İşçiler birlik, halklar kardeştir!
Emperyalistler arasında dünya enerji kaynaklarına hakim olma mücadelesi ve bu kaynakların %70’ini barındıran Ortadoğu’ya hükmetmek, Suriye’de sürmekte olan kirli savaşın en önemli nedenlerinden biridir. 2011 yılından beri emperyalistler, Türkiye ve bölgedeki gerici devletler ile onların beslemeleri olan orta çağ artığı cihatçı çeteler tarafından sürdürülen savaş ve saldırganlık, Suriye halklarını yıkıma uğrattı ve uğratmaya devam ediyor.
Emperyalistlerin ve işbirlikçilerin kirli çıkarları nedeniyle milyonlarca Suriyeli yaşamını yitirirken, milyonlarcası ise yerinden yurdundun edildi. Hayatta kalmak için çıktıkları göç yollarında kayıplar veren Suriye halkı mülteci olarak gittikleri ülkelerde katmerli sömürüyle karşı karşıya kaldılar. Sanki savaş suçlusu onlarmış gibi verilen işi sorgulamadan düşük ücretle çalışmak durumunda kalan işçiler, yeter ki sığınabilecek bir yerleri olsun diye bakmaktalar. Dünya zenginliklerinden pay almak için savaş çığırtkanlığı yapan burjuvazi, ülkelerine gelen mültecileri büyük bir iştahla karşılamış, karlarını katlama olanağına çevirmiştir.
Tekstil’de Suriyeli işçi olmak!
Toplam nüfusu 3 milyonu aşan Suriyeli göçmenlerin önemli bir kısmı İstanbul ve Suriye ile komşu olan Güneydoğu bölgesi başta olmak üzere, Türkiye’nin hemen hemen her ilinde yaşamlarını devam ettirmekteler. Yoğun emek sömürüsüne maruz kalan Suriyeli işçiler, temel olarak kayıt dışı, vasıfsız ve esnek iş gücünün hâkim olduğu, tekstil, tarım, inşaat gibi sektörlerde çalışmaktadır.
Tekstilde çalışan Suriyeli işçiler asgari ücretin bile altında, sigortasız ve tüm haklardan yoksun bir şekilde çalışmaktadırlar. Kayıt dışı çalışmanın yoğun olduğu özellikle hazır giyimde çalışan göçmenler, patron ve ustabaşı tarafından hakaret ve aşağılanmalara maruz kalmaktadırlar. Haftada 50 saati aşkın bir şekilde, hafta izinleri dâhil olmak üzere resmî tatillerde de çalışmaktadırlar.
2017 yıllında yapılan iki araştırma tekstil sektöründe emek sömürüsünün nasıl katlanarak arttığını tekstil patronlarının savaş durumunu nasıl suistimal ettiğini gözler önüne seriyor. Birleşik Metal-İş Sendikası Suriyeli ve Türkiyeli tekstil işçilerinin durumunu ortaya koyan bir araştırmasıda Suriyelilerin, Türkiyeli işçilerden yaklaşık % 25 daha ucuza çalıştıklarını ve kayıt dışı oranının yüzde 100’e yaklaştığını ortaya koydu. ‘Suriyeli göçmen emeği’ başlıklı çalışmada İstanbul’un başta Bağcılar ve Güngören olmak üzere tekstil sektörünün en yoğun olduğu ilçelerde atölyelere girildi, Türkiyeli ve Suriyeli 604 işçi ile konuşuldu. Çalışma sonuçlarına göre, Türkiyeli ve Suriyeli işçiler arasında büyük bir maaş uçurumu var. Ayrıca, ister Türkiyeli olsun ister Suriyeli 604 çalışanın yüzde 33’ü asgari ücretin altında çalışıyor olması sektörde katmerli sömürünün boyutunu göstermektedir.
Çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin yaptığı araştırmaya göre, sektörde çalışan Türkiyeli erkek işçiler sayıca diğerlerine göre düşük de olsa aralarında en yüksek maaşı alırken, Türkiyeli kadın işçiler Türkiyeli erkek işçilerden ortalama 309 TL daha az kazanıyor. Suriyeli erkek işçiler ise Türkiyeli kadın ve erkek işçilerin de altında maaş alıyor.
Suriyeli erkek işçiler, Türkiyeli erkek işçilerden ortalama 330 TL daha az alırken, Suriyeli kadın işçilerin ortalama ücreti Türkiyeli erkek işçilerin yaklaşık yarısını ancak buluyor. Tüm işçilerin ortalamasından yaklaşık 489 TL daha düşük kazanıyorlar.
Türkiyeli erkek işçilerin yüzde 54’ü, Türkiyeli kadın işçilerin ise yüzde 32.2’si sigortalı çalıştırılırken, Suriyeli erkek işçilerin yüzde 99.6’sı kadın işçilerin ise tamamı sigortasız. Bu durum aynı zamanda Türkiyeli erkek işçilerin yüzde 46’sının, Türkiyeli kadın işçilerin ise yüzde 63’ünün kayıt dışı olduğunu ortaya koyuyor.
Sorunları yaratan kapitalist düzendir!
Araştırmalara göre Suriyeli işçiler emek sömürüsünü yoğun olarak yaşamaktadır. Bununla birlikte Türkiyeli işçilerin çalışma koşulları da aşağı çekilmektedir. Çünkü sermayedarlar istediği gibi hakaret edebileceği, sigortasız, düşük ücrete ve uzun saatlere kadar çalıştırabileceği Suriyeli işçileri tercih etmektedir. O nedenle Türkiyeli işçiler ya aynı çalışma koşullarını kabul etmek zorunda kalacak ya da işsiz kalacaktır. İki seçenek arasında kalan Türkiyeli işçiler, üçüncü alternatifi ortaya koymadıkları sürece hep sorunu Suriyeli işçilerde bulacaklardır. Savaş nedeniyle yerinden yurdundan edilen ve başka ülkelerde katmerli sömürüye maruz kalan Suriyeli işçiler değilmiş gibi, tüm bu sorunların kaynağı da onlarmış gibi davranmak kapitalistlerin elini güçlendirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Kapitalistler geçmişten bu güne işçileri, emekçileri ve halkları bölüp parçalayarak, birbirine karşı kışkırtarak sömürülerini sürdürmektedirler. Sorunları yaşayan işçi ve emekçiler de kapitalistlerin bu oyunlarına geldiği sürece ayaklarındaki pranga kalınlaşacaktır. İşsizlik, düşük ücret gibi sorunlar Suriyeli işçilerden kaynaklanmamaktadır. Bu sorunlar Suriyeli işçilerin ülkelerine gitmesiyle de çözülmeyecektir. Savaş ve saldırganlıktan beslenen, işsizlik, düşük ücret gibi sorunların yapısal hal almasına neden olan kapitalist düzen bizzat bu sorunların kaynağıdır. Sorunların çözümü de sömürü sistemine karşı birlikte verilecek dişe diş mücadeleden geçmektedir.
Fabrikalarda, atölyelerde birlikte çalışan Suriyeli işçiler Türkiyeli işçilerin sınıf kardeşidir. Türkiyeli işçilerin önlerinde duran üçüncü yol ise, birlikte çalıştıkları Suriyeli işçilerle bir araya gelip çalışma ve yaşam koşullarını düzeltmek için adım atmaktır. Üretim süreçlerinde kardeşleşmeyi başaran farklı uluslardan işçiler, emperyalistlerin ve işbirlikçilerin sefil çıkarları nedeniyle halkları yıkıma uğratan savaşlara karşı da ortak tavır sergileyeceklerdir.