Kapitalizm kar odaklı bir sistemdir. Koronavirüs salgını ile birlikte iki sınıfın, yani işçi sınıfı ile kapitalist patronların arasındaki uçurumun ne büyük olduğunu, işçi sınıfı olarak yaratılan değerlere patronlar tarafından nasıl el konulduğunu bir kez daha açıkça gördük. Salgın gibi büyük bir olayda bizi bir nesne gibi gören sermaye ve devletin “ne olursa olsun üretim esastır” diyerek biz işçilerin sağlığını ve yaşamını hiçe saydığını gördük. Biz işçileri açlığa terk eden tekstil patronlarının da salgın vesilesiyle nasıl büyüdüğüne tanık oluyoruz. Çünkü teşvikler, tedbir paketleri kısacası her şey onların sırtı yere gelmesin diye hazırlanıyor.
Tekstil patronları “salgınla mücadele” adı altında, salgın sürecinde ihtiyaç olan malzemelerin üretimini arttırdı. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçılar Birliği (İTHİB) başkanı Ahmet Öksüz “ülkemizin salgınla mücadelede en çok ihtiyaç duyduğu stratejik ürün gruplarından biri olan maske, eldiven ve koruyucu giysi üretiminde firmalarımız 7 gün 24 saat durmaksızın üretimlerine devam etmektedir.” ifadesini kullandı. Tekstil patronları ortaya çıkan her durumu kendi manevra alanlarını genişletmek için kullanarak kârlarını artırmanın derdine düştüler. Bugünlerde dünya ölçeğinde maske, medikal giysi vb. malzemelere duyulan yakıcı ihtiyaç tekstil patronlarının iştahını kabartmaktadır.
Öte yandan, AKP iktidarı açıkladığı “ekonomik istikrar ve kalkınma paketi” ile patronlar için kalkan görevini üstlendi. Üretimin sürmesi ve patronların ihtiyacına cevap veren kalkan paketinin çıkarılması, patronlar tarafından memnuniyetle karşılandı. Bu konuda konuşan ve kalkınma paketinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Türkiye İhracatçılar Başkanı İsmail Gülle, “ihracatımızı, sanayicilerimizi bu küresel salgının dünya ekonomisinde sebep olduğu olumsuzluklardan korumaya ve desteklemeye yönelik alınan tedbirler için şükranlarımızı sunuyoruz” ifadesini kullanmıştı.
“Yürü ya kulum” misali, kısa sürede medikal giysi ihracatında 50 olan firma sayısı 70’ çıktı. Maske üretiminde ve ihracatında ise 80 olan firma sayısı ise 300’e yükseldi.
“İnsan sağlığı” ve “ülke ekonomisi” söylemini kullanarak salgını fırsata çeviren tekstil patronları, kar hırsıyla hareket ediyorlar. Güya insan sağlığını düşünen patronlar, salgın koşullarında bile işçileri azgınca sömürerek sağlıklarını hiçe sayıyorlar. Virüsün kalabalık ortamlarda bulaşma tehlikesi ortadayken, 7/24 saat çalışmak ne demek? Belli ki sermayedarlar “insan sağlığı” derken sadece kendi sınıfından kapitalistleri tanımlıyor.
Tekstil işçileri, arkadaşlar;
Üretim ve büyüme dışında bir şey bilmeyen tekstil patronlarından ve onun çıkarını esas alan sermaye devletinden bir beklentimiz olamaz. Bizi birliğimiz ve mücadelemiz dışında hiçbir şey kurtaramaz. O nedenle birleşmek ve örgütlenmek günün en acil görevidir. Dağınık tablomuza son verip, bugünümüzü ve geleceğimizi kurtarmak için adım atalım.
Tekstil İşçileri Birliği