Barış hemen şimdi! | Avrupa'nın Gündemi

Rusya saldırısıyla başlayan Ukrayna savaşında bir yıl geride kalırken savaşa taraf ülkeler savaşı derinleştirme planları yapıyor. Avrupa'nın Gündemi'nde bu haftaki yazılarımızı barıştan yana seçtik.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 26 Şubat 2023
  • 08:55

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş ve buna bağlı olarak Rusya ile NATO arasındaki gerginlik azalmak bir yana her geçen gün daha da artıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Londra, Paris ve Brüksel’i ziyaret ederek ülkesine savaş uçakları gönderilmesi için ricada bulunmasından birkaç gün sonra NATO üyeleri, Ukrayna’ya silah sevkiyatını hızlandırmak üzere Münih’te bir araya geldi. Fransa’dan seçtiğimiz makale, bize bu savaşa barışçıl bir çözüm bulmanın aciliyetini hatırlatıyor.

Savaşın birinci yıl dönümünde birçok ülkenin yanı sıra İngiltere’de de savaş karşıtı güçlerin yer aldığı Stop the War Koalisyonu “Ukrayna savaşına son, derhal barış müzakereleri yapılsın” çağrısıyla cumartesi günü gösteri düzenledi. Gösteride “Rusya’nın işgaline hayır”, “NATO’ya hayır” ve “Nükleer savaşa hayır” talepleri öne çıktı. Bu arada önemli bir savaş eleştirisi klasiği olarak görülen “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” filminin yeniden çekimi İngiltere’de çok sayıda ödül aldı. İngiltere’den seçtiğimiz makalede, mevcut İngiliz dış politikası hakkında alarm veren bir filmin büyük ödül kazanmasının alışılmadık bir durum olduğuna dikkat çekiliyor.

Batı, Ukrayna kazanıncaya kadar savaştan yana kararlar almaya devam ederken Almanya’da sermaye örgütleri ise savaşın yüksek maliyetinden şikayetçi. Berd Müller, Telepolis’teki makalesinde, “Ukrayna’daki savaş Alman ekonomisinde derin yaralar açtı. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliğinin (DIHK) tahminlerine göre bu yılın sonuna kadar yaklaşık 160 milyar avroya mal olacak” diye yazdı.

Ukrayna’da acilen barışçıl çözüm bulunmalı

Fabien GAY
L’Humanité

4 Şubat 2022’de Avrupa’da yine dehşet yaşandı. Putin ve Rus oligarklarının Ukrayna’yı işgaliyle, barışa ve bir devletin toprak bütünlüğüne karşı, uluslararası hukuka aykırı bir suç işlendi. Hiçbir şey bu savaşı haklı gösteremez, hatta Batı’nın son yirmi yılda NATO’nun genişlemesiyle ilgili hataları ve provokasyonları bile. Açıkça söyleyelim: Ukrayna halkı Kremlin’in efendisi tarafından başlatılan işgale direnme hakkına sahiptir. Kremlin, efsanevi bir geçmişi geri getirmek ve mevcut jeopolitik yeniden yapılanmada ekonomik bir çıkış noktası bulmak amacıyla komşusunu işgal etmek için bir meşruiyet icat etmiştir.

Bu savaş her şeyden önce kaos, ölüm ve yıkım anlamına geliyor. 300 bin insan kurşun ve top ateşi altında hayatını kaybetti. Milyonlarca Ukraynalı, kadın ve çocuk, sürgüne zorlandı. Maddi hasar oldukça büyük. Her iki ülkenin gençleri, sert ve acımasız bir savaşın içinde sıkışıp kalmış gerçek top yemleri; kazanacakları hiçbir şey yok, sadece hayatlarını kaybedebilir ve felakete üzüntü ekleyebilirler. Ukraynalı ve Ruslardan oluşan bir nesil, gelecek on yıllar boyunca kin ve nefret besleme riskiyle karşı karşıya. Çatışmanın uzun sürebileceğine dair her türlü gösterge mevcut. Ukrayna’ya giderek daha fazla silah gönderme anlaşması bunu kanıtlıyor. Yarın tanklar, öbür gün uçaklar mı? Bu teslimatlar her zamankinden daha yıkıcı olacak ve daha fazla kaos, ölüm ve kargaşaya yol açacaktır.

Peki alternatif nedir? Ukrayna’daki çatışmanın uzaması üzerine “bahse girmek” mümkün değil. Sahnedeki savaş çığırtkanları şimdiden bizi Rus işgalciye boyun eğmekle suçluyor. Böyle bir durum söz konusu değil. Aklıselim ve sorumluluk ruhu, siyasi çözümler bulmamızı gerektirmektedir. Tüm diplomatik çabalar önce ateşkes sağlamak, ardından da BM ve Batılı olmayan güçler de dahil olmak üzere büyük güçlerin himayesinde Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı gösterecek bir barış planı oluşturmak için kullanılmalıdır. Bu çatışma, kalıcı barışı inşa etmenin tek yolu olan Avrupa’da yeni bir kolektif güvenlik mimarisi inşa etmenin başlangıcı olmalıdır. Yaraların nesiller boyu açık kalmamasını sağlamanın tek yolu budur.

Uluslararası ilişkiler, 2021 yılında silahlanmaya harcanan 2 trilyon 113 milyar doların da gösterdiği gibi tehlikeli bir şekilde gerginleşiyor. Ukrayna ve diğer savaş alanları için de küresel bir barış hareketi ortaya çıkmalıdır. Hiçbir şey yapmamak anlamına gelen mutlu bir pasifizm değil, insanlık için bir proje olarak barış ve silahsızlanmayı dayatacak güçlü bir ses. Dünyanın neresinde savaş olursa olsun, en büyük bedeli ödeyenler halklar oluyor, köktendinciliği ve giderek daha kavgacı hale gelen milliyetçiliği güçlendiriyor. Nükleer silahlar otokratların elinde hâlâ korkutucu bir tehdit oluşturduğundan, bunları ortadan kaldırmak için çalışmalıyız.

Muazzam sosyal ihtiyaçlar (eğitim, sağlık vb.), iklim değişikliği ve bunun toplumlarımız ve canlılar için kaynakların yönetiminde yarattığı devasa zorluklar acilen yazılımı değiştirmemizi gerektiriyor. Her yerde iş birliği yapmalı ve bilgiyi, gücü ve zenginlikleri halkların ihtiyaçları için paylaşmalıyız. Barış ve müşterekler sorunu geleceğimiz için en adil sorun olmaya devam etmektedir.

Çeviren: Diyar Çomak

Batı cephesinde yeni bir şey yok: Yeni bir Avrupa savaşına karşı duyduğumuz dehşetin kamçılanması

Chris NINEHAM
Stop the War

Edward Berger’in yeni filmi Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’un pazar günü İngiliz Oscar’ları olarak bilinen BAFTA ödüllerinde en iyi film ve en iyi yönetmen dahil yedi ödül kazanması iyi bir sürpriz oldu.

Yabancı dilde bir filmin BAFTA’larda en büyük ödülleri alması alışkın olduğumuz bir durum değil. Mevcut İngiliz dış politikası hakkında alarm veren bir filmin büyük ödül kazanması ise daha da alışılmadık bir durum.

Edward Berger’in Erich Maria Remarque’ın 1920’lerin klasik savaş karşıtı romanından uyarladığı filmi, Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan katliama yol açan militarizmin kontrollü ama tutkulu bir eleştirisi.

Almanya’daki vatanseverlik coşkusunun milyonlarca genci nasıl savaşa katılmaya ikna ettiğini ve bunun sonucunda çoğu ölmeden önce yaşadıkları tarifsiz dehşeti gösteriyor. Bitmek bilmeyen bir siper savaşına saplanmış büyük bir güç çatışmasının ön cephesindeki yaşamın cesur ve acımasız bir yeniden tasviri.

Ayrıca, taktiksel hamlelerini, beklenen on binlerce ölüme göre hesaplayan politikacıların ve generallerin kinizmini de korkusuzca gözler önüne seriyor.

Teknik ve sanatsal açıdan etkileyici bir film ama açık bir mesaj da içeriyor: Yabancı topraklarda kendi adlarına savaşmanızı isteyen liderlerinize asla güvenmeyin.

Yapımcı Malte Grunert, Remarque’ın romanının trajik derecede güncelliğini vurgulamadan önce yaptığı BAFTA kabul konuşmasında “Savaş asla bir macera değildir” dedi.

Büyük askeri güce sahip ülkelerin liderleri bir kez daha kendi halklarını Avrupa’daki bir savaşta askeri tırmanmanın tek yol olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Putin yeni bir saldırı başlatıyor ve Batılı güçler savaş söylemleri ve Ukrayna’ya vadedilen tanklar konusunda birbirleriyle yarışıyor. Siyasetçiler Devlet Başkanı Zelenskiy ile omuz omuza fotoğraf vermek için Kiev’e gidip geliyor.

Üst düzey ABD’li generaller müzakerelerin kaçınılmaz ve gerekli olduğunu söylemelerine rağmen savaş karşıtı hareketin barış görüşmeleri çağrıları reddediliyor. İngiliz İşçi Partisinde NATO’yu eleştirmek partiden ihraçla sonuçlanabilecek bir suç. Avrupa’daki bazı sağcı politikacılar, bu oyunun Rusya Federasyonu’nun parçalanmasıyla son bulması gerektiğini söylüyorlar.

Açık bir NATO-Rusya çatışmasına giderek yaklaşırken, neredeyse hiç kimse bunun nasıl bir cehenneme yol açacağını düşünme zahmetine katlanmıyor. Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok filmini izlemek iyi bir başlangıç olabilir. Elbette o zamanlar nükleer bir felaket ihtimali yoktu. Bu konuda da kolektif bir inkar söz konusu. Hatta bazılarının, Boris Johnson’ın Putin’in nükleer seçeneği asla kullanmayacağı yönündeki yargısı ile rahatlamış görünmesi gülünç.

Her iki taraftaki liderlerin de böyle bir çatışmadan kaçınmayı tercih edecekleri muhtemelen hâlâ doğrudur. Ancak bu, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok ‘un canlandırdığı Birinci Dünya Savaşı anısının neden bu kadar önemli olduğunun bir başka nedeni. Dönemin büyük güçlerinin savaşa girmesi, emperyalistler arası rekabetin askeri boyuta taşınmasının mantıki sonucuydu.

Tüm tarafların, kendi halklarını yanlarına çekmek için savaşa girmeyi insani ya da demokratik gerekçelerle meşrulaştırdıklarını da hatırlamakta fayda var. Hükümetin kapalı kapıları ardında, İngiliz müesses nizamı bunu gerçek nedenleriyle, başlıca emperyalist ve endüstriyel rakipleri Almanya ile bir çatışma olarak tartıştı. Kamuoyu önünde ise demokrasi ve zavallı Belçika’nın ulusal hakları için yapılan bir savaş olarak lanse edildi.

Guardian Gazetesi Film Eleştirmeni Peter Bradshaw’un yorumladığı gibi, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, ‘yeni bir Avrupa savaşına karşı duyduğumuz dehşeti kamçıladı.’ Yapımda yer alan herkes tebrik edilmeli, filmi izlememiş olan herkes izlemeli. Ardından sokaklara çıkıp ülke liderlerimizin bizi yeni bir felakete sürüklemesini engellemeli.

Çeviren: Dış Haberler Servisi

Refah kaybı: Ukrayna’daki savaş Almanya’ya 160 milyar avroya mal olacak

Berd MÜLLER
Telepolis

Tedarik darboğazları ve yüksek enerji maliyetleri Alman ekonomisini etkiliyor. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği DIHK bunu ABD’ye kıyasla ülkesel bir dezavantaj olarak görüyor. Ancak bu durumun sanayisizleşmeye yol açması pek olası değil.

Ukrayna’daki savaş Alman ekonomisinde derin yaralar açtı. Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliğinin (DIHK) tahminlerine göre bu yılın sonuna kadar yaklaşık 160 milyar avroya mal olacak.

Rapora göre refah kaybı, tedarik darboğazları ve keskin bir şekilde artan enerji fiyatlarından kaynaklanıyor. Raporda ekonomi araştırmacıları ve dernekleri, geçmişte büyümedeki kayıpların gayrisafi yurt içi üretimin yüzde 2.5’ine kadar ulaştığını varsayıyor. Bu kayıplar 2023 yılı sonuna kadar yüzde 4’e kadar çıkabilir.

DIHK Başkanı Peter Adrian’a göre, Almanya refah kaybından özellikle etkileniyor. Bunun nedeni, Almanya’da sanayinin ekonomideki payının diğer birçok ülkeye kıyasla daha yüksek olması. Buna ek olarak, sanayinin önemli bölümleri çok yoğun enerji tüketiyor.

Adrian, “Bu nedenle Alman şirketleri, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının ekonomik sonuçlarından özellikle olumsuz etkileniyor” diyor. Ve bu yüzden 2023 ve 2024 için büyüme beklentilerinin diğer birçok ülkeye göre daha düşük olduğu görüşünde.

Adrian, sürekli yüksek seyreden enerji fiyatlarının bir konum dezavantajına dönüşebileceği uyarısında bulundu. “Almanya’da gaz fiyatı ABD’dekinin üç ila beş katı seviyesine geldi” dedi. Orta ölçekli şirketler için elektrik bile Fransa’dakinden yaklaşık dört kat daha pahalı.

Bu arada gaz fiyatları önemli ölçüde düştü. Ancak kredi sigortacısı Trade Allianz, ocak ayı sonunda çok fazla iyimserliğe karşı uyarıda bulunmuştu. Şirket yaptığı açıklamada, Avrupalı şirketlerin önünde hâlâ “2023’te enerji fiyat şoku” olduğunu söyledi. Güncel bir araştırmada şirket, enerji fiyatlarının bu yıl önemli ölçüde artacağını varsayıyor.

Geçen yıl, artış şirketler için hâlâ yönetilebilir düzeydeydi. Bu bir yandan hükümetin yardım önlemlerinden kaynaklanıyordu. Öte yandan, birçok şirket kısa vadeli piyasa fiyat gelişmelerine sadece kısmen bağlı olan uzun vadeli sözleşmelerden yararlanmıştı. Ancak sözleşmelerin yenilenme zamanı geldiğinde, onlar için de önemli bir fiyat artışı beklenmek zorunda.

Allianz Trade Almanya Genel Müdürü Milo Bogaerts, “Bu yıl Alman şirketleri için enerji fiyatlarının Ukrayna’daki savaş öncesine göre yaklaşık yüzde 40 daha yüksek olmasının beklendiğini açıkladı. Bu hanelere yönelik bir rakam,  ancak Alman şirketleri krize dayanıklı ve sağlam bir şekilde finanse ediliyor” dedi.

Trade Allianz, sanayisizleşme korkusunun temelsiz olduğuna inanıyor. Avrupa ve ABD arasındaki fiyat farkı çok büyük olsa da, enerji tüketimi üretim maliyetlerinin sadece bir kısmını oluşturuyor. Üretimde bu oran genellikle sadece yüzde 1 ila 1.5 arasında. Öte yandan işgücü maliyetleri ve döviz kurları daha büyük bir etkiye sahip. Bu yüzden işçi ücretlerinde yüksek artışa karşı uyarı yapılıyor.

Çeviren: Semra Çelik

Evrensel / 26.02.23