Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, işkollarındaki işçi sayıları ile sendikaların üye sayılarına ilişkin 2021 Ocak ayı istatistiklerini açıkladı.
Buna göre, Türkiye’de 14 milyon 371 bin 96 işçiden sadece 2 milyon 69 bin 476’sı sendikal örgütlülüğe sahip. Temmuz 2020’de yüzde 13.66 olan sendikalaşma oranı, bugün yüzde 14.40’a yükselmiş görünüyor. Sendika konfederasyonları içinde 1 milyon 131 bin 749 ile en fazla üyeye sahip Türk-İş olurken, Hak-İş 711 bin 295, DİSK ise 193 bin 866 üyeye sahip.
İşkollarında en fazla üyeye sahip sendika ise 238 bin 666 üye ile Hizmet-İş. Hizmet-İş, üye sayısı geçtiğimiz 6 ayda yaklaşık 70 bin azaldığı halde en fazla üyeye sahip sendika. Üye sayısının düşmesi taşerondan kadroya geçişte işkollarını değiştiren düzenlemeden kaynaklanıyor. Ardından metal işkolunda Türk Metal 209 bin 529 üye ile ikinci, Öz Sağlık-İş 185 bin 370 üyeyle üçüncü durumda. Öz Sağlık-İş Temmuz ayından bu yana üye sayısını yüzde 245 arttırarak, en çok üye kazanan sendika olmuştur. Dikkat çeken bir diğer nokta, bağımsız sendikaların Temmuz ayından bu yana yaklaşık 3 bin üye kaybetmesi, üye sayısının 25 bin 764’e düşmesidir.
Sendikalaşma oranında artış!
Son yıllara bakıldığında, çalışma koşullarının sürekli ağırlaştığı, esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştığı görülüyor. Yanı sıra son iki yılda ekonomik krizin ağırlaşması ve pandemi süreci, ücretlerin daha da erimesine, işsizliğin tırmanmasına yol açtı. İşçi sınıfının bu vahim tablodan çıkabilmek için bir çıkış yolu bulmaya çalıştığı, bu çıkışı sendikalara üye olmakta aradığı görülüyor. Bu durum sendikalaşma oranlarına da yansıyor. Ama bu artışın gerisinde daha farklı etkenler de var.
DİSK-AR’ın araştırmasına göre, 2013’te sendikalaşma oranı yüzde 9.1 iken, bugün bu oran yüzde 14.4’e yükselmiştir. (Tabii bu oranlar sadece sigortalı işçiler üzerinden hesaplanmaktadır. Kayıtdışı çalışanlar hesaba katıldığında sendikalaşma oranı düşmektedir.)
2013’ten bu yana istihdam oranı %27 artarken, sendikalı üye sayısı ise neredeyse bir buçuk kat artmıştır. Ama bu süreçte işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşulları, iyileşme bir yana daha da kötüye gitmiştir. Peki, sendikalaşma oranı artarken işçilerin yaşam koşulları neden daha kötüye gitmektedir?
Bunu anlayabilmek için tablonun diğer tarafına bakmak gerekiyor. Rakamlara bakıldığında, 2013’ten bu yana Hak-İş üye sayısını üç katına çıkarmıştır. Bunun büyük çoğunluğu belediyelerde yapılan üyeliklerdir. Hak-İş, AKP’nin işçi sınıfı içindeki uzantısı olarak çalışan bürokratik gerici bir kasttır. AKP’li belediyelerde işçilerin neredeyse zorunlu üye yaptırıldığı Hizmet-İş, bu nedenle en fazla üyeye sahiptir. Ardından gelen Öz Sağlık-İş ise yaklaşık 185 bin üyeye sahiptir. Bu rakamlar gerici-faşist iktidarın özellikle kamu alanında nasıl örgütlendiğinin bir göstergesidir. Metal işkolunda ise Türk Metal çetesinin ezici bir üstünlüğü bulunmaktadır. Türk Metal, 2017’de Metal Fırtına döneminde üye kaybı yaşasa da sonrasında 200 bin üye sınırını aşmıştır. Metal işçilerinin sendikal arayışlarına kapitalistlerin Türk Metal çetesini kendi elleriyle getirerek cevap vermesinin, bu üye artışında büyük payı var.
Sınıfın yüzde 90’ı örgütsüz!
Sendikalı işçi sayısı arttığı halde, kayıt dışı çalışanlar da dahil edildiğinde, işçi ve emekçilerin yaklaşık yüzde 90’ı sendikaya üye değildir. Üye olanların da yaklaşık %40’ı toplu sözleşme hakkından yoksundur. Bunun en önemli nedeni işkolu, işletme ve işyeri barajlarıdır. Yetki süreçlerinin uzaması, kapitalistlere her türlü imkanı sunan yasalar, itiraz süreçleri ve bu süreçte “örgütlülüğün” işten atmalar ve baskılar ile bitirilmesi, işçi sınıfının sadece sendikalara üye olmakla çalışma koşullarını iyileştiremediğini göstermektedir.
Özellikle ‘80 askeri faşist cuntasıyla getirilen grev yasakları, sosyal hakların kısıtlanması, sendikaların içinin boşaltılması vb. nedenlerle sendikalı olmak işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmemektedir. İşçiler yine de tüm bu olumsuzluklara rağmen sendikalara üye olmakta ama ardından sermaye sınıfı ve devletinin saldırıları ile yüzyüze kalmaktadır. Pandemi koşullarında “ücretsiz izin” ile tazminatsız işten çıkarma demek olan 25/2’den çıkartma, yani “kod 29”, en çok başvurulan saldırılardır.
“Sınıf sendikacılığı” çizgisi
Bugün işçi sınıfının kendi öz örgütlülükleri olan sendikalar ağırlıklı olarak bürokratik kastın denetim altındadır. İşçi sınıfının çıkarlarına tümüyle yabancılaşmış, düşünce ve yaşam tarzlarıyla düzenin organik bir parçası haline gelmiş bürokratik kast sendikal alanda büyük bir yıkım yaratmaktadır. Bu koşullarda son yılların mücadele süreçlerinde ortaya çıkmış bağımsız sendikalar önemli bir yerde durmaktadır. “Sınıf sendikacılığı” ilkelerini temel alan bu sendikalar bugün işçi sınıfının sermayeye karşı verilecek çetin mücadelelerin sendikal alanda temsilciliğini yapmaktadır. 2017’de Türk Metal ihanetine ve MESS kodamanlarına karşı fiili grevlerle yürütülen mücadelenin ürünü TOMİS, yine son yılların en ileri işçi eylemi olan Greif İşgali’nin yaratıcılarının kurduğu DEV TEKSTİL, “sınıf sendikacılığı” çizgisinde kararlı bir mücadele yürüten sendikalar olarak öne çıkmaktadır. Binlerce üyesi olmasına rağmen dişe dokunur bir hak mücadelesi vermekten uzak uzlaşmacı anlayışların gerçekleştirdikleri direnişlerin sonuçları ortadayken, “ücretsiz izin” saldırısına karşı Sinbo’da verilen örnek mücadele işçi sınıfına tutulması gereken yolu göstermektedir.
2021 yılı, kamu, belediye, metal sektörü gibi birçok işkolunda yapılacak toplu sözleşmeler yılıdır. Pandemi ve ekonomik krizle beraber işçi sınıfına dayatılan yeni çalışma rejimi bu yıl yapılacak toplu sözleşmelerde kalıcılaştırılmaya çalışılacaktır. İşçi sınıfı hem bu dayatmaları kabul etmemek hem de sendikalara çöreklenen bürokratik kastı başlarından defetmek için “sınıfa karşı sınıf” bakışıyla fiili meşru mücadeleyi büyütmelidir. Sınırlı hak kazanımları bile ancak bu çizgide bir mücadeleyi esas alan bir sendikal anlayışla elde edilebilecektir.