‘Türkiye İşçi Sınıfına Selam’ - Şükran Soner

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 14 Şubat 2013
  • 07:08

Günlerden bir gün masa başına oturup uzun soluklu zaman ayırmayı başardığımda, gazetecilik anılarım arasında yazmak istediğim birden fazla kitabın başlığı olacak... Benim profesyonel gazeteciliğimin başlangıç yılı 1966, özgür, toplu pazarlık düzeni sendikalaşma haklarının kazanım yılları 1961 Anayasası bağlantılı, 1963 yılında çıkan sendikal haklar yasaları olunca, DİSK’in kuruluşu 13 Şubat 1967 aynı zamanda sendikal dinamizmin gelişme yılları... Benim habercilik alanlarımla çakışınca kaçınılmaz kitapla kalıcı olması zorunlu anılar arasında işçi eylemleri ağır basacaklar...

“Türkiye İşçi Sınıfına Selam” eylemci, sol sendikacılık hareketlerinin, öne çıkmış marşlarından birinin de adı... DİSK’in korosu 13 Şubat kuruluş yıldönümleri etkinliklerini bu marşla başlatırdı... Salonları dolduran binlerce işçi korosunun katkısı ya da 1 Mayıs etkinliklerinde 1 Mayıs Meydanı’nda on binlerce okunması belleğime kazılı... Sakın ola ki; “Günümüz tek kutuplu dünyasında işçi sınıfı hareketleri, sendikal birikim, tarih oldu. Türkiye’ye zaten çok geç gelmişti. Çok kısa bir zaman dilimi içinde dünya ölçeğinde patlama sayılabilecek bir dinamizmle dikkat çektiyse de balon gibi söndü, unutuldu...” beylik önyargılarla, olaya “nostaljik-tarih” damgalamasını yakıştırmayın... Biz her şeyi tarih dilimleri ile çok gerisinden yaşamakta olduğumuzdan, işçi haklarında dünya çapında yeniden toparlanma filizlenmelerini, sonuç olarak kaçınılmaz Türkiye’ye de yansıyacak gelişmeleri de atlıyoruz...
Doğu Bloku’nun parçalanması, Marksizmin eksikli uygulamalarının sonrası, işçi hakları, insan hakları, eşitlikçi paylaşım, sosyal devlet uygulamalarında çok çarpıcı bir geriye dönüş, sosyal damping süreci yaşandı... Marksizm denemelerinin güçlü olduğu Sovyetler Bloku ile Çin’de büyük kırılma, Marksizm tehdidi ile vahşi kapitalizm uygulamalarından vazgeçmiş, sosyal devlete, sendikal haklara doğru önemli adımlar atmış kapitalist dünyadaki çağdaşlaşma, demokrasi, insan haklarının olmazsa olmaz ayakları sayılan paylaşımcı düzenlemeler, örgütlenmelerden geriye dönüşü de üretmişti... Kabaca 1970’li yıllar milat dünya çapında çalışan haklarında, hem ücretler, hem çalışma koşulları hem de işsizlik ayaklarında, emekten yana çok olumsuz gelişmeler gündemde. Acı olan dönemin büyüyen ekonomilerinin, bugün dünya birincisi olan Çin başta eski sol dünyanın, söz konusu sosyal dampingin patlamasında başrol oynamaları...

***


Dünya çapında insandan yana, paylaşım ekonomisinin öncülerinden Prof. Korkut Boratav Hocamıza saygı, sevgiyle, “Dünya nereye gidiyor, işçi, emek haklarının geleceği, Çin’in durumunu analiz ederken, emek sömürüsünün sosyal damping niteliğindeki olumsuz gidişinin geçici olduğunun altını çizerken, vurgulamalarını bir kez daha sizlerle de paylaşmak isterim... Mao’nun yarattığı eşitlikçi iklimden çıkmış Çin’de işçi sınıfının dünya çapında sosyal dampinge, ucuz emek sunumu ile yol açmasının maddi koşulları ortada. Dünya nüfusunu 7’de bir oranında toplamış bu ülkede, dünyanın en güçlü ekonomisine geçiş sürecinde en ucuz emek olmaya katlanışın öznel koşullarında, işsiz-aç kalmamak gerçeği kadar önemli inanç, işçinin şimdilik kendisinin çok da yararlanamadığı en ileri teknolojideki ürünleri kendi eliyle üretmeden aldığı güçle, çocukları için çok daha olumlu bir dünya yaratmakta olduğunun genel duygusal paylaşımı...”
Tek kutuplu küresel sistem piyasalar düzeni ekseninde hızla büyürken öngörülemeyen çok başka şeyler de yaşandı. Para, kaynak aktarımı piyasal eksenli, sanal ağırlıkta olunca, insan için ekonomi, üretim, hele de insanca yaşamanın koşullarının gereksinimleri, gıda üretimi, çevre korunması kriterleri gölgelendi... Şimdilerde merkez ülkelerde sistemin bu çarpıcı krizleri yaşanmakta... Reel ekonomilerdeki gerileme, yatırımların gelişimindeki çarpıklıklar, işsizlik patlamaları, gelişmiş, zengin kuzey dünyasındaki büyük sosyal krizleri, AB’nin hatta ABD’nin önü alınamayan durgunlukları yaşamalarını getirdi. Dünya ölçeğindeki akıl almaz verilerle, geometrik ölçeklerde gündeme giren gelir dağılımı çarpıklıkları, işsizlik patlamaları, ücret, sendikal hak kayıpları, daracık bir tepe, dev gibi bir dipte yaşamı üretti...
Bizim atladığımız tüm bu yaşananların Türkiye’ye yansımalarının çok daha çarpıcı boyutlarda olması. Geç de olsa çok kısa bir zaman dilimi içinde sendikal haklar kullanımında dünyayı yakalayan Türkiye, aynı zamanda kazanılmış hakları en hızlı en ağır kaybeden ülkelerin başını çekti... Hukuksuz ve yasadışı, kuralsız işçi çalıştırmada, rejimi demokrasi sayılan ülkelerin içinde en olumsuz konumundayız... Sözleşmeli, bilinen hukuk düzenleri dışında çalıştırılan öğretmenleri olan ülke örneği demokrasilerde yok. Kamu-özel, yüz binlerce taşeron işçi çalıştırmanın, yasal hakları gasp etmenin bir benzeri de yok... Dünyada işçi sınıfı, hakları ile yeniden gündemde... Biz yine geride kaldık... DİSK’in 46. kuruluş yıldönümünü Çorlu’da grevdeki Daiyang işçileriyle dayanışma eyleminde kutlamak gereğini duyması bundan...

Cumhuriyet / 14.02.13