Sendikal ağalık düzeninden hepimiz şikayetçiyiz. Gelinen yerde bu çürümüş düzen artık sadece işçi sınıfı mücadelesinin önünde bir engel değil, mücadeleyi bozan, yıpratan, tahrip eden, işçilerin saflarını dağıtan bir hale gelmiş bulunuyor. Üstelik sendikal bürokrasinin kirli işleri gizli saklı da değil, açıktan yapılıyor. Öncü işçilerin fabrikalardan patron iş birliği ile tasfiyesi, sınıf mücadelesini bulandıran, hatta sınıf mücadelesini yok sayan yaklaşımların propagandası vb. gibi tutumlar sıradanlaşmış durumda. Sendikal ağalık düzeni bu anlamıyla da miadını doldurmuştur. Parçalanıp atılmayı beklemektedir.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Sendikalar ilk ortaya çıktıkları anda olduğu gibi, bugün de işçi sınıfı mücadelesi açısından önemli, gerekli işçi örgütleridir. Bu öneminden kaynaklı sürekli sermaye düzeninin saldırısı altındadır. Sendikalar ilk ortaya çıktığı anda burjuva sınıfı, bu işçi örgütleriyle baş etmenin yollarını aradı. Ortadan kaldıramadığını gördüğünde ise, sendikaları kendi bakışı ve çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi temel amaç haline getirdi. İşçi sınıfının bilincinin, örgütlülüğünün zayıf olduğu dönemlerde bunu başardı da. Tıpkı bugün olduğu gibi... Sendikal ağalık düzeninin zemini budur. Fakat bu tablo, sendikaların gerekli ve önemli işçi örgütleri olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Tersinden, yaşamın her alanında olduğu gibi sendikaları kazanmanın da sınıf mücadelesinin bir alanı, sendikaların hangi sınıfa hizmet edeceğinin de bir mücadele konusu olduğunu unutmamalıyız. Sendikalar işçilerindir ve yeniden kazanılmalıdır.
Hepimizin aklına gelen soru: Evet ama ne yapacağız, nasıl yapacağız?
Sendikal ağalık düzeni bütünsel bir yapıdır ve işçi sınıfının tamamının sorunudur. Bu düzeni yıkmak işçi sınıfın birleşik, kitlesel mücadelesi ile olanaklıdır. Tek tek fabrikalarda, farklı işkollarındaki sınıf kardeşlerimizle ortak olan sorunlarımıza ortak çözümler bulma bakışı ve çabası bu çerçevede oldukça önemlidir. Her yerde sınıfın birliğini ve dayanışmasını güçlendirmeliyiz.
Umutsuzluğu, hiçbir şey değişmeyecek algısını aklımızdan silmeliyiz. Yalnız değiliz. Bizleri birbirimizden kopartmak, parçalamak için ellerinden geleni yapsalar da yalnız değiliz. Bu ülkede on binlerce işçi aynı sorunları yaşıyor, aynı sendikal ağalık düzeninin yıkımı altında eziliyor. Şu sıralar olduğu gibi tepki giderek artıyor. Bir avuç asalak ağa bu tepkilerin ortaklaşmasını engellemek için ne yapabilir ki? Yeter ki biz değiştirmek isteyelim. Bu köhnemiş düzen zaten temellerinden çatırdıyor.
Bu işçilerden bir şey olmaz demeyi bir kenara bırakmalıyız. Bu işçilerden çok şey olur. Herkesin yapabileceği bir şeyler var. Ne yapacaksak yanı başımızda bulunan işçi kardeşlerimizle yapacağız. Ya hep birlikte kurtulacak ya da hep birlikte yıkımı yaşayacağız. Bunun için değişmeli ve değiştirmek için hep birlikte çaba harcamalıyız. Metal işçilerinin mücadele tarihi sınıfın birçok şeyi başarabildiğini, diğer işkollarına örnek olacak bir mücadele deneyimi yaratabildiğini sayısız kez gösterdi. Yakın zamanda, Metal Fırtınası birlik olabildiğimizi, neler yapabildiğimizi göstermedi mi?
Bir kurtarıcı beklememeliyiz. İnisiyatif almalıyız. İlk elden yanı başımızdaki arkadaşlarımızla yan yana gelerek tartışmalı, birlikte hareket etmeliyiz. Bölümlerde, vardiyalarda işçi kardeşlerimizi teşvik ederek, yan yana gelmelerini sağlamalıyız. Buradan sözcüler seçerek, fabrikanın bütününü temsil edecek komiteler/kurullar oluşturmalıyız. Bu konuda kararlı olmalı, kolayından vazgeçmemeliyiz. Adım atmaya başladığımızda bir şeylerin değiştiğini hep birlikte göreceğiz.
Fabrikada böylesi bir bütünlük kurmak, birbirimize güvenimizi, dayanışmamızı sağlayacak en temel adım olacaktır. Kimseyi öne itmemeli, kimseyi geride tutmalıyız. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!” anlayışını kökleştirmeli, tek bir arkadaşımızı dahi sahipsiz bırakmamalıyız. Patronların bütünlüğümüze yönelik her türlü saldırısına, sendikal bürokrasinin dalaverelerine karşı gerekirse üretimden gelen gücümüzle yanıt vermeliyiz. Ortak karar almalı, ortak adım atmalıyız. Ne yapacaksak, hep birlikte yapmalı, aldığımız kararların arkasından sonuna kadar gidecek bir iradeyi kolektif bir nitelik haline getirmeliyiz.
Fabrikada birliğimizi kurma çabası, aynı zamanda diğer fabrikalardaki sınıf kardeşlerimizle birleşerek aramızda kurul/koordinasyon yaratma çabasını da içermelidir. Kendi fabrikamızda atacağımız her adım diğer fabrikalardaki kardeşlerimize örnek olacak, teşvik edecek, dayanışmamızı güçlendirecektir. Farklı fabrikalarla yan yana gelmek, bizleri yıkılmaz bir güç yapacaktır.
Fabrikada birlik, fabrikalar arasında koordinasyon sağlayacak örgütlenmeyi başarma çabası, sendikal ağalık düzeninin sonu demektir. İşte o zaman hangi sendikaya üye olduğumuzun önemi kalmayacak, ağalar işgal ettikleri o koltuklarda tutunamayacak, işçilerin birleşik mücadelesi yaratılabilecektir. Sendikalarımıza her bir işçinin özne olduğu, söz hakkı olduğu anlayış yerleşecektir. Sendikalar gerçek işçi örgütleri haline gelecektir.
Birçok fabrikada sendikal ağalık düzenine yönelik tepkilerin arttığı, özellikle TİS sürecinde sendika ağalarının yeni bir satışa hazırlandığı bugünlerde, haklı ve meşru taleplerimizi kazanabilmek için bu tartışmaların önemli olduğunu düşünüyor, MİB olarak düşüncelerimizi sınıf kardeşlerimizle paylaşmayı bir görev kabul ediyoruz.
Metal İşçileri Birliği olarak sendikal ağalık düzenine karşı mücadelede yan yana, omuz omuza olduğumuzu tekrar ilan ediyor, kazanacağımıza olan tüm inancımızla sınıf kardeşlerimizi selamlıyoruz.
Metal İşçileri Birliği (MİB)