Arap basınında geçen hafta: 'Kandeka'’nın arkasında dans ederek El Beşir'i devirdiler

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 15 Nisan 2019
  • 10:39

Sudan bu hafta Arap Dünyası’nın gündemine damgasını vurdu. Dört aydır devam eden protestolar sonucunda önce Ömer El Beşir görevden alındı, ardından Askeri Geçiş Konseyi geri adım atmak zorunda kaldı.

Sudan halkının giderek artan hayat pahalılığı karşısında 4 ay önce başlattığı isyan, bu hafta önemli bir zafer kazandı. Ülkeyi 30 senedir yöneten Ömer El Beşir, askerin müdahalesiyle devrildi. Ancak ordunun iki yıllık bir geçiş süreci öngörmesi, OHAL ilanı ve sokağa çıkma yasağı öfkeyi daha da arttırdı.

Askerin bu kararlarına karşın sokakları terk etmeyen Sudanlılar daha sonra orduya geri adım attırdı. El Beşir’i deviren darbenin başındaki isim olan General Avad Bin Avf, geçiş dönemi için anayasal yemini etmesinden sadece bir gün sonra istifa etti. Onun istifasını istihbarat teşkilatı başkanı Salah Goş izledi. Bu gelişmelerin arka planında tamamen ne olduğu henüz netleşmemişken, bazı gazeteler Sudan’da bir Amerikan ve Suud gibi körfez ülkelerinin müdahalesinin olabileceğini yazdı.

Arap Dünyası’nın bir diğer önemli gündemi de Libya. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır destekli General Halife Hafter’in başkent Trablus’u ele geçirmek için başlattığı operasyonun yarattığı gerginlik tırmanmaya devam ediyor. Hafter’in işi her ne kadar zor olsa da düzenli bir orduya sahip olması onu BM tarafından tanınan ve Trablus’ta bulunan hükümete karşı avantajlı kılıyor.

Bünyamin Netenyahu’nun birincilikle çıktığı İsrail parlamento seçimleri de bu hafta Arap Dünyası’nın önemli konularından biriydi. Netenyahu’nun kazanması durumunda Batı Şeria’yı ilhak edeceğini vaat etmesi, seçimleri daha da önemli hale getirdi. Ancak Arap basınındaki genel yargı, seçimleri her kim kazanırsa kazansın sonucun değişmeyeceği yönünde.

‘EL BEŞİR’İN TRAJEDİSİ’

“Hiçbir şey El Beşir’i gücünün bittiğine ikna edemedi. Sürekli değişen dengelere tutundu. Gün geldi Usame Bin Ladin ile müttefik oldu, gün geldi onu kovmaya başladı. Başka bir zaman Carlos’a evini açtı, zamanı geldiğinde ise onu teslim etti. Hasan Turabi’yle ittifak kurdu, daha sonra onu hapsetti. Tıpkı daha önceki hasımlarını hapsettiği gibi. Ve hiçbir şey ona her şeyin bittiğini anlatmaya yetmedi. Savunma bakanı öldükten sonra onun eşiyle evlendiğinde, düğüne 10 bin kişi katıldı. Hem de Darfur dolayısıyla büyük acılar çeken, Güney’de büyük kayıplara veren, muhaliflerin sürgüne gönderildiği veya hapse atıldığı bir ülkede.

Ancak el Beşir daha sonra farkı hissetmeye başladı. 30 yıl sonra o koltukta oturmaya devam edemeyecekti. O başkan olabilirdi ama Sudan’ın kendisi değildi. Saray hanımının etkisinde kalırsa, sokaklarda görevi bırakması için slogan atan yüz binlerce kadını göremezdi. Nitekim Sudanlılar, El Beşir’in düşmesi için Kandeka’nın arkasında dans ederek kendilerine yeni bir ‘First Lady’ yarattılar.

Ömer El Beşir’in trajedisi, kendini yaşanmış bir örnekle karşı karşıya bıraktı: Sivar El Zeheb. İşte şimdi asasıyla beraber devriliyor. Hem de daha önce düğününe davet etmediği milyonların sokaktaki dansları eşliğinde.” (Semir Ataallah / Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)

SUDAN’DA ABD VE KÖRFEZ MÜDAHALESİ Mİ?

“Ömer El Beşir’in devrilmesi tamamen halkın taleplerinin karşılanmasıydı ve askerin lütfetmesi değildi. Ancak Askeri Konsey Başkanı Avad Bin Avf’ı da götüren değişimlerin nedeni ne? Acaba bu durum Avf’ın ABD ambargo listesinde olması ve daha önce savunma bakanlığı ile El Beşir’in başyardımcısı olmasından mı kaynaklanıyor yoksa ortada başka sebepler mi var?

Konuyla ilgili henüz kesin bilgiler yok ancak satır aralarını okuduğumuz zaman, Sudan krizinde bir Amerikan ve Körfez Arap Ülkelerinin müdahalesinin kokusu geliyor. Özellikle de perde arkasında Suudi Arabistan’ın müdahalesi var gibi.

Amerika’nın askeri konseye olan desteği, General Bin Avf’ın görevden ayrılması ve yerine Abdülfettah el Burhan’ın getirilmesinden sonra daha da netleşti. Bu da Sudan’ın yeni dönemde ABD tarafından kabul göreceği ve ambargolardan kurtulacağı anlamına mı geliyor acaba?” (Rai Al Youm gazetesi)

‘SUDAN DAHA FAZLA PROTESTO GÖSTERİSİNE SAHNE OLACAK’

“Eğer El Beşir’in devrilmesi, Sudan halkının 4 aydır büyük bedeller ödediği önemli bir hedefse, Avad bin Avf’ın yönetimi de tartışmalıdır. Nitekim o El Beşir’in birinci yardımcısı ve Sudanlıların karşı çıktığı askeriyenin önemli isimlerinden biridir. Daha önce genelkurmay başkan yardımcısıydı ve istihbarat eski şefiydi.

Avad bin Avf’ın ve onun yanındaki subayların yayınladıkları beyana bakıldığında, yeni bir askeri yönetim tesis etmek istedikleri açıkça görülüyor. Aynı bütün askeri darbeler gibi. Beyanda, bütün siyasi tutukların serbest bırakılması ve geçiş döneminin başladığı belirtilse de, ohal ilan edilmesi ve sokağa çıkma yasağı uygulanacağının açıklanması, darbecilerin 30 yıl görevde kalan reislerinin yapamadığını yapabileceklerini düşündüğünü gösteriyor.

Başkent Hartum’da binlerce kişinin ordunun beyanına karşı sokağa çıkması ve bazı bölgelerde güvenlik güçlerinin ateş açması sonucunda yaralıların olması, Sudan halkının isyanının büyük bir zafer kazandığına ancak askeri darbenin bu isyanın hedeflerinin gerçekleşmesi için çalışmayacağına işaret etmektedir. Bu da Sudan sokaklarının daha fazla protesto gösterisine sahne olacağını gösteriyor.” (Kuds El Arabi gazetesi)

‘MUTLULUK VE HÜZÜN BİRBİRİNE KARIŞTI’

“Ufukta zafer müjdeleri belirirken başımıza bir yıldırım gibi düşen askeri konseyin beyanıyla mutluluk ve hüzün birbirine karıştı. Ancak İsyan eden halk, askeri konseyin Ömer El Beşir’den daha kötü olmayan ancak daha da iyi olmayan şahsiyetleri seçip Nisan devrimini bir askeri darbeyle çalmak istediğini gördü ve devleti talepleri karşılayabilecek sivil bir hükümet haricinde herhangi bir tarafa teslim etmeyi reddetti.

Bizim askeri konseyden beklentimiz her şeyden önce Avad bin Avf’ın tutuklanmasıdır. Daha sonra ise Avf’ın yargılanmasıdır. Zira o, eski rejimin yaptıklarına ortaktır. Ardından ise eli sivil halkın kanıyla kirlenmemiş subaylar arıyoruz ki geçiş dönemini üstlensin. Bu geçiş döneminin süresi de bir ay olmalı ve ardından yönetim sivillere devredilmeli.” (Sudan El Youm gazetesi)

LİBYA’DA NELER OLUYOR?

“Libya’da neler oluyor? Ve durumlar, ülkeyi patlamaya hazır bir volkan olma derecesine nasıl taşındı?

İşin gerçeği bugün Libya’da olan biten, Kaddafi rejiminin devrilmesinden sonra, sekiz sene boyunca çekişen tarafların ülkeye güvenlik ve barışı getirecek biçimde iktidarı paylaşamamalarının bir sonucudur.

Libya meselesi gelinen noktada, Birleşmiş Milletler gözetiminde ülkenin önemli bir bölümünü kontrol eden General Halife Hafter ile Trablus’ta iktidarı elinde bulunduran Faiz el Serrac arasında iktidar paylaşımını sağlayacak bir ulusal diyaloğa olan ihtiyaçtan daha da önemli bir seviyeye taşınmış durumda. Libya bugün, sadece toprak bütünlüğü ve Libya halkını değil bütün bölgeyi ve Avrupa devletlerini de tehdit eden bir yıkımla karşı karşıyadır. Özellikle de Libya gibi Akdeniz’e kıyısı olan ve terör saldırıları ve yasal olmayana göç ticareti için kolay bir hedef sayılan ülkeler.” (Mursi Ataallah / El Ahram gazetesi)

‘GENERAL HAFTER KADDAFİ’NİN KOLTUĞUNA OTURABİLECEK Mİ?’

“General Halife Hafter ne istiyor, nereye varmaya çalışıyor? Arakasında onu destekleyen kim var? Oynamak istediği oyun tam olarak ne? Hafter gerçekten Trablus’u tamamen ele geçirip ülkenin bütününde kontrolü sağlayacağını mı düşünüyor? Bütün bunlar BM gözetiminde bir ulusal diyalog konferansının arifesinde başlayan ani gelişmeler karşısında yanıt bekleyen sorular olarak karşımızda duruyor.

General Hafter’in hem dostlarını hem de düşmanlarını ikna etmeye çalıştığı gibi askeri zafer yakın değil. Hem de Hafter’in kendisine bağlı milis kuvvetlerden düzenli bir ordu yaratmasına rağmen. Zira karşısındaki hasımları çok fazla ve başkentteki milis kuvvetler kolay kolay teslim olacak gibi durmuyor. Özellikle de Mısrata’daki güçler.
Kaddafi’nin koltuğuna oturmak isteyen General Halife Hafter’in bu rüyası gerçekleşecek mi? Libyalıların barış ve güvenliğe olan açlığı ile milislere olan nefretlerinden faydalanarak iktidarı demir yumrukla ele geçirecek mi? Yoksa büyü, büyüyü yapanın kendisini mi vuracak? Çünkü Hafter’in hesapları, bölgeler ve küresel güçlerin Libya’daki hesapları ve manevralarıyla örtüşmüyor.” (Saad Kivan / El Arabi El Cedid gazetesi)

NETENYAHU’NUN KAZANMASI NE ANLAMA GELİYOR?

“Bünyamin Netenyahu’nun İsrail’deki seçimleri kazanmasıyla bölgenin barış ihtimalinden daha fazla uzaklaştığına dair şüphemiz yok. Ancak buna karşın, Netenyahu’dan başkasının kazanması durumunda barışa dair umutlarımız olduğunu da söyleyemeyiz. Çünkü sonuç hep aynı.

Mevcut İsrail başbakanının seçimleri kazanması kendiliğinden olmadı. Aksine planlı bir durumdu. Bu da hem İsrail içinde hem de dışında birçok soru işaretini de beraberinde getirdi.

Herşeye rağmen Netenyahu ne dışarıda ne de içeride istediği gibi rahat olamayacak. Seçimleri kazanması onun bazı konularda tam anlamıyla özgür olacağı anlamına da gelmiyor. Bunun yanı sıra bölge de rahat olmayacak ve Ortadoğu’da barış hâkim olmayacak. (Toni Houri / Lübnan El Nashra gazetesi)

Gazete Duvar / 15.04.19