Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’ın Çınar ve Mardin’in Mazıdağı bölgeleri arasında çıkan yangında 14 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi ise yaralandı. Yüzlerce hayvanın, binlerce dönüm tarım arazisinin yok olduğu yangın sermaye devletinin geç ve yetersiz müdahalesi ile büyük bir çevresel kıyıma neden oldu. Yangının üzerinden iki gün geçmesine rağmen sermaye devletinin sözcüleri yangının neden başladığına dair tutarlı bir açıklama dahi yapamadı. Kuşkusuz bunun gerisinde kendi sorumluluklarının ortaya çıkacağı endişesi yatıyor. Zira görgü tanıkları yangının sebebi olarak DEDAŞ’ın bakımını yapmadığı ve yenilemediği elektrik telleri olduğunu ifade etti. Diyarbakır Valiliği ve Sağlık Bakanlığı ise yangının çıkış sebebini anız yakılması olarak açıkladı. Ancak çevre platformlarının yaptığı açıklamalar ve bölgede yaşayanların ifadeleri gizlenemeyince İçişleri Bakanlığı bu sefer de “yangının sebebini tespit edemedik” diye açıklama yaptı.
Yangın başladığı ilk dakikalarda bölgede yaşayan köylüler büyük bir çaba gösterdiler. Ancak hızla büyüyen yangını söndürmeye köylülerin çabası yeterli gelmedi. Diyarbakır Valiliği’ne ve İçişleri Bakanlığı’na yangına havadan müdahale çağrısı yapıldı. Ancak AKP iktidarı adeta bölgenin yanmasına göz yumdu ve uzun bir süre bekledi. Yangının bitimine yakın müdahalede bulundu.
Kuşkusuz bu geç gelen müdahale dahi bölgeye dönük sermaye devletinin bakış açısını özetlemektedir. 90’lı yıllarda Kürt halkını hedef alan imha, inkar ve asimilasyon politikaları doğrultusunda köyler askerler tarafından boşaltılıyor ve yakılıyordu. Bugün de büyük bir yangına “seyirci kalarak” aynı tutum sürdürülüyor. Her yaz DEDAŞ’ın elektrikleri kesmek için yüzlerce jandarma ile Kürt köylerine gittiği bilinen bir gerçektir. Yüzlerce jandarma ile adeta savaşa gider gibi köylere giden ve bölgedeki yoksul emekçilerin tek geçim kaynağı olan tarımı elektrik kesintileri ile engelleyen sermaye devleti bu sefer de yangına seyirci kalarak benzer bir tutum almıştır. Yangından etkilenen ve ailelerini, geçim kaynakları olan hayvanları ve ekili alanlarını kaybeden emekçiler yangından etkilenen coğrafyanın afet bölgesi ilan edilmesini, zararlarının giderilmesini istemektedir. Ancak büyük bir aymazlıkla uçan kuştan vergi almayı planlayan saray rejimi bölgeye dönük hiçbir plan ve program açıklamamıştır. Çünkü sebebi oldukları bu yıkımın mali yükünü üstlenmeyi istememektedir.
Diyarbakır-Mardin bölgesinde yaşanan yangın bir kez daha gösterdi ki çevresel yıkımın, bu büyük tahribatların sorumlusu sermaye düzeninin politikalarıdır. Kapitalist sistem emekçileri ve doğayı pervasızca sömürmekte, doğaya ve canlı yaşama hiçbir şekilde değer vermemektedir. Ne insan yaşamı, ne doğada yaşayan canlılar, ne de gezegenimizin geleceği bu sistemin umrundadır.
İstanbul’dan bir Kızıl Bayrak okuru