Aslolan üreterek yaşama sarılmaktır. Bunun en iyi örneklerinden biri şu an Metris R Tipi Hapishanesi’nde olan Ergin Aktaş’tır. Şubat 2011’de Ağrı-Doğubeyazıt’ta gözaltına alınıp kısa bir süre hastanede yatırıldıktan sonra tutuklanan ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Ergin’in bir eli bileğinden, diğer eli dirseğinden itibaren yoktur. Engin, ayrıca ilerlemiş KOAH hastası.
Adli Tıp Kurumu (ATK) bile Ergin’e “hapiste kalamaz” biçiminde rapor vermiş. Buna rağmen Ergin tahliye edilmiyor.
Ergin’i ilk önce Menemen R Tipi Hapishanesi’nde onunla aynı dönemde kalan Sibel Çapraz anlatmıştı. Sibel’in anlatımına göre, Ergin iki eli olmamasına rağmen yoldaşlarına kol kanat germekten zerrece eksik kalmıyordu. Geçen yıl başka tedavileri için başka hapishanelere sevklerini isteyerek açlık grevine girmeleri sonrasında o ve beline dek felçli Ahmed Xemi aynı hücreye alınmıştı.
Ergin bir mektubunda, kendisinin Ahmed’in ayakları olduğunu, Ahmed’in de kendisinin elleri olduğunu belirterek yaşadığı mutluluğu anlatıyordu.
Ergin Menemen’de tecrite karşı açlık grevine girdiğinde kan kusmaya başladı. Zatürre teşhisi konuldu Ergin’e. Sonra bu teşhisin yanlış olduğu fark edilip tüberküloz (verem) teşhisi kondu. Menemen’den sevk edildiği Silivri Hapishanesi’nde yoldaşları nispeten de olsa baktı Ergin’e. Sanatoryuma yatırılmayan Ergin, tedavi amaçlı yalanıyla Metris R Tipi Hapishanesine sürgün edildi.
Ergin Metris’te sadece boynunu oynatabilen Abdullah Turan ve beline dek felçli Serdal Yıldırım’la aynı hücrede kalıyor. Senatoryuma götürülmeyip yine “tedavi etme” yalanıyla getirildiği Metris R Tipi Hapishanesi’nde, ona yardımcı olmak şöyle dursun, yardıma ihtiyacı olan yoldaşlarının yanında.
Buna rağmen İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’ndan gönüllü bir avukat arkadaşın ziyaretinde Ergin kendine ilişkin neredeyse bir şey anlatmamış. Abdullah ve Serdal’ı anlatmış önce. Ardından Menemen’de birlikte kaldıkları Ahmet Çelik’i anlatmış ve yoldaşlarının ihtiyaçlarını sıralamış. Bu yetmez gibi, tahliye olan Ahmed Xemi için “Onun sırtında yaralar vardı. Merhem sürülüyordu yaralarına. O söyleyemez” diyerek Ahmed’in tedavisi için uyarıda bulunmuş. Kendisi ise kan kusuyor, ama bunu bir ayrıntı gibi anlatıyormuş.
Ergin üreterek yaşama sarılmayı esas almış. Bu onu güçlü de kılıyor. Kendisinden çok, kendinden daha kötü durumda olan yoldaşları için emek harcıyor. Bu bir fedakarlık, ama kesinkes ona da iyi gelen bir üretim. Onurlu bir yaşamı üretmeye çalışıyor.
Ama Ergin mektup da yazı da yazıyor. İki eli olmayan biri nasıl yazar? Bu soruma Sibel yanıt verdi.
Yazı yazması için gerekli “protez” yerine geçirdikleri düzeneği Ahmed’le birlikte yapmışlar. Önce bir şişeyi kesmişler. Ahmed, kestikleri yeri bantlamış Ergin’in kolunu kesmesin diye. Şişeye kalemi yerleştirecekleri bir düzenek (belki de bir delik açarak) yapmışlar. Ergin kalemi yerleştirebildiği şişeyi koluna geçirerek yazıyormuş.
Bir insan yaşama üreterek sarıldığında çok basit şeylerle bile eksikliğini tamamlıyor. Bu yanıyla Ergin’le Ahmed’in yaptığı bir “deha” ürünü olmaktan çok, yaşama yürekten sarılmanın eşsiz örneklerinden biri.
Yaşam üzerine hepimize örnek alınacak bir ders veriyor Ergin.
Muharrem Kurşun