2021, ekonomik, siyasi, kültürel hatta ekolojik olarak çözülmeye başlamış bir dünya “düzeni” devralmıştı. 2022, bu çözülme eğiliminin, belki Covid-19 hariç derinleşerek devam edeceği bir yıl olmaya aday.
Olgunlaşma, kopuş, değişim
Prof. David Potter, tarihte önemli değişikliklere yol açan kopuşların ortaya çıkış koşullarını araştırdığı Distruption, Why Things Change (2021) başlıklı çalışmasının sonuçlarını özetleyen makalesini, günümüzde “Belirtiler, zamanın yine bir kopuş için olgunlaştığını gösteriyor” diyerek bitiriyordu.
Prof. Potter, Roma İmparatorluğu, İslam, Reformasyon, İngiliz Devrimi, Fransız Devrimi, Rus Devrimi, Faşizm gibi kopuş/değişim noktalarını gözden geçirdikten sonra, 1- Toplumun merkezi kurumlarına olan inanç kaybolunca, 2- Entelektüel dünyada marjinal olan kimi görüşler merkeze kaymaya başlayınca, 3- Değişime kararlı, bağdaşık bir liderlik varsa bu “olgunlaşma bir kopuşa yol açar” sonucuna varıyor. Prof. Potter’e göre, “böyle bir noktaya gelen bir toplumsal düzen ya değişir ya da çöker”.
Ben “olgunlaşmayı”, ait olduğum entelektüel geleneğin araçlarıyla yorumlarsam, “yönetenlerin artık eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin de artık eskisi gibi yönetilmek istemediği”, toplumun yaşamında yeni değişim seçeneklerinin şekillendiği bir dönem olarak tanımlayabilirim.
Kapitalist uygarlığın 2022 yılı başındaki durumunu, böyle bir “olgunlaşmaya” örnek bir “sürdürülemezlik” olarak betimleyebiliriz. Örneğin, küresel ısınma ve iklim krizi derinleşmeye devam ediyor. Kapitalist uygarlık, elindeki kurumsal ve siyasi araçlarıyla çabalıyor ama bu gidişi durduramıyor. Tarihteki en sıcak yıllardan biri olması beklenen 2022 boyunca bu durumun değişmesini kimse beklemiyor. Yönetici seçkinlerin beceriksizliği karşısında vatandaşların öfkesi kabarmaya, daha önce marjinal olan görüşlere ilgisi artmaya devam ediyor. Covid-19 pandemisi, 3. yılına, yalnızca en yoksul ülkeleri değil, tüm dünyayı kasıp kavurarak yeni mutasyonlarla giriyor. Pandemi de kapitalist uygarlığın küresel ve ulusal düzeylerde örgütlenme biçimlerinin, özellikle egemen ekonomik modelinin sürdürülemez olduğunu gösteriyor.
Ekonomi ve devlet
Kapitalist devlet, mali krizden sonra, bankaları kurtarma önlemleriyle ekonomik süreçlere doğrudan katılma pratiğine geri dönmeye başlamıştı. Pandemi döneminde, çalışma, ticaret ve kültür endüstrisi, güvenlik alanlarında dijitalleşme hızlandı. Şimdi, yeni çalışma, emek süreci ve piyasa biçimleri yaygınlaşıyor. Ekonomilerde sanayi dalları arasındaki hiyerarşi değişiyor, gelir dağılımı daha da bozuluyor. Pandemi, sağlık, sosyal güvenlik, göç dalgaları, ekonomik korumacılık, tedarik zincirlerindeki kırılganlıklar gibi alanlarda devletin ekonomik ve idari yeteneklerinin artmasını hızlandırdı.
Dünya ekonomisi 2008 yılından bu yana, ABD liderliğinde şekillenmiş neoliberal küreselleşmenin zaman zaman hızlanan bir çözülme sürecini yaşıyordu. Pandemi tedarik zincirlerini koparmaya başlayınca, küresel düzeydeki ilişkiler içinde maliyetleri başarıyla düşüren “tam zamanında” stoklama sisteminin yanında “ne olur ne olmaz” elimizde bulunsun, “yerel üretim için yerel tedarik” gibi yeni stok yönetimi eğilimleri güçlenmeye, tedarik zincirleri biçim ve yön değiştirmeye başladı.
Artık Financial Times gibi yayınlarda, sık sık “piyasa köktenciliğinden” yakınan, Avrupa Birliği’nin “sosyal piyasa” arayışlarını destekleyen, neoliberal küreselleşmenin yerine yeni bir küreselleşme, “yerelleşme” arayışlarını değerlendiren yorumlar okuyabiliyoruz.
Uluslararası ilişkilerde jeopolitik alanında, ABD ile Çin arasındaki rekabet özellikle teknoloji alanında kızışırken uzay ve havacılık, yapay zekâ, kuvantum bilgisayarı, sanal gerçeklik, “derin taklit” (deep fake) ve kaçınılmaz olarak kitle denetim, gözetleme araçları, otonom silahlar alanında yarış hızlandı; devletin sivil topluma daha derinden nüfuz etme süreci de…
Bu eğilimlerin, değişim arayışlarının 2022 yılında derinleşmeye devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Cumhuriyet / 27.12.21