Bu sadece korona değil: OPEC+ uzlaşısı ne söylüyor? - Mühdan Sağlam

Korona virüsünün etkisiyle talebin düştüğü petrol piyasasında Suudi Arabistan, Rusya ve OPEC dışı ülkelerin katılımıyla üretimde kesinti kararı alındı. Ancak tarafların bugüne kadarki şüpheciliği ve ABD faktörü dikkatte alındığında uzlaşmanın istikrar getirmesine şüpheyle yaklaşmak gerekiyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 13 Nisan 2020
  • 09:32

Korona virüsünün toplumları içine ittiği yeni süreç, enerji sektöründe büyük sarsıntıya neden oluyor. Enerji sektörü ve korona virüsü etiketlerinin yan yana geldiği en önemli başlıksa petrol piyasası. OPEC+ içinde yaşanan ayrışma virüsün sadece sağlığa değil, işbirliklerine de olumsuz yansıdığının kanıtı.

Talep cephesindeki düşüş, Suudi Arabistan’ın vanaları sonuna kadar açması, karşılıklı suçlamalarla geçen bir ay sonunda ABD’nin tartışmaların merkezinde olduğu bir döneme geçiliyor. Bu yazıda petrol piyasasındaki son gelişmelere ve işaret ettiklerine bakmaya çalışacağız.

Serbest piyasaya karşı gövde gösterisi mi piyasa adaleti mi?

Yeni virüsün Çin’den başlayarak yola koyulması, Ocak ve Şubat aylarında Çin yönetiminin aldığı tedbirler uyarınca petrol piyasasına yansıdı. Uluslararası Enerji Ajansı İcra Kurulu Başkanı Fatih Birol durumu şöyle özetlemişti: Virüsün Çin’den başlaması, petrol talebine doğrudan etki ediyor, çünkü Çin geçtiğimiz yıl petrol talebindeki artışın yüzde 80’ini tek başına sağlıyordu.

Virüsün Çin ile sınırlı kalmayıp ulus devletlerin korunaklı sınırlarını hiçe sayarak yayılmasıyla Mart ayında küresel petrol talebinin günlük 100 milyon varilden 90 milyon varile doğru gerilediği görülüyor.

Hava trafiğinin neredeyse durma noktasına gelmesi, belli ki sadece hava yolu şirketlerinin yüzlerce milyar dolarlık kaybıyla sınırlı değil, aynı zamanda petrol talebinde azalma demek. Örneğin Almanya’nın en büyük havayolu şirketi Lufthansa kısa süre önce 763 uçuşundan 700’ünü iptal ettiğini duyurdu. Bu ve benzeri iptaller rafinerilerin işleme takvimi ve yoğunluğuna da etki ediyor. Örneğin ABD’nin doğu yakasına (Atlanta, Philadelphia ve New York) U.S. Gulf Coast rafinerideki iş hacmini yüzde 20 oranında azaltacağını duyurdu.* Dahası uzmanlar ve enerji şirketleri Nisan ayında talebin 12-16 milyon varil arasında düşeceğini ifade ediyor.

Yüksek fiyat değil istikrar: Fiyatlar cephesi

Talep tarafındaki aşağı yönlü seyrin bir benzeri fiyatlarda da yaşanıyor. Ancak fiyatlar konusundaki en önemli sorun yüksek düzeyde oynaklık (volatility) yaşanması. Yani bir varil petrolü bir gün 20 dolardan ertesi gün 30 dolardan sonraki gün 22 dolardan alma durumu. Burada artış ya da azalış bir yana, yarın seviyenin en olacağını kestirememe, belirsizlik en can sıkan unsur çünkü bütçeler, planlamalar, yatırımlar buna göre yapılıyor. Üstelik bu sadece üreticiler için değil, tüketiciler de için de geçerli.

Brent üstünden fiyatların aylık seyrine bakalım: Ocak ayında 57 dolardan satılan bir varil brent petrol, şubatta 51 dolara geriledi. Mart ayına OPEC+ içindeki anlaşmazlık yaşandı. Suudi Arabistan hem arzını artırıp hem de indirime gitti. Bunun sonucunda fiyatlar rekor düzeyde düşüşle 20 dolar düzeyine geriledi. Nisan ayında görüşmelerdeki belirsizliğin devam etmesine talep tarafındaki olumsuz hava eklenince fiyatlar 19 dolar düzeyine geriledi. OPEC+ anlaşma haberi verince yeniden 30 dolara gelindi. Yani Nisan ayında bir tüketici bir varil petrole önce 19 dolar ödedi, ertesi hafta fiyat 30 dolar oldu. İşte oynaklıktan kasıt bu. 10 Nisan’da bir gün içinde bile varil başına fiyatta 5 dolara yakın bir hareketlilik olduğu görüldü.

Peki bu belirsizlik manzarası sadece korona virüsünden mi kaynaklanıyor? İşin aslına bakarsak pek öyle değil. Tarafların izlediği politikalar da bu noktada bir o kadar etkili.

Üreticiler hafiyelik peşinde: Suçlu kim?

Rusya ve Suudi Arabistan öncülüğünde hayata geçen OPEC+ formülü üreticilerin fiyatları belirli seviyede tutması için üretim kesintisine gitmesine dayanıyor. Bu girişim Aralık 2016’da başladı. Ancak her toplantı öncesinde gergin bir ortamda karar alındı. Son olarak Temmuz 2019’da ilan edilen ve Nisan 2020’nin başına kadar sürecek kesinti kararında da Riyad ile Moskova arasında ayrışma yaşanıyordu. Buna bir de korona virüsünün yarattığı etki eklendi.

Nihayetinde Viyana’da Mart başında yapılan toplantıdan uzlaşma çıkmadı. Üstelik Nisan ayında yürürlüğe girmesi planlanan “herkes başının çaresi baksın” stratejisi bir ay öne çekildi.

Suudi Arabistan ile Rusya yol haritası konusunda uzlaşamıyordu. Riyad, “korona virüsüyle talep düşüyor, bir an önce sert bir kesintiye gitmeliyiz” diyordu. Ancak Rusya farklı düşünüyordu. Moskova, “Virüsün etkisini izlemek lazım. Şu an ciddi bir bilinmezlik var, karar almayalım” demekteydi.

Üstelik Moskova’nın kesinti kararına olumsuz yaklaşmasının nedeni sadece belirsizlik değil. Kremlin öncülüğünde hizalanan petrol sektörü, şunu söylüyor: Bugüne kadar petrol üretiminde kesintiye gittik, bu kime yarardı? ABD’li üreticilere. Biz üretimi düşürüp fiyatları belirli bir düzeyde tutarken ABD’nin petrol üretimi hep artıyor. ABD bizim sırtımızdan geçiniyor. Sorunu çözeceksek ABD de kesintiye gitmeli, yoksa biz yokuz.

Rusya talep düştüğü halde Suudi Arabistan’ın üretimini 12 milyon varil düzeyine çıkmasını gözeterek bu durumdan dolayı krallığı suçluyor. Krallık, Rusya’nın anlaşmaya yanaşmamasının sonuçlarını gösterdiğini, asıl suçlunun Rusya olduğunu ifade ediyor. Rusya ise bu argümana karşılık “biz üretimi azaltırken ABD’li üreticilerin petrol üretimi artırmasını gözden kaçırmayalım, suçlu hem ABD hem de Suudi Arabistan” diyor. ABD, talep azalırken Rusya ile Suudi Arabistan’ın fiyatları aşağı çekecek hamlelerle kendisine zarar verdiğini iddia ediyor. Aslında ortada üreticiler açısından kolektif bir suç var. Biri bulmuş, öteki temizlemiş, diğeri pişirmiş…

Kesinti kararı: Uzlaşma ve belirsizlik

Herkesin burnundan soluduğu bu ortamda ABD petrol lobisi “Batıyoruz. Ya bunu engelle ya da Teksas’tan sana oy yok” dedi ve Trump’a rest çekti. Bu resti gören Trump, seçimi garantilemek için telefona sarıldı. Önce Riyad’ı ardından Moskova’yı aradı. “Bir ortak zemin bulalım” dedi.

Suçlamaların, restleşmelerin gölgesinde OPEC+ ham petrol üretim miktarını 1 Mayıs’tan 30 Haziran’a kadar iki ay boyunca 10 milyon varil azaltma konusunda uzlaştı. G20 zirvesindeyse “Temmuz-31 Aralık arasında 6 ay boyunca günlük 8 milyon varil, 1 Ocak 2021 ile 30 Nisan 2022 arasındaki 16 ay boyunca ise günlük 6 milyon varil kesinti olacak denildi.

Saatler ve günler süren toplantılar sonucunda taraflar yol haritası konusunda sözleşti. Bununla beraber, ABD’nin “tamam biz de ürettiğimiz petrolü depolarda tutarız, piyasaya sürmeyiz” sözü, Meksika’nın ikna edilmesi için verilen muğlak garantiler, kotaları delme konusunda uzmanlaşan, “OPEC düşünüldüğünde, şimdilik uzlaşma var, ama bu ortalığın durulduğu anlamına gelmiyor” demek yerinde olacak.

* Yazıda kullanılan bu veriler ve açıklama için bkz: Javier Blas, " Oil's demand plunge doing more damage than the price war" World Oil, 21 Mart 2020, (10 Nisan 2020).

Gazete Duvar / 13.04.20