2020’de Suriye, Libya ve Kafkasya’da Türkiye’nin dahil ya da müdahil olduğu çatışmacı trend dikkate alındığında 2021’in daha yumuşak bir süreç izlediğini söyleyebiliriz. Bir anlamda sonuçlarından bağımsız olarak diplomasi nispeten çatışmanın yerini aldı. Elbette Bu sadece Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarla izah edilemez.
En başta ABD’de yönetimin değişmesi yeni bir uluslararası atmosfer yarattı ve bölgedeki Amerikan müttefikleri yeni duruma göre ilişkilerini çeşitlendirmeye başladı. Bir taraftan ABD’nin Afganistan ve Irak’tan çekilmesi, diğer taraftan İran’la azami baskı siyasetinin aksine nükleer müzakerelere dönüş yaşanması yerelde ilişkileri etkiledi.
Bu durum Türkiye’nin çatışmacı pek çok dosyasını da yakından ilgilendiriyor. Nihayetinde ortada başarısızlıklar ve yeni koşullara bağlı sıkışmışlıklar var ve bütün bunlar Erdoğan’ı normalleşmeye zorluyor.
Mısır’la başlayan bu süreçte Libya’da hedefe ulaşılamaması ve yapılan anlaşmaların garanti edilememesi; Doğu Akdeniz’de enerji denkleminin arzulandığı gibi bozulamaması Erdoğan’ı Sisi ile uzlaşma arayışına itti. Kuşkusuz buna herkesten çok Erdoğan’ın ihtiyacı var. Karşı taraf koşullar ileri sürebildiğine göre kendini baskı altında hissetmiyor demektir.
Körfez’den de BAE ile hızlıca bir normalleşme süreci yaşandı. Türkiye Sedat Peker’i susturmak için istihbarat düzeyinde ilişkilerle bir normalleşme arayışına gitti. BAE’nin de işine gelen bir durum; hem bölge denkleminde Türkiye’yi yanına almak istiyorlar hem de Türkiye’nin dış politikasını değişmeye zorluyorlar. Bir bakıma parayla dış politikayı satın alırım anlayışı var. Burada da taviz vermesi beklenen taraf Erdoğan.
2021’de diplomasi öne çıktı derken dönüp bakmamız gereken diğer yer Karabağ savaşı sonrası Kafkasya. Orada da Ermenistan’la ilişkileri normalleştirme ihtiyacı Erdoğan’ın koridor hayalleri açısından kendisini dayatıyor.
Bu işin bir diğer tarafında ABD ile gerilimleri azaltmak için Ermenistan’la normalleşmenin işe yarayacağı değerlendirmesi yatıyor. Bakarsanız Erdoğan-Biden görüşmesinde Erivan ile normalleşme tavsiyesinin yapıldığını görüyoruz.
İsrail’le normalleşme arayışında da ABD ile ilişkileri yoluna koyma ihtiyacı bir faktör olarak ele alınabilir.
Diplomasi derken Arapların Şam’la ilişkileri geliştirme çabası ve Kürtlerin yürüttükleri temaslar da ayrı bir başlık olarak ele alınmayı hak ediyor. Kürtler Moskova ve Washington hattında dikkat çeken bir temas trafiği içinde oldu. Elbette çıkmaz durumda bir değişiklik olmadı.
Türkiye açısından 2021’de ibrenin diplomasiye kayması 2022’ye aktarılan sorunlu dosyalarda çatışma riskini ortadan kaldırmıyor. En başta Suriye’de statükonun çatışmasızlık içinde sürdürülmesinin garantisi yok.
Artı Gerçek / 29.12.21