Türkiye’nin Şam’la normalleşmeye paralel olarak Suriyeli silahlı grupların fişini çekebileceği ihtimali sahayı hareketlendirdi. Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) gibi cihadi gruplar silahlı isyancılar arasındaki şaşkınlığı lehine çevirip kontrol alanlarını genişletmeye çalışıyor.
HTŞ’nin başını çektiği Feth’ul Mubin Operasyon Odası’na bağlı güçler İdlib’in güneyi, Halep’in kuzeybatısı ve Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki cephe hatlarına yönelik sızma taktikleriyle saldırılar düzenliyor. İdlib’in güneyinde Cebel Zaviye’de (Zaviye Dağı) çatışmalar yoğunlaşırken Suriye ordusu da Sarakıb, Maarat el Numan, Kfar Nabl, Han el Subul’un yanı sıra Halep’in batısında Üs 46, Mizanaz ve Kabtan el Cebel gibi yerlere 25. Bölük ve 5. Kolordu’nun seçkin birliklerini sevk etti. Zaviye Dağı’ndaki çatışmalara El Kaide ile bağlantılı Fırkat el Guraba ve Ensar el Tevhid gibi örgütler de iştirak ediyor. Yabancı savaşçılar arasında öne çıkan Ebu Hamza el Fransi kod adlı Fransız vatandaşı da Zaviye Dağı’nda öldü.
Şam’la temasa rağmen baskı stratejisinin bir parçası olarak kara harekâtı seçeneğini masada tutan Türkiye de İdlib kırsalı ve Halep’in kuzeybatısına takviye güç gönderdi.
Türkiye’nin Şam’la uzlaşma yoluna girmesine paralel olarak askeri tırmanış devam ederse bu durum özellikle HTŞ’yi, Suriye Milli Ordusu (SMO) bileşenleri dâhil diğer silahlı gruplar için çekim merkezine dönüştürebilir. HTŞ hem askeri cephede hem de kendi aparatı “Kurtuluş Hükümeti” sayesinde sivil alanda en organize yapı.
Küresel cihadi hareket olan El Kaide’den boşanıp hedefini Suriye ile sınırlandırarak “makul alternatif” pozu veren HTŞ, Türkiye’nin de telkinleriyle Huraseddin çatısı altındaki radikal grupları tasfiye etmeye çalışmıştı. Yazdan beri de Afrin’den başlayıp Azez, Bab ve Cerablus üçgeninde “birleşik askeri güç ve hükümet” kurma önerisiyle etkisini İdlib’in dışına taşırmanın gayreti içinde.
Şimdi Türkiye’nin Şam’la yeni bir sürece girmesi, HTŞ’ye aradığı fırsatı sundu.
HTŞ lideri Ebu Muhammed el Cevlani artık örgütünü devrim bayrağını ayakta tutacak yegâne güç olarak konumlandırıyor. Cevlani 2 Ocak’ta önce “Uzlaşmayacağız” başlığıyla bir video çekip “Şam'a ulaşıp rejimi devirene kadar mücadeleye devam edeceğiz” diye çıkıştı. Ardından İdlib’de bölge sakinleriyle buluşması sırasında müzakere yolunu “devrim için tehlike” olarak nitelendirdi.
Cevlani Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK) da mevcut koşullarda devrimci güçleri temsil edemediğini savundu. Türk hükümetinin izlediği stratejinin devrimin hedefleriyle uyuşmadığını belirten Cevlani, kullandığı dille şu aşamada Türkiye ile çatışmaya girmeden uzlaşmayı reddeden bir pragmatizm sergiliyor.
Uzlaşmaya karşı düzenlenen gösterilerin ardından SUK Başkanı Salim el Muslat, müzakere komisyonu başkanı Bedir Camus ve “Suriye Geçici Hükümeti” başkanı Abdurrahman Mustafa 3 Ocak’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya gelmişti. Çavuşoğlu muhalefete desteğin süreceği teminatını vermişti.
Ayrıca Milli İstihbarat Teşkilatı’nın SMO’dan Türkiye karşıtı gösterileri önlenmesini istediği öne sürülmüştü. Ancak gösteriler durmazken ihanetle suçlanan Muslat da Azez ziyareti sırasında az kalsın linç ediliyordu.
Genelde SMO grupları Türkiye’yi kızdıracak düzeyde tepki vermemeye çalışırken selefi çizgideki Ahrar’uş Şam uzlaşmayı reddeden ilk örgüt oldu. Ahrar’uş Şam’ın doğu kanadı Afrin’i SMO gruplarından alma hamlesinde olduğu gibi HTŞ ile ortak hareket ediyor. SMO içindeki Üçüncü Kolordu da epey gecikmeli olarak normalleşmeye karşı bir açıklama yaptı.
HTŞ, hükümet güçleriyle kesişme hatlarına yüklenmenin yanı sıra SMO grupları arasındaki ihtilafları da fırsata dönüştürüyor. Menbic ile Halep kırsalı arasındaki geçiş noktası Hamran’ın kontrolü üzerindeki uzlaşmazlığa müdahale bunun tipik örneği. Özellikle Fırat’ın doğusundan gelen petrol tankerlerinden alınan paylar nedeniyle Hamran geçişi paylaşılamıyor. Bir süre önce kontrol HTŞ’nin desteğiyle Cephet’üş Şamiye’den Ahrar’uş Şam ve Hamza Tümeni’ne geçmişti. ‘Kurtuluş Hükümeti’nden bir temsilcinin bulunduğu Hamran’dan elde edilen gelirin yüzde 15’i HTŞ’ye gidiyor. Bu durum ‘Suriye geçici hükümeti’ni rahatsız edince Üçüncü Kolordu’dan bu sorunu halletmesi istendi. Bunun üzerine HTŞ bölgeye takviye güç sevk etti. HTŞ’nin Afrin’in güneyine de tekrar güç sevk ettiği gözlemleniyor.
Şam’la uzlaşma karşısında radikallerin tutumu belliyken Türkiye’nin öncelikleri için sevk ve idare ettiği SMO’ya ne olacağı merak ediliyor.
Moskova’da Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanlarının ilk buluşmasından bu yana Türk yetkilileri normalleşmeyi BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına uygun çözüm süreci hedefiyle birlikte dillendiriyor. Ancak ipe un seren Cenevre sürecinin Türkiye’nin U dönüşünden sonra ivme kazanabileceğine dair ikna edici bir sebep yok. 2254’ye göre çözüm oyalayıcı bir retorik olarak kalırken Dera modeli üzerinde duruluyor. BBC Türkçe’ye konuşan bir muhalif komutan, Türk yetkililerin kendilerine Suriye’nin güneyindeki Dera örneğini verdiğini, şartlarda uzlaşılırsa bunun masaya gelebileceğini söylediklerini anlatıyor.
2016’dan itibaren Rusya’nın Hmeymim merkezli uzlaştırma merkezinin girişimleri sayesinde Doğu Guta, Doğu Halep, Humus ve Kuneytra’daki muhalifler kuzeye tahliye edilirken Dera’dakiler hükümet güçlerine katılmak kaydıyla silahlarıyla birlikte kendi bölgelerinde kalmıştı. Ancak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı bölgelerine taşınan silahlı gruplar uzlaşmaya yanaşmayanlardı.
SMO içinde Türkiye’den maaş alanların birtakım garantiler eşliğinde Suriye ordusuna eklemlenmesi bir ihtimal senaryosu olarak ele alınsa da cihadi yapılar için Dera modelini tekrarlamak mümkün olmayabilir. Türkiye’nin izleyeceği politikanın caydırıcılığı belli bir yere kadar belirleyici olabilir. Yine de yeni süreç silahlı grupları ayrışmaya itebilir ve radikallerin safları daha da kalabalıklaşabilir.
Ancak durumu etkileyen bir başka saha gerçekliği var: Diğer cephelerden çıkıp İdlib ve Halep’in kuzeyine taşınmış gruplar için silahlarını bırakıp Türkiye’ye geçmek dışında gidebilecekleri güvenli bir sığınak kalmıyor. Türkiye şiddet deneyimli milisleri kendi iç sorununa dönüştüren bir seçeneğe yanaşır mı? Türkiye şimdilik liderlerin el sıkışacağı anı beklerken can sıkıcı soruları duymak istemiyor.
Al-Monitor / 20.01.23