Boğaziçi kayyım rektörünün ağzından dökülen "inci"ler…

İnci'nin kamera önünde bu şova ihtiyaç duymasının gerisinde, öğrencilerin ve akademisyenlerin kararlılıkla direnişlerini sürdürmesi, direnişin meşruluğu ve direnişe verilen toplumsal destek yatıyor.

  • Mücadele postası
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 11 Eylül 2021
  • 16:45
ikon

2 Ocak günü, Saray rejiminin şefi Tayyip Erdoğan tarafından, Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanması, başta Boğaziçi öğrencileri ve akademisyenleri olmak üzere toplumun büyük bir kesiminde tepkilere neden olurken, aylarca sürecek olan direnişe vesile olmuştu. Ardından yine Erdoğan’ın imzası ile 15 Temmuz günü Melih Bulu görevden alınırken, yerine vekaleten Naci İnci atandı ve 21 Ağustos’ta ise resmen rektör olarak atandı.

Üniversite bileşenleri, kimin rektör olduğundan çok, AKP iktidarının üniversitelere yönelik müdahalesi ve üniversite bileşenlerinin söz, yetki, karar hakkının gasp edilmesine karşı mücadele verdiler ve vermeye devam ediyorlar. Melih Bulu’nun rektör olduğu dönemde, Bulu’nun yardımcılığı görevini üstlenen Naci İnci, o dönemde de tepkilerin hedefi halindeydi. İnci’nin yine üniversite bileşenlerinin söz hakkı gasp edilerek rektör yapılması, yeniden büyük tepkilere yol açtı. Melih Bulu rektörken, yandaş medyaların kameralarının karşısına geçerek “sempatik” bir imaj yaratmaya ve kayyım rektörlüğü meşruymuş gibi göstermeye çalışmıştı. Şimdi de İnci aynı amaçla yandaş medya Anadolu Ajansı’nda boy gösterdi.

Okuldaki protestolara dair konuşan Naci İnci, neden daha önce de rektör adayı olduğunu, disiplin soruşturmalarından niçin vazgeçtiğini, kesildiği iddia edilen bursları ve köklü üniversiteyi nasıl bir tarz ile yöneteceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Üniversitede direniş 9. ayına girerken, akademisyenlerin sırtlarını rektörlüğe karşı çevirdikleri nöbetlerine ilişkin demagoji yaptı. Akademisyenlerin savunduğu “özerk-demokratik üniversite” talebini ve değerleri yok sayarak meselenin esasını çarpıtan İnci “Bazı arkadaşlarımızın tepkileri devam ediyor. ‘Daha önce neden görev aldınız.’ diye. Bunda da biz zorluk çekiyoruz. Bir türlü kendimizi anlatamıyoruz. Diyoruz ki ‘Üniversitenize sırtınızı dönerek sahip çıkamazsınız. Onu koruyamazsınız. Gidip sahiplenmeniz lazım’.” ifadelerini kullandı. Bolca hamaset yapan Boğaziçi Üniversitesi’ne “aşık olduğunu”, ona sahip çıktığını, değerlerini koruduğunu iddia eden İnci “Yılbaşından itibaren olan bu süreç bazı üzücü şeyler ortaya çıkmasına sebep oldu” diyerek eğitimin aksadığından dem vurdu. İnci, kayyım rektörlüğü ve yardımcılığı kabul etmesini de “fedakârlık” ve “üniversiteye sahip çıkmak” gibi boş söylemlerle açıkladı.

Öğrencilere yönelik sürdürülen disiplin soruşturmalarında, “şahsıyla alakalı” olan soruşturmaları durdurduğunu, bunu “popülarite” olsun diye yapmadığını ileri sürdü. Diğer yandan “öğrencilerin halinden anlar” bir tavır takınarak, öğrencilerin burslarının kesilmediğini iddia etti. Son olarak öğrencilerin sürdürdükleri direnişe dair şunları ifade etti:

“Bizler üniversitemize âşık olan insanlarız. Aşkın da gözü kördür. Bazen farklı şeyler yaptırabilir. Ben bu bağlamda değerlendiriyorum yaşananları. Eleştiri yapabilirsiniz ama başkalarını kırmak ve rencide etmek hoş bir şey değil. Kimse bunu yapmamalı. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi. Bu kurumumuza zarar veren bir şey. Öğrencilerimizin protestolarını görebiliyorum. İnsan üzülüyor. Sonuçta bir zaman gelecek ve bu evlatlarımız farklı aşamaya geçecekler. Yaşları büyüyecek, hoca olacaklar, evlat sahibi olacaklar. Şu anda yaptıkları bazı şeyler hatırlarına gelirse bu onların kalplerinde üzüntüye yol açar. Hatırladıklarında ‘Bunu keşke yapmasaydık.’ diyebilirler. Bu üzüntüyü kimsenin yaşamasını istemiyorum.”

Tıpkı Melih Bulu gibi öğrencilerin, akademisyenlerin ve özellikle toplumun gözünde kabul edilebilir bir “imaj” yaratmaya çalışan Naci İnci, daha rektörlük görevine başladığı ilk gün, protestolara katılan iki akademisyeni Feyzi Erçin ile Can Candan’ı görevden alarak, Melih Bulu’dan farklı olmadığını kanıtlamıştı. Üniversiteye “aşık” olduğunu ifade etse de bizler onun bu cümleyi koltuk aşkından dolayı söylediğini biliyoruz. Ne üniversitenin değerleri, ne de “evlat olarak gördüğünü” iddia ettiği öğrenciler, İnci’nin umurundadır.

İnci’nin kamera önünde bu şova ihtiyaç duymasının gerisinde, öğrencilerin ve akademisyenlerin kararlılıkla direnişlerini sürdürmesi, direnişin meşruluğu ve direnişe verilen toplumsal destek yatıyor. Öğrencilerin bu direnişe katıldıklarına yıllar sonra pişman olacağını ve “Bunu keşke yapmasaydık” diyeceğini iddia eden Naci İnci’ye son söz olarak şunu ifade etmek yerinde olacaktır: Bugün direnen öğrenciler, “Bunu keşke yapmasaydık” değil, “Keşke daha fazlasını yapabilseydik” diyeceklerdir!

İstanbul’dan bir DGB’li