Bu gerçekten bir sürpriz değildi. Rusya'nın nükleer silah kullanma kriterlerini değiştirebileceği uzun zamandır tartışılıyordu. Bunun nedeni açık: Mevcut Rus nükleer doktrini, bir ya da daha fazla nükleer güce karşı bir savaş senaryosuna dayanıyor.
Doktrin, böyle bir savaşta nükleer bombaların ne zaman kullanılacağını belirtiyor. Bu, Rusya'nın kendisi nükleer bir saldırıya uğradığında ya da devlet egemenliği ve varlığı temelden sorgulandığında devreye giriyor. Peki, nükleer silahı olmayan ama nükleer silah sahibi devletler tarafından donatılan bir ülkeye karşı savaş açılırsa?
NATO, aslında silahlarını Ukrayna'ya gönderdiğinde ve bunların sadece Ukraynalı askerler tarafından kullanılmasını sağladığında, resmi olarak Rusya ile savaşta olmadığını belirtmek için her zaman kılı kırk yarsa da gerçek değişmiyor.
Kırmızı çizgilerin ne ölçüde bulanıklaştığı mayıs ayında görülebiliyordu. O dönemde Ukrayna, Rusya'nın nükleer saldırılara karşı erken uyarı sisteminin bir parçası olan iki radar tesisine saldırmıştı. Batılı askeri liderler de sonraki günlerde itiraf ettiler: Nükleer bir güce karşı yürütülen bir savaşta, erken uyarı sistemine yönelik bir saldırı, mevcut Rus düzenlemelerine göre, Rusya'nın nükleer saldırıya karşı savunmasını zayıflatabileceğinden nükleer bir saldırıyı tetikleyebilir. Ukrayna ayrıca nükleer bir karşı saldırı başlatabilecek stratejik bombardıman uçaklarının konuşlandığı Engels-2 askeri havaalanına da defalarca saldırdı.
Ya NATO ülkeleri Ukrayna'yı uzun menzilli Batı füzeleriyle donatırsa?
Kiev'in NATO'nun nükleer güçleriyle işbirliği yaparak Rus nükleer kuvvetlerinin ikinci vuruş kabiliyetini hedef almaya devam etmeyeceğinden ve Moskova'yı nükleer savunma kabiliyetinden mahrum bırakmayacağından emin olabilir miyiz?
Bu doğru, bunlar spekülasyon. Ancak Rus erken uyarı sistemine yapılan saldırılar, bunların temelsiz olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla, Rusya'nın ikinci vuruş kabiliyetine yönelik başka saldırılar da akla gelebilir; ama nükleer meseleler söz konusu olduğunda sadece kesinlik önemlidir. Devletler, güvenliklerini garanti altına almak için gerekli gördükleri alanın sınırlarını belirlemek için genellikle kırmızı çizgiler çizerler. Rusya bunu çoktan yaptı; Batılı askeri güçlerin katılmak zorunda kalacağı bu tür saldırıları ilgili devletler tarafından bir savaş eylemi olarak göreceğini teyit etti. Rusya'nın olası bir nükleer konuşlanmasına ilişkin hükümlerin uyarlanması şimdi bunu nükleer düzeyde tekrarlamaktadır. NATO devletleri artık bu son kırmızı çizgiyi yazılı hale getirmiştir. Buna uyup uymayacakları elbette bilinmiyor.
Çeviri: Kızıl Bayrak
Jörg Kronauer- Junge Welt / 27.9.2024