Gün geçmiyor ki, bir Kanadalı şirketin daha Türkiye’nin herhangi bir noktasında altın madenciliği yapacak olmasını öğrenmeyelim.
Çanakkale Kazdağları’nda Kanadalı Alamos Gold ve yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik ile ilgili gelişmelerden ve bu şirketlerin bölgede yarattığı çevre tahribatlarından bu köşede geçmiş yazılarda epeyce yer verdik.
Geçen yıl uluslararası altın tekelleri Kanadalı Liberty Gold ve Teck Resources’tan Cengiz Holding’e 55 milyon dolara satılan Halilağa Bakır Madeni’nin ÇED toplantısı, geçen hafta bölgedeki yurttaşların ve çevre aktivistlerinin yoğun protestosu üzerine yapılamadı. Daha önce ruhsatı altın madeni olarak alınan bu proje, Cengiz Holding’e geçtikten sonra hazırlanan ÇED’inde bakır madeni olarak gösterildi.
Halilağa Bakır Madeni Projesi, ruhsatları Alamos Gold’a ait olan Kirazlı Altın Madeni ve şirketin diğer ruhsatlı alanı Ağı Dağı Altın Madeni projelerinin ortasında yer alıyor. Üç projenin hayata geçmesi demek, Kazdağları’nda 19 bin futbol sahası (13 bin 500 hektar alan) büyüklüğünde bir maden alanının oluşması anlamına gelecek.
Yine Kanadalı altın madeni şirketi Alacer Gold ve Çalık Holding’e ait Lidya Madencilik’in ortak kuruluşu olan Anagold Madencilik isimli şirketin de Erzincan'ın Kemaliye bölgesinde altın arama faaliyetlerinden bahsetmiştik.
Altıncıların Türkiye coğrafyasında el atmadıkları, ruhsat sahibi olmadıkları yer neredeyse yok gibi. Benzer bir durum şimdilerde Zonguldak için de geçerli.
Nisan ayında Coronavirus ile ilgili önlemlerin alındığı dönemde 30 büyük kentle birlikte akciğer hastalıklarının en çok görüldüğü Zonguldak’ın da önlemlere dahil edilmesi, kente araç giriş çıkışının yasaklanması dikkat çekmişti.
Bu konudan şu yazıda bahsetmiştik.
Zonguldak, hem kömür madenlerinin hem de termik santrallerin yoğun kirliliği altında yaşamak zorunda bırakılan bir kent. Halihazırda yapılması planlanan yeni termik santraller de var. Bunlar da hayata geçerse, Zonguldak iyice yaşanmaz bir yer haline gelecek.
Sağlık açısından en riskli kirleticilerin sebep olduğu sağlık sorunlarının yüzde 20’si termik santrallerde yakılan kömürden kaynaklı.
Eğer “dur” denmezse Zonguldak, başka projelerinde yarattığı kirlilikle epey sabıkalı bir şirketin altın arama faaliyetlerine de maruz kalacak.
Sahnede yine bir Kanadalı şirket, Centerra Gold var. Şirketin, dünya genelinde halihazırda üç ana projesi bulunuyor.
Kanada’da Milligan Dağı Altın Madeni, Kırgızistan’da Kumtor Altın Madeni ve Türkiye’de yüzde 100 Centerra Gold iştiraki olan Öksüt Madencilik (ÖMAŞ) tarafından Kayseri Develi’de işletilen Öksüt Altın Madeni.
Altın madeni projesi kapsamında Keltepe ve Güneytepe olarak adlandırılan iki ayrı ocakta açık ocak maden işletmeciliği yapılıyor.
Şirketin Kırgızistan’ın Çin sınırındaki Issyk Kul bölgesinde yer alan Kumtor Altın Madeni, Orta Asya'nın en büyük açık ocak altın madeni.
Burada yapılan madencilik aynı zamanda “ice mining” yani buzul madenciliği olarak nitelendiriliyor ve Lysyi ile Davidov adlı iki ayrı buz kütlesi üzerinde gerçekleştiriliyor. Altın madenciliği buzulların daha hızlı erimesine neden oluyor. Bilindiği gibi, iklim krizinin olumsuz etkileri nedeniyle buzullar hiç olmadığı kadar hızlı eriyor ve dünyanın geleceği açısından da bu durum epeyce risk içeriyor.
Bölgede nesli tükenmekte olan kar leoparları yaşıyor.
Centerra Gold’un burada faaliyet gösterdiği şirketin yüzde 33’üne Kırgız devleti de ortak.
Geçmişte Kırgızistan’daki Kumtor Altın Madeni’nde meydana gelen kazalara ve madencilik faaliyetleri kaynaklı ekolojik tahribatlara rağmen Centerra Gold, sürekli olarak Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan (EBRD) finansal destek alıyor.
Maden sahasındaki atık barajı sebebiyle sularda kirlillik, balık popülasyonunda azalma bölgede yaşayanların tepkisine neden olmuş. Altın madenini hedef alan protestolara, tehdit, taciz ve şiddetle karşılık verilince hem maden hem madene karşı çıkmak giderek tehlikeli hale gelmiş.
Madenin operasyonları sırasında çok sayıda kaza meydana gelmiş, özellikle siyanür sızıntısının sulara karışması nedeniyle binlerce kişi zehirlenirken, ölümler yaşanmış, daha sonrasında da yüzlerce insan tedavi görmek zorunda kalmış.
Şirket, sızıntıdan sonra yaklaşık beş saat boyunca nehir suyunu içme ve sulama için kullanan Barskoon’da yaşayan 6 bin 500 kişiye haber verme zahmetinde bile bulunmamış. Barskoon köylülerinin, şirketten tazminat talepleriyle ilgili mücadeleleri yıllarca sürdü.
Çevreye, doğaya, insana zerre saygısı olmayan bir şirket, Türkiye topraklarında Kayseri Develi’de maden işletiyor, Zonguldak Alaplı’da da maden arama çalışmaları yapıyor.
Akca Çevre Mühendislik Danışmanlık, projeyle ilgili ÇED Raporu’nu 2016 yılında hazırlanmış, 2017 yılında rapor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulmuş. Bakanlık, bu projeye “ÇED gerekli değildir” kararıyla izin vermiş.
Düşünebiliyor musunuz, bu kadar sabıkalı bir şirketin yapacağı altın madenciliği için ÇED’e gerek bile duyulmamış.
Raporda, sondaj ve altın arama çalışmaları için 570 bin TL gibi komik bir rakam bütçe olarak gösterilmiş.
Yine ÇED raporuna göre, altın arama ve sondaj çalışmalarının Aşağıdağ Köyü Çanakçı Dere Mevki’nde yapılacağı belirtilmiş. Ancak, haritaya göre, bölgede başka yerleşimler ve köyler mevcut. Ayrıca, altın arama ve sondaj alanlarının ormanlık bölgeler olduğu da yine ÇED’de yer almış.
Yaşanabilir Bir Karadeniz Ereğli Platformu’nun tespitlerine göre, arama çalışmalarının Çanakçı Dere Mevki ile ilişkisi yok. Arama bölgesi, orman işletmesi sınırları içinde kalan ormanlarda yapılıyor, sondaj kuyularına doğru plastik borularla su pompalanıyor.
Sondaj çalışması yapılan alana ulaşma için geçen yıl orman yolları kullanılarak, ormanın içinde yeni yollar açılmış. Burası hem biyoçeşitlilik açısından zengin yerler hem de arama yapılan alanda dünyanın en yaşlı beş ağacından biri olan tespit edilen Porsuk ağacı bulunuyor. Böyle başka tespit edilen yaşlı ağaçlar da mevcut.
Resmi olmayan tespitlere göre, Platform’un ağaç kesim ihalesini alan şirketlerden elde ettiği bilgilere göre şimdiye kadar 5-10 bin civarında ağaç kesilmiş.
30 civarında da sondaj kuyusu açılmış.
Verilen bilgilerin pek çoğu güvenilir değilse de, Batı Karadeniz Alaplı, Gümeli, çevredeki köyler, Devrek İlçesi, Ereğli ilçesi, Yedigöller bölgesi ciddi bir tehlike altında anlamına geliyor. Üstelik, bu sadece altın arama ve rezerv belirleme süreci…
Bölgede projeye karşı ciddi bir tepki söz konusu, örgütlü şekilde mücadele edilmeye çalışılıyor.
Şirket her ne kadar bir süredir faaliyetlerine ara vermiş görünse de, geçmiş tecrübelerden altın madencilerinin geri çekilmeler sonrası ilk fırsatta tekrar atağa geçtiğini biliyoruz.
Zaten şirketin son günlerde bölgede tekrar aktif hale hazırlıkları yaptığı da konuşuluyor.
Diğer örneklerden de yukarıda bahsettik.
Türkiye, tehlikeli biçimde altın tekellerinin kuşatması ve yağması altında.
Bu talancı şirketlerle ancak örgütlü, dayanışma içinde, deneyim paylaşımı yoluyla ve kararlılıkla geri adım atmadan mücadele edilebilir.
ArtıGerçek / 20.09.20