Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işlevsizleştiriliyor, yerine özel hukuka tabi Saray’ın Sıfır Atık Vakfı geliyor - Pelin Cengiz

Sıfır Atık Vakfı kuruluşu yasa taslağına göre, kamusal yetkiler özel hukuka tabi bir kuruluşa devredilecek, vakıf vergi ve denetimden muaf olacak, vakfa Hazine arazileri bedelsiz verilecek.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 25 Ağustos 2019
  • 11:02

24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından Türkiye’de yeni bir dönem başladı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla başkanlık sistemi resmen devreye girerken, Başbakanlık makamı ve Bakanlar Kurulu da bu seçimler sonrasında tarihe karışmış oldu. 

Böylece cumhurbaşkanı hem hükümet hem de devlet başkanı sıfatına sahip olurken, Bakanlar Kurulu'nun yerini de Cumhurbaşkanlığı Kabinesi aldı. 

Temmuz 2018’de başkanlık sisteminin ilk kabinesi açıklandı. Kabinedeki bazı isimler dikkat çekmiş, nasıl icraatlarda bulunacakları merak konusu olmuştu. Gerçi, Erdoğan kabinesinin şifrelerini 24 Haziran öncesi katıldığı bir canlı yayında şöyle vermişti:

“Bir teknokratlar kabinesi asla düşünmem. Çünkü biz bürokratik oligarşiden çok çektik. Benim bir lafım var biliyorsunuz. Devleti şirket gibi yönetmek. Bunu başarırsak netice alırız. Şu anda birçok dünya ülkesinde piyasadan gelen insanlar bir yerlere yerleşiyor. Bizim için de siyasi vizyon sahibi olacak, aynı şekilde bir şirket yönetiyor gibi yönetecek, sonuç odaklı bir kabine olacak.”

Nitekim, bu laflar aslında yeni değil. Erdoğan, Mart 2015’te yaptığı bir konuşmada iş insanlarına hitaben o niyetini şöyle diye getirmişti:

“Sizden benim bir istirhamım şudur: Yeni Türkiye’yi, başkanlık sistemini, yeni anayasayı her fırsatta milletimize anlatmanızdır. Sizler bir iş adamı gibi bu ülkenin yönetilmesini istemez misiniz? Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.”

Sonra bir baktık ki, turizm şirketi olan turizm bakanı, gıda şirketlerinde yöneticilik yapan tarım bakanı, hastane kurucusu sağlık bakanı, kadın girişimciliği üzerine çalışan ticaret bakanı olurken, okul sahibi iş insanı da milli eğitimin başına getirilmiş. Tam bir CEO’lar diyarı.

Erdoğan’ın çok çektikleri “bürokratik oligarşiden” kurtulmak adına hiç düşünmediği teknokratlar kabinesinin yerine kurduğu kabine tel tel dökülürken, neredeyse her gün kabine revizyonu geleceğine dair haberler ortada dolaşıyor.

Üstelik rahatsızlık sadece muhalif cenahlardan yükselmiyor. Başkanlık sisteminden belli ki AKP’li milletvekilleri de rahatsız. 

Aslında ben bu yazıya Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin geçen hafta orman yangınları sırasında THK uçaklarıyla ilgili yaptığı açıklamaların, iktidar olmakla devlet olmak arasındaki kimi zaman incelen kimi zaman kalınlaşan o çizginin ve 17 yıllık AKP iktidarlarının cisimleşmiş hali olduğundan bahsedecektim. Ancak, bu yazı gün içinde başka bir yere evrildi.

Erdoğan’ın şikayet ettiği o “bürokratik oligarşiden” kurtulmak adına başkanlık sistemi altında bürokrasiyi işlevsizleştirmek, onun yerine tamamen Saray’a ve yeni rejime bağlı kurumlar kurarak devlet kurumlarının içi nasıl boşaltılacak ona bakalım.

Biliyorsunuz bir süre önce Emine Erdoğan’ın “himayesinde” Sıfır Atık Kampanyası başlatılmıştı. Türkiye’nin her yanı yerli ve ithal envayi çeşit atık dolmuş ama Emine Erdoğan tüm dünyaya sıfır atık çağrılarında bulunmuştu. Anlaşılan iktidar bu sıfır atık işini büyütecek.

Şimdi yeni bir kanun teklifi taslağı gündemde. Tam adı “Türkiye Sıfır Atık Vakfı Kurulması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olarak belirtilmiş. 

Bu konu, temmuz ayında TBMM Çevre Komisyonu Üyesi ve CHP Sözcüsü İzmir Milletvekili Murat Bakan tarafından gündeme taşındı. Murat Bakan, o günlerde yaptığı açıklamada, böyle bir vakıf eliyle Hazine arazilerine nasıl göz dikildiğine dikkat çekti. Gündem o kadar hızlı değişiyor ki, maalesef doğru dürüst tartışma zemini bile bulamadı bu konu. 

Diğer taraftan, durum Bakan’ın dikkat çektiği hususun çok çok ötesinde.

Detaylandırarak anlatalım…

Hazine arazileri tahsis edilecek

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kadük hale getirecek Türkiye Sıfır Atık Vakfı’nın kuruluşuyla ilgili yasa taslağına göre, Hazine’ye ait taşınmazlar vakfın kullanımına sunulacak. Taslakta bu durum şöyle ifade edilmiş:

“Vakıf tarafından kuruluş amacına uygun olarak kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan, mülkiyeti Hazine’ye ait taşınmazlar üzerinde Vakıf lehine 29 yıla kadar bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde ise Vakıf adına bedelsiz kullanma izni verilebilir.” 

Her türlü vergiden muaf olacak

Vakfa yönelik muafiyet, istisna ve indirimler yasa maddesinde şöyle ifade edilmiş:

“Vakıf, kurumlar vergisinden, yapılan bağış ve yardımlar sebebiyle veraset ve intikal vergisinden, kanunda sayılan faaliyetleri dolayısıyla yapılan işlemler yönünden harçlardan, bu kapsamda düzenlenen kâğıtlar nedeniyle damga vergisinden, sahip olduğu taşınmazları dolayısıyla emlak vergisinden, tapu ve kadastro işlemleri bakımından, tapu harçlarından ve döner sermaye hizmet bedelinden muaftır. Vakıf, Cumhurbaşkanlığı’nca vergi muafiyeti tanınmış vakıflara diğer kanunlarla tanınan vergi, resim ve harç istisnalarından da yararlanır.” 

Atamaları cumhurbaşkanı yapacak

Elbette aksini beklemek zaten saflık olurdu ama yine de belirtelim.

Atamalar Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak. Onunla ilgili maddede, “Vakfın organları Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu ve Denetim Kuruludur. Mütevelli Heyeti; Vakfın karar organı olup, 11 üyeden oluşur. Mütevelli Heyeti’nin altı üyesi Cumhurbaşkanı tarafından, beş üyesi Bakan tarafından altı yıl süre ile görevlendirilir” denmiş. 

Genel işleyişe baktığımızda devlet yönetiminde liyakati zaten lügatlardan çıkardık. Bakanlığın o atamaları da kendi tasarrufunda yapması pek mümkün görünmüyor haliyle.

Vakfa ait özel bütçe oluşturulacak

Vakfın gelir kalemleri sıralandıktan sonra, taslakta “Bakan kararıyla, Bakanlık Döner Sermaye ve Bakanlık genel bütçe kaynaklarından aktarılacak tutarlar. Cumhurbaşkanı kararıyla, genel bütçeden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından aktarılacak tutarlar…” sıralanmış. 

Ayrıca, “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde Vakfın kuruluş işlemlerinde kullanılmak ve kalanı kuruluş tamamlandıktan sonra Vakfa devredilmek üzere Bakanlık Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü gelirlerinden 2.000.000,00 Türk Lirası Vakfa aktarılır” maddesine yer ver verilmiş.

Vakıf bu paraları nereye ve nasıl harcayacak bu henüz belirsiz

Öte yandan, Vakıf, Kamu İhale Kanunu hükümlerine de tabi olmayacak. Onunla ilgili de, “Vakıf, yapım işleri ile mal ve hizmet alımlarını çıkaracağı usul ve esaslara uygun olarak yürütür” denilmiş.

Denetimden kaçırılacak, özel hukuka tabi olacak

Burada yapılmak istenen kamusal kurum olma ayrıcalıklarının ve kamu gücünün özelleştirilmesi, kamu hukuku denetimine sahip olması gereken kurum ve faaliyetlerin tamamen özel hukuka tabi olacak olması. Devlet eliyle bir sivil toplum kuruluşu kuruluyor, buraya yetki devrediliyor, bütçesi belirleniyor, Hazine arazileri tahsis ediliyor, her türlü vergiden muaf tutuyor, üstelik bunu her türlü denetim ve hesap verme mekanizmasından da kaçırarak yapıyor. 

Siz böyle bir kurumun topluma, ülkeye, doğaya faydalı bir faaliyet için kurulduğuna inanabiliyor musunuz? Ayrıca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında neyi yapamıyorsunuz da böyle yetkilerle ve muafiyetlerle donatılmış bir vakfa ihtiyaç duyuyorsunuz? AKP döneminde eş dost, akraba, yandaş eliyle kurulmuş vakıf ve derneklere aktarılan usulsüz paralar, rezillikler ayyuka çıkmışken yeni vakıf kurmak neyin nesi?

Burada şöyle bir sakınca daha doğuyor. Özellikle çevre örgütleri, barolar ve mesleki kuruluşlar bu tarz özel hukuka sahip kuruluşların işlemleri için dava açamayacak, denetim mekanizmasının işlemesini talep edemeyecek. Ne bütçe, ne gelir gider ne de harcamalara dair Sayıştay ve Danıştay denetimi işletilemeyecek.  

Türkiye Sıfır Atık Vakfı gibi yeni Saray rejiminde Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı ile Nükleer Denetleme Kurumu kuruldu. Bunların da özel hukuka tabi kuruluşlar olduğunu belirtelim.

“Bürokrasiyi ortadan kaldırıyoruz” denilerek, kamunun yetkilerinin özel birtakım yapılara devredildiği, denge ve denetlemenin tümüyle ortadan kaldırıldığı, hesap verme, şeffaflık, kamunun bilgilendirilmesi gibi temel demokratik mekanizmaların işlevsizleştirildiği, kaotik bir yönetime doğru evriliyoruz. 

Liyakat mi, o bize çoktan uzaklardan el sallıyor…

Artı Gerçek / 25.08.19

İLİŞKİLİ HABERLER