 2020, 25 Şubat 2021).
ÇKP Genel Sekreteri konuşmasında, Çin ekonomisini bu hedefe taşıyan politikaları da vurguluyor:
“Reform ve açılmanın ilerlemesi, Çin’i fazlasıyla merkezîleşmiş bir planlı ekonomiden canlı bir sosyalist piyasa ekonomisine dönüştürdü. Bu sayede göreli olarak geri kalmış üretim güçleri tarihsel bir sıçrama gerçekleştirdi ve Çin dünyanın ikinci en büyük ekonomisi haline geldi.”
Şi Jinping Genel Sekreterliği ÇKP’nin 18’nci Kongresi’nde (2012’de) devralmıştı. Konuşmada, bu dönemin katkısı da ihmal edilmiyor: “ÇKP’nin 18’nci Kongresi sonrasında Çin’e özgü sosyalizm yeni bir aşamaya geçti. Parti’nin toplum üzerindeki öncülüğü pekiştirildi. Kamu yönetimi modernleştirildi; Parti-içi kurallar sağlıklı bir zemine yerleştirildi. Yüzyılımızın ilk hedefini böylece gerçekleştirdik.”
Böylece, Parti’nin 100’ncü kuruluş yıldönümünde Çin’in ekonomik başarımını mümkün kılan iki etken vurgulanmış oluyor: Piyasa ilişkilerine açılma ve ÇKP’nin toplum ve devlet içindeki öncülüğünün pekiştirilmesi…
Birincisinin mimarının Deng Xiaoping olduğu malumdur. 2012 sonrasında ÇKP-içi yozlaşmalara, yolsuzluklara karşı Şi Jinping tarafından başlatılan, sürdürülen kampanyanın ekonomiye katkısı da vurgulanmış olmaktadır.
2049 hedefi: Modern bir sosyalizm
Şi Jinping’e göre 2021’de Çin, sosyalizmin ilk aşamasını yaşamaktadır. Bu aşamayı “Çin’de yıllar boyunca süregelen sömürgen ve baskıcı feodal sisteme son veren sosyalist devrimle gerçekleştirdik. Silahlı karşı-devrimi silahlı devrimle alt ettik. Emperyalizmi, feodalizmi ve bürokrat kapitalizmi devirdik; ÇHC’yi kurarak halkı, ülkenin efendisi yaptık. ÇKP olarak tüm dünyaya gösterdik ki Çin’i, sadece Çin’e özgü sosyalizm geliştirebilecektir.”
“Çin’e özgü sosyalizme geçiş”, feodal sisteme, bürokrat kapitalizme ve emperyalizme son verilerek başlamıştı. Devrimci dönüşümleri izleyen “reform ve açılma politikalarının” sonrasında kapitalist üretim ilişkilerinin yaygınlaşması ise, konuşmada suskunlukla geçiştirilmektedir.
Bu boşluk, 2049 için hedeflenen “modern sosyalist toplumun” özellikleri açıklanarak gideriliyor mu? ÇKP belgeleri ve Şi Jinping’in konuşması, bu aşamanın üretim ilişkilerini tartışmıyor. 2049 için “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak ilerlemiş, ahenkli” bir toplum tasarlanıyor; o kadar…
Çin toplumunu 2049’a taşıyacak güzergâhta ÇKP’nin tasarladığı yöntemlere, politikalara ise, Şi’nin konuşmasında değiniliyor. Bunlar, geleceğin “modern sosyalist toplumu”na ışık tutuyor mu?
Marksizmin önemi öncelikle vurgulanıyor. Hatırlatılıyor ki ÇKP, Marksizm-Leninizm’i keşfederek, benimseyerek ve Çin işçi sınıfı hareketiyle bütünleşerek kurulmuş; gelişmiştir. “Modern bir sosyalizmi inşası” da aynı doğrultunun sürdürülmesine bağlıdır:
“Marksizm, Partimizin ve ülkemizin dayandığı temel yönlendirici ideolojidir. Partimizin ruhu, bayrağıdır. Marksizmi, Çin’in özel koşullarına ve zarif geleneksel kültürüne uyarlamaktayız; devam etmeliyiz. Marksizmi günümüzün eğilimlerini gözlemek, anlamak, yönlendirmek için de kullanacağız. Çağdaş Çin ve 21’nci yüzyıl Marksizmi’ni daha da geliştireceğiz.”
Şi Jinping yönetimi döneminde Parti-içi eğitimde Marksizm-Leninizm çalışmalarına ağırlık verildiğini öğrenmiştik. Aynı dönemde Çin toplumunun sorunlarını Marksist perspektifle eleştiren öğrenci gruplarına hoşgörü gösterilmediğini ise Batılı sol, Marksist çevrelerden duyuyoruz.
Genel Sekreter, ÇKP’nin Çin toplumu ve devleti içindeki öncü rolünün 2049’a giden güzergâh için de zorunlu bulmaktadır:
“Parti’nin ödünsüz öncülüğünü korumalıyız. ÇKP olmasaydı yeni Çin de olmazdı. Parti’yi tarih ve halk seçti. Parti öncülüğü Çin’e özgü sosyalizmin belirleyici niteliğidir ve sistemin ana gücünü oluşturmaktadır. Parti’nin kitle çizgisini uygulayarak halkın yaratıcılığına saygı göstermeliyiz.”
Böylece, ülke-içi kapitalizmin yozlaştırıcı etkilerinden ve emperyalizmin ideolojik nüfuzundan arındırılmış bir ÇKP, ülkeyi, toplumu “modern bir sosyalizme” taşıyacaktır.
Belki de Şi Jinping ummaktadır ki, Çin’in ekonomik dinamizmi, yüzyılın ortalarında üretim güçlerini, kapitalizmle uzlaşamayacak bir gelişim düzeyine çıkaracaktır. Bu çelişki modern bir “sosyalizme geçişi”, (Lenin ve Mao’nun öğretilerinden ayrılarak) ilave bir sınıfsal müdahale gerektirmeden “kendiliğinden” mümkün kılacaktır.
Çin rüyası: 'Ulusal gençleşme'
Şi Jinping’in Çin Rüyası’nın kaynağında ülkesinin şanlı geçmişini izleyen tarihsel felaketler yer alıyor:
“5000 yıllık tarihi ile Çin, uygarlığın gelişimine sayısız katkılar yapmıştı. Ne var ki, 1840 Afyon Savaşı sonrasında ülke bir yarı-sömürge topluma dönüştü; aşağılandı; uygarlığı karartıldı. O tarihten bu yana ulusal gençleşme Çin halkının ve ulusunun en büyük düşü oldu. ÇKP, bu düşü hayata geçirecektir.”
Bu konuşmada yer almıyor; ama, 19’ncu ÇKP Kongre belgeleri, “Çin Rüyası”nın gerçekleşme tarihi olan 2049’da “Çin’in ulusal güç ve uluslararası etki bakımından küresel liderliğe ulaşmış olacağını” öngörmekteydi.
“Çin Rüyası” milliyetçi bir özlemdir ve sosyalizmle akrabalığı yoktur. Çin’e özgü değildir. Benzer “rüyalar” gibi, tarihe karışmış parlak geçmişlerin özlemiyle beslenen; sonraki “tarihsel felaket ve ihanetlerin telafisi” arayışıdır. Son iki yüzyılda emperyalizmin katkıları açıktır; anti-emperyalist mücadelelere de ilham vermiştir. Bazen faşizmi, ırkçılığı da besleyebilmiş; rövanş arayan dış maceraları tetiklemiştir.
Şi Jinping, “Çin Rüyası”nı, bu tür eleştirilerden uzak tutmak için ÇHC diplomasisinin ilkelerini hatırlatıyor: “Yeni bir uluslararası ilişkiler türü inşa edeceğiz: Paylaşılan bir gelecek; Çin’in başarımlarının tüm dünyaya fırsatlar sağlaması; çatışmaya karşı ortak çıkarlar için işbirliği… Hegemonya ve güce dayalı politikalara karşı çıkacağız. Başka hiçbir ülkenin halkına zulmetmedik; etmeyeceğiz. Hiçbir yabancı gücün bize zulmetmesini de kabul etmeyeceğiz…”
ÇHC’nin Bandung sicili bu doğrultudadır; silindiği düşünülemez. “Devrim ihracı” gündem dışıdır. Yakın coğrafyasında ve ekonomik ilişkilerinde ülke çıkarları önceliklidir. Ama, emperyalizm suçlaması, bence, zamansızdır.
Bir süper güç olarak küresel liderliğe yerleştiğinde? Öngörmek güçtür. İyimser olalım.
soL / 16.07.21