Adam dört yıl önce “Amerika’yı yeniden büyük yapacağım” diyerek Başkan seçildi, muhafazakâr The American Interest dergisinin editörünün son yazısında, “Şimdiki çılgınlık”, “Sineklerin efendisi durumları” gibi ifadelerle tanımladığı bir noktaya geldi. Bu dönemde, Amerikalı olmaktan “büyük gurur” duyanların oranı belirgin biçimde azaldı. Kasımda da Başkanlık seçimleri var.
Quo Vadis
Bu “Gidiş Nereye” başlıklı filmde (1951), imparator Neron, Roma yanarken Lir çalıp keyfine bakıyordu. Neron’un, Roma’nın o kesimini yeni sarayına yer açmak için yaktırdığı da söylenir. Neron, halkın yoksul kesimleri arasında çok popülermiş. ABD de bugün adeta yangın yerine dönmüş durumda ve Başkanın taraftarları, bunların hepsinin “Kasım seçimlerini kazanma stratejisinin, büyük planın parçası” olduğuna inanmaya devam ediyorlar.
Yangına dönersek... Bir tarafta, Covid-19 salgını, ekonomik kriz, ırkçılığa ve yoksulluğa karşı ülke çapında patlak veren isyanlar, öbür tarafta, akla zarar dinci-ırkçı komplo teorileri ve beyaz üstünlüğü üzerinde gittikçe çeşitlenen, çoğalan, büyüyen dişinden tırnağına silahlı “Yeni Faşist” gruplar. Ortada da realiteyle bağları çoktan kopmuş bir Devlet Başkanı.
“Amerika’yı yeniden büyük yapacağım” diye işe başlayan Trump, Washington Post’un aktardığına göre, göreve başladığından bu yılın nisan ayına kadar geçen 1170 günde, Amerikan halkına en az 18 bin kez yalan (günde ortalama 15 kez) söylemiş. İş çevrelerinin dergisi Forbes de bu oranın, Covid-19 salgını başladığından bu yana, günde ortalama 23.8’e yükseldiğini saptıyor.
Bunlara adamın önceki tüm ABD başkanlarının aksine mali ve sağlık durumunu halktan sakladığını, kendi ülkesinin istihbarat kurumları yerine, rakip bir ülkenin başkanı Putin’in sözlerini seçtiğini ekleyebiliriz.
Peki, şimdi ABD nereye gidiyor? Garfinkle, yazısının sonuna doğru, “Dikkat ederseniz hâlâ Trump’tan söz etmedim” dedikten sonra, Trump’ın daha derin bir bozulma sürecinin ürünü olduğunu vurguluyor. Garfinkle, bu bozulmayı, toplumun üzerinde anlaşılmış ortak değerlerini kaybetmesine bağlıyor, John Donne’un Galileo’nun kitabı yayımlandıktan (1610) sonra yazılmış bir şiirinden (1612) aktarıyor: “Her şey paramparça, tüm ahenk gitti”.
Bu durumu “egemen ideolojinin verimliliğini yitirmesi” olarak da tanımlayabiliriz. Bu da bizi, yine Başkanın realiteden kopuşuna getiriyor.
Trump 2002 yılından bu yana, Hıristiyanlığın en uçuk yorumlarından, “neokarizmatik” akımının önden gelen sözcülerinden Paula White adlı birini dini danışman olarak kullanıyor. Foreign Policy dergisinde yayımlanan, “Milyonlarca Amerikalı Trump’ın gerçek cinlerle, şeytanla savaştığına inanıyor” başlıklı araştırmanın yazarı, bu kadının görüleri için “çok tehlikeli” ifadesini kullanıyor. Bu kadın, Trump’ın “karanlık güçlerle, şeytanın ajanlarıyla, cinlerle, zebanilerle savaştığına” (metafor olarak değil gerçekten) inanıyor; “siyaseti ve jeopolitiği bu güçlerin komploları, savaşları olarak” okuyor. “Göçmenlerin, şeytanın ajanları olduğuna inanıyor”, onları, cadılıkla, sihirle uğraşmakla suçluyor. Diğer bir deyişle yaklaşık 20 yıldır Trump’ın dini görüşlerini, bir anlamda dünya algısını, dünyayı, şeytanın ajanları, cinler, cadılar arasında süren savaşlara ilişkin komplolarla açıklayan fanatik etkiliyor.
Artık gurur duymuyorlar
Bu koşullarda bir Gallup anketine göre ABD’li olmaktan büyük gurur duyanların sayısı da hızla azalıyor. ABD’li olmaktan büyük gurur duyuyorum diyenlerin oranı Obama döneminde yüzde 80-85 arasında seyrederken, bu oran bugün yüzde 63 düzeyine düşmüş. Bu oran Cumhuriyetçi Parti taraftarları arasında bile yüzde 74’ten yüzde 67’ye gerilemiş. Cinsiyet ve ırk bazında bakıldığına gerileme, kadınlar arasında 2016’da yüzde 50’den bugün yüzde 34’e, siyahlar arasında da aynı dönemde yüzde 45’ten yüzde 24’e düşmüş olarak görülüyor.
“Amerika’yı yeniden büyük yapacağım” diye başlayan adam, Amerikan halkının Amerika’ya olan inancını zayıflatmış. Garfinkle, Trump’ın seçimlere kadar vermesi olası zararlardan, kaybederse (seçimlerin yapıldığını varsayıyoruz diyor), Beyaz Saray’ı terk edene kadar yapacaklarından, taraftarlarının sert ve kalıcı tepkilerinden korkuyor. “Eğer kazanırsa liberal demokrasiye dönüşü unutun” diyor.
Cumhuriyet / 18.06.20