Kapitalist uygarlık, küresel çapta iki yaşamsal krizle yüz yüze: Covid-19 vakası 28 Haziran itibarıyla küresel çapta 10 milyon 273 bin 1 kişiye; ölü sayısı da 505 bin 300’e ulaştı. Sibirya’da -68 0C ile dünyanın en soğuk yeri olma rekoruna sahip Verkhoyansk kasabasında önceki cumartesi sıcaklık 38 dereceydi.
Önce ekonomi, sonra insan
Tükenmiş uygarlıkların egemen sınıfları, çürümüşlükleriyle ve aptallıklarıyla da kendilerini belli ederler. Yıllardır, doğayı, insan enerjisini sömürerek, kültürleri çözerek, bu sömürünün gereksinimlerine göre yeniden şekillendiren kâr makinesini beslemek için sağlık sistemini, sosyal hizmetleri ve eğitim sektörlerini aç bırakmak da bu çürümüşlüğün ve aptallığın sonucuydu. Ormanları kesmek, toprakları altüst etmek, ekosistemleri yıkmak küresel çapta tedarik zincirleri, küresel ısınmayı artırma pahasına ucuz ulaşımı ağları kurmak da...
Bu çürümüşlük ve aptallık, Covid-19 salgını başlarken süreci kendi haline bırakmayı, enerjisi kâr makinesine yakıt olacak genç nüfusa bağışıklık kazandırmak adına, yaşlıları, sağlık sorunları olan kesimleri, “nüfus fazlasını” (işsizler, evsizler, siyah etnik azınlıklar) feda etmeyi denediler. Aptallıkları ve acımasızlığı paylaşmayan toplumun sert tepkisi karşısında bu politikayı terk etmek zorunda kaldılar ama artık geç kalınmıştı, virüs toplumda yerleşmişti.
Hızla “sosyal mesafe”, “evde karantina”, sınırları kapama gibi önlemler devreye girdi. Önlemler ekonomileri durma noktasına getirdi. Şimdilerde, bunlar, daha ortada bir aşı yokken, Hindistan’da, Latin Amerika’da, Afrika’da vakalar hızla artmaya devam ederken, insan yaşamı üzerindeki olası riskleri, bilim insanlarının tüm uyarılarını yadsıyarak, ekonomileri canlandırarak “normale” geri dönmek için önlemleri kaldırmaya ekonomileri “açmaya” başladılar. Güney Kore’den Almanya’ya, İngiltere’den ABD’deye Covid-19 vaka sayısı yeniden artmaya, bölgesel karantina önlemleri geri gelmeye başladı.
Dahası, aşı olmadığından, kapitalist uygarlığın dünyanın kaynaklarını tekeline almak için yarışan devletleri, şimdi remdesivir gibi Covid-19 etkilerini hafifleten ilaçların stoklarının tekelini almak için yarışıyor. ABD tüm remdesivir stokunu satın almış! Yarın aşı bulunduğunda... Bu uygarlığın dayandığı özel mülkiyet hakları ve patent yasaları da küresel çapta yaşamı tehdit ediyor.
Başka bir uygarlık gerekiyor
Yarın Covid-19 için aşı bulunsa bile artık dönülecek bir “normal” de yok. Kâr makinesini beslemek için kesilen ormanlardan, altüst edilen ekosistemlerden, çözülen buzulların topraklarındaki milyonlarca yılın organik kalıntılarından, vahşi evcil hayvan pazarlarından, biyolojik silah laboratuvarlarından yeni virüsler gelmeyecek mi? Bunlar yine küresel ticaret ve seyahat ağları üzerinden hızla yayılmayacak mı? Yine yeni aşılar bulunana kadar yüz binlerce, belki milyonlarca insan ölmeyecek, ekonomiler durmayacak, açlık krizleri yaşanmayacak mı?
Bu çürüyen uygarlığı yönetenlerin aksine, işçi sınıfının yeni gelişmekte olan kesimleri (X-Z kuşağı filan) aptal değil. Onlar “bir başka uygarlık” istiyorlar. Küreselleşmeye karşı protesto hareketleri bu arzunun ilk dalgasıydı, “kâr öldürür” sloganı yıllar sonra ilk kez meydanlardaydı. Yaklaşık on yıl sonra ikinci dalga meydan işgalleri, Arap isyanları, “Gezi Olayı” olarak daha kapsamlı taleplerle yükseldi. “Adamlar” devrildi, ülkeler yıkıldı. Bu dalga da geri çekildi.
Şimdi III. dalga, ırkçılığa, kapitalizme, emperyalist-köleci geçmişin mirasına, yeni faşizme karşı, kapitalizmin merkezlerinde ve tüm dünyada, 2019 sonunda başlayan “iklim krizine karşı”, “extinction” (yok olma) hareketiyle birleşerek yükseliyor, egemen kültürü, kâr makinesinin kodladığı öznellikleri de değiştiriyor.
Siyahların, etnik azınlıkların, göçmenlerin, sağlık sisteminin, hizmet sektörünün hatta eğitim sisteminin, sanatın, bilimin, kısacası insan yaşamı için vazgeçilemez pratiklerin, çok değerli organik parçaları olduğu gerçeği, ırkçı ideolojileri delik deşik ediyor. Bu uygarlığın, kültür endüstrisinin ürünlerinin ne kadar beyaz, milliyetçi, emperyalist, cinsiyetçi, homofobik antikalardan oluştuğunun daha bir ayırdına varılıyor.
Bir şeyler değişti, tarihte yine bir kapı aralandı. Ancak, ırkçı dinci faşistleri, kâr makinesinin normalleşme fantezilerini geride bırakmadan bu aralıktan bir başka uygarlığa geçmek olanaklı değil!
Cumhuriyet / 02.07.20