Önlem alınmıyor, salgın yayılıyor...

Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin vb. uygulamalarla işçi ve emekçileri güvencesiz, kölece koşulları altında çalışmaya mahkum edenler, “normalleşme süreci” ile birlikte adeta onların hayatları ile kumar oynamaktadırlar. Emekçilerin sermaye-iktidar işbirliği ile gerçekleştirilen bu saldırıları püskürtmek, sağlıklarına ve geleceklerine sahip çıkmak için mücadeleden başka seçenekleri bulunmamaktadır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 13 Ağustos 2020
  • 11:36

Sağlığımız ve geleceğimiz için mücadeleye!

 

Türkiye'de 1 Haziran'da bizzat Erdoğan tarafından açıklanan “Normalleşme Genelgesi” ile bir dizi salgın önlemi rafa kaldırıldı. Salgının başından beri yeterli olmayan ancak asgari düzeyde alınan önlemlerin büyük bir kısmı “Yeni normal” adı altında kaldırıldı.

Salgınla mücadelede elde edilen “başarı” sonucu salgının kontrol altına alınmış olması gerekçesi ile ilan edilen “normalleşme süreci”nin derinleşen ekonomik krizle bağlantılı olduğu açıktı. Bu süreçte tatile, AVM'lere gidip alışveriş yapmak adeta özendirildi. Siyasi bir şova dönüştürülen Ayasofya açılışında salgın önlemleri hiçe sayıldı. Bayram tatilinde adeta salgın yokmuş gibi hareket edildi. Salgının yoğun olduğu şehirlerden Anadolu'ya, tatil bölgelerine akın yaşandı. “Yeni normal” adı altında sanki salgın yokmuş gibi hareket edilirken, pandemi hastanelerinin sayısı azaltıldı. İşçi ve emekçilerin test yaptırması zorlaştırıldı. Hastalığın yayılmasını engellemede en önemli uygulamalardan biri olan filyasyon çalışmaları gevşetildi. Salgınla mücadele “maske takmak, el yıkamak, sosyal mesafeye uymak” düzeyine indirildi.

Mızrak çuvala sığmıyor!

Bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen hayata geçirilen “normalleşme süreci” gelinen yerde salgının tekrar yükselişe geçmesine sebep oldu. İktidarın vakaları gizleme çabalarına karşın salgındaki tırmanış artık gizlenemez boyutlara ulaştı. Salgın sürecinin başından beri tartışılan resmi verilerin gerçeği yansıtmadığı algısı son dönemde iyice yaygınlaştı.  

Tabip odaları tarafından yapılan açıklamalar resmi vaka sayılarının doğruyu yansıtmadığını gözler önüne serdi. Pek çok ilden gelen hastahanelerde yer kalmadığı haberleri Sağlık Bakanı tarafından yalanlansa da, gerçekleri gizlemek için günlük açıklanan koronavirüs tablosundan yoğun bakım ve entübe hasta sayıları kaldırıldı. Tüm bu çabalara rağmen artık mızrağın çuvala sığmadığı ortaya çıktı.

Fabrikalar salgının merkezi oldu

Kuşkusuz salgının tekrar yükselişe geçmesinden en çok etkilenen kesim işçi ve emekçiler oldu. Fabrikalar, işyerleri adeta salgının merkezleri haline geldi. Salgın sürecinin başından beri fabrikalardan yansıyan korona vakaları son dönemde artış göstermeye başladı. Kamuoyuna yansıyan Çanakkale Dardanel ve Vestel bunun çarpıcı örnekleri oldu. Artan korona vakalarının ardından Dardanel patronu “kapalı devre çalışma sistemi” adı altında işçileri adeta “çalışma kampı”na soktu. Vestel'de yedi işçinin salgın sebebiyle hayatını kaybettiği kamuoyuna yansırken, Vestel patronu bu haberleri yalanladı, iki işçinin hayatını kaybettiği açıkladı.

Sermayenin işçilerin sağlığını ve canını hiçe sayarak salgını nasıl fırsata çevirdiği Dardanel ve Vestel örneklerinde tüm açıklığı ile gözler önüne serildi. Dardanel patronunun “kapalı devre çalışma sistemini resmi makamlar önerdi” açıklaması, iktidarın sermayeye hizmet için yasa-kural tanımayan uygulamaları nasıl hayata geçirdiğinin adeta itirafıydı. Vestel'de yaşanan gelişmelerin ardından Manisa Organize Sanayi Bölgesi Başkanı'nın tam bir arsızlık örneği olan “Mesai sonrası dikkat etmiyorlar, fabrikalara virüs taşıyorlar” açıklaması ise, iktidarın salgınla mücadele politikasının bir yansıması oldu. İktidarın “maske takıp, sosyal mesafeye dikkat edilirse salgın yayılmaz” açıklamaları kapitalist patronlar için de fabrikalarda gerekli önlemleri almamanın bir gerekçesi haline getirildi. 

Tek çözüm mücadele!

Salgın sürecinin başından beri salgının ve ağırlaşan krizin faturasını işçi ve emekçilere kesmek için uğraşan, emekçilerin ve ailelerinin canını, sağlığını hiçe sayan sermaye ve onun temsilciliğini yapan AKP iktidarı saldırılarını aralıksız sürdürmektedir. Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin vb. uygulamalarla işçi ve emekçileri güvencesiz, kölece koşulları altında çalışmaya mahkum edenler, “normalleşme süreci” ile birlikte adeta onların hayatları ile kumar oynamaktadırlar. Emekçilerin sermaye-iktidar işbirliği ile gerçekleştirilen bu saldırıları püskürtmek, sağlıklarına ve geleceklerine sahip çıkmak için mücadeleden başka seçenekleri bulunmamaktadır.