Erdoğan Orta Doğu gündemine hızla dönüyor- Fehim Taştekin

Ürdün’ün Suriye odaklı ziyareti ve Mısır’la karşılıklı elçi atamaları Arap dünyasıyla ilişkilerde yeni bir ivmeye işaret ediyor. Erdoğan normalleşme rüzgârıyla biraz da delik deşik hâle gelen Türk kesesini şişirmek istiyor.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 09 Temmuz 2023
  • 08:55

Türkiye seçim sathı mailinde biraz soğuyan Orta Doğu gündemine yeniden dönüyor. Körfez ülkeleriyle ekonomik ilişkileri güçlendirmek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncelikleri arasında yer alıyor. Buna paralel olarak Mısır’la normalleşme süreci karşılıklı elçilerin atanmasıyla ivme kazanırken yeni dönemde de Suriye gündemi ağırlık kazanıyor. 

Ankara’nın Moskova’nın arabuluculuğunda Şam’la normalleşme arayışı, Ürdün’ün sığınmacı yükünden kurtulma, uyuşturucu trafiğini durdurma ve sınır güvenliğini artırma amacıyla yürüttüğü çabalarla çakışıyor. 

Ürdün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Eymen Safadi’nin 3 Temmuz’da Şam’da Suriye lideri Beşşar el Esad ve mevkidaşı Faysal el Mikdad ile görüştükten sonra 4 Temmuz’da Ankara’ya gelmesi, iki ülkenin sığınmacılar konusunda ortaklaştığına işaret ediyor. “Adıma karşı adım” stratejisiyle Suriye yönetimiyle normalleşme önerisini Batılı ortaklara kabul ettirmeye çalışan Ürdün, mayısta Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşünün pişirildiği Arap Temas Grubu toplantısına ev sahipliği yapmıştı. Safadi ağustosta öngörülen yeni toplantıya kadar Amman Deklarasyonu’ndaki taahhütlere uygun adımlar bekliyor.

Safadi Şam’daki temaslarının ardından kritik altyapı ve temel ihtiyaçların güvence altına alınmasının sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerini hızlandıracağı mesajı vermişti. Mikdad da “Mültecilerin geri dönüşü için altyapı, eğitim, sağlık ve su gibi temel ihtiyaçların güvence altına alınması gerekmektedir” demişti. 

Türkiye de Moskova’daki dörtlü toplantılarda Şam’ın Türk güçlerinin çekilmesi ve terör örgütlerine desteğin kesilmesi yönündeki önkoşuluna karşın önce sığınmacıların dönüşünü temin edecek koşullara odaklanılmasını istiyor. Sığınmacıların dönüşü, çatışmaların bitmesi, siyasi çözümün önünün açılması ve insanların yerleşebileceği yaşam alanlarının kurulmasına bağlı. 

Erdoğan’ın 32 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturulup uluslararası finansmanla şehirlerin kurulması ve sığınmacıların yerleştirilmesi önerisi karşılık bulmadı. Bunun yerine Türkiye’nin yaptığı şey, Türk ordusunun kontrolündeki bölgelere Katar ve Kuveyt gibi ülkelerin finansmanıyla konutlar inşa etmekten ibaret. Bu çabalar, Suriye ile normalleşmeye paralel olarak yine Körfez’in maddi katkılarıyla güçlendirilebilir. 

Yine de yeniden inşanın önündeki en önemli bariyer ABD ve AB’nin yaptırımları. Avrupa’yı da etkileyen sığınmacı sorununa çözüm bulmak için insani yardım çerçevesindeki istisnaların genişletilmesi konusunda Ürdün ve Türkiye çabalarını birleştirebilir. Safadi Ankara’daki temaslarından sonra da Suriyeli sığınmacıların geleceği konusunda Türkiye ile aynı fikirde olduklarını belirtirken Ankara’nın uluslararası fon oluşturma çağrısına da destek verdi. 

Hâlihazırda Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesinin ardından başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerle ilişkileri ekonomik alanda geliştirmeye dönük girişimler artıyor. Şimdilik çok fazla somut projelere dönüşmeyen bu girişimlere karşı Batılı itirazlar caydırıcı bir sertlik arz etmiyor.

Suriye dosyasında öne çıkan Ürdün’ün, Kazakistan’ın ev sahipliğini sonlandırmasından sonra Astana sürecinin yeni adresi olup olamayacağı da merak ediliyor. Suriyeli muhaliflere ait Syria TV’nin iddiasına göre Safadi Ankara’daki temaslarında Astana benzeri bir sürece ev sahipliği önerdi. Ayrıca Safadi Türk tarafına Suriye’de uluslararası yolların (M-4 ve M-5) açılması konusunda mekanizmaların oluşturulmasını teklif etti.

Türkiye tarafında Cilvegözü ve Öncüpınar sınır kapılarıyla bağlantılara sahip M-5 yolu aynı zamanda Suriye’yi Ürdün’e bağlıyor. Suriye ordusu 2020’da M-5 yolunun Halep bağlantısını yeniden kurmuştu. Ama uluslararası yolların açılmasından kasıt M-5’i Türkiye sınırlarına bağlayan yollar ile sınır kapılarındaki kontrolün Suriye yönetimine bırakılması. Suriye İdlib’de kesintiye uğrayan Lazkiye-Halep arasındaki M-4 yolunun açılmasını da bekliyor. Bu yolların açılması Türkiye’nin tedricen çekilmesini içeren bir planın parçası olarak tartışılıyor. Kriz öncesi bu yollar Türkiye’yi Körfez ülkelerine bağlarken Ürdün’e de kazandırıyordu. 

Ürdün Rus arabuluculuğunun yerini almasa da Şam-Ankara arasında kolaylaştırıcı bir role talip gözüküyor. Sığınmacıların Türkiye ve Ürdün için temel bir meseleye dönüştüğü düşünülürse yaptırımların kaldırılması ve yeniden inşanın önünün açılması yönünde iki ülke ortaklık sergileyebilir. 

Erdoğan Türkiye’nin ekonomik sorunlarının üstesinden gelmek için Körfez’i yakın plana alırken bu temasların bir tarafında da Arap fonlarını Suriye’de öngörülen konut seferberliğine çekme niyeti var. Erdoğan 25 milyar dolarlık yatırım hedefiyle önümüzdeki günlerde Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Katar’a gitmeyi planlıyor. 

Arap dünyasıyla ilişkilerin nasıl ağırlık kazandığını göstermesi bakımından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Bakü'de Bağlantısızlar Hareketi toplantısı kapsamında Iraklı, Kuveytli ve Cezayirli mevkidaşlarıyla yaptığı ikili görüşmeler not edilebilir. Bakü’deki aile fotoğrafında Mikdad da vardı. 

Bu arada Mısır’la normalleşme süreci de hareketlendi. 4 Temmuz’da Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi olarak Salih Mutlu Şen, Mısır'ın Ankara Büyükelçisi olarak da Amr el Hamami aday gösterildi. Buna paralel olarak Independent Türkçe, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi’nin 27 Temmuz'da Ankara’ya geleceğini öne sürdü. Yetkililer zirvenin kararlaştırıldığını belirtse de tarih vermiyor. Şark’ul Evsat ise diplomatik kaynaklara dayanarak buluşmanın iki hafta içinde beklendiğini yazdı. 

Ankara Müslüman Kardeşler’in faaliyetlerini sınırlayarak Kahire’nin kaygılarına karşılık vermişti. İki ülkenin karşı karşıya geldiği Libya’da da işbirliği olmadan hiçbir tarafın tek başına işin içinden çıkamayacağı anlaşılmıştı. Erdoğan 2013’deki darbe nedeniyle parmak salladığı Sisi ile barış sayesinde Doğu Akdeniz’de enerji ve deniz yetki alanları kavgasında aleyhteki dengenin bozulacağı hesabını yapıyor. Ankara normalleşmede acele ederken Sisi somut adımları seçim sonrasına bırakmıştı. Benzer bir yaklaşım Şam’ın tutumunda da seziliyordu. 

Libya ve Müslüman Kardeşler konusunda Türkiye’nin adımlarını dikkatle izleyen Kahire, hâlâ temkinli gidiyor. Elçiler atansa da Mısır’da kapatılan Türk kurumlarının yeniden açılmasına yönelik müzakereler sürüyor. Türk tarafı Anadolu Ajansı, TRT, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve Yunus Emre Enstitüsü’nün açılmasını bekliyor.

Araplarla yeni sayfalar açılırken bir alışkanlık olarak “kazan-kazan” metaforunu kullansa da Erdoğan’ın yeni yönelimini tanımlayan yegâne şey U dönüşleri. Bütün siyasi söylemlerinden vazgeçerek Türkiye’nin ekonomik yarıklarını Arap fonlarıyla doldurmayı umuyor. Yeni sayfa Suriye ve Libya gibi çatışma alanlarında da çark etmeyi gerektiriyor.

Al-Monitor / 08.07.23