Kazanmanın yolu fiili-meşru mücadele!

Veriler bir kez daha gösteriyor ki, işçi sınıfı mevcut burjuva yasalarının dışına çıkarak fiili-meşru mücadele yolunda ilerlediği zaman kazanabiliyor. Ancak burada asıl sorun, bu eylemlerden/direnişlerden geriye ne kaldığı, ileriye dönük daha güçlü mücadele zeminlerinin oluşup oluşmadığı ve birikimlerinin ne olduğudur…

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 16 Ağustos 2022
  • 08:00

Emek Çalışmaları Topluluğu (EÇT), 2015 yılından beri düzenli yayınladığı raporların yedincisini, 2021 yılına dair “İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu” olarak yayınladı. Raporda, 2021 yılında toplamda 1480 eylem gerçekleştirildiği ve her gün ortalama 4 eylem yapıldığı bilgisi yer alıyor. 2021 yılında eylemlere katılan işçi ve kamu emekçisi sayısı 2020 yılına göre iki katına çıktığı ve 83 bin olduğu belirtiliyor. Bu raporda, Ocak-Şubat 2022 aylarında ortaya çıkan işçi direnişlerinin verilerinin yansımamasına rağmen eylemlere katılan işçi sayısının yükselmesi Türkiye’deki mevcut ekonomik tablonun işçi ve emekçiler için her geçen yıl daha da kötüye gittiğinin bir başka göstergesi sayılabilir.

Rapora göre, bir yılda toplam 1480 tekil işçi ve kamu emekçisi eylemi yapılmıştır. Eylemlerin %63’ü basın açıklaması, %18’i fiili grev, %15 ise kalıcı direniş olarak gerçekleşmiştir.

Bunlar dışında eylemlerin %32’si TİS sürecindeki sendikalı işyerlerinde gerçekleşirken, %26’sı işten atma, %18’i ise sendikalaşma hakkı için yapılan eylemlerdir.

Eylemlerin %22’si metal işkolunda, %13’ü sağlık ve sosyal hizmet kolunda, %10’u da genel işler kolunda gerçekleşmiştir. Ayrıca hakkını aradığı için işten atılan işçi sayısı 2015’ten beri tespit edilen en yüksek sayıya ulaşmış, 1736 olmuştur. Veriler göstermektedir ki, sermayedarların özellikle hak arama eylemlerinde en sık başvurduğu saldırı silahı işten atmadır. 

Bir diğer konu ise, eylemlerin %65’i hak geliştirme temelli gerçekleşirken, bu oran 2020’de %26 olarak tespit edilmiştir. Yine üretimi durdurma veya iş yavaşlatma eylemlerin oranı %29 olurken, 2020 yılında bu oran %26 idi.

Rapordan yansıyan toplam verilere baktığımızda:

2016’da gerçekleşen “darbe girişimi” sonrası ilan edilen OHAL dönemi, ardından pandemi sürecindeki kapanmalar, ücretsiz izin saldırıları işçi sınıfının eylemlilik tablosunu gözle görülür şekilde azaltmıştır. Aynı süreçte ilk 500 ve ikinci 500 sanayi kuruluşlarına bile baktığımızda kapitalistlerin artan kârlılıkları görülmektedir. Bu dönemde işçi sınıfının özellikle sendikalı yerlerde hak kayıpları en üst noktaya varmış ve 2021 yılında gerçekleşen eylemlerin artmasına ve bu eylemlerin %65’inin hak geliştirici eylem olmasına sebep olmuştur. Bir başka ifade ile 5 yıllık süreçte Türkiye’nin Gayri Safi Milli Geliri kat be kat artarken, işçi sınıfı geçmiş yıllarda bile aldığı oranlara ulaşamayarak hak kaybına uğramıştır. Alım gücünün düşmesi, çalışma koşullarının ağırlaşması sendikalı yerlerde hak geliştirme eylemlerini arttırırken, sendikalaşma eğilimlerini de güçlendirmiştir. Daha önceki yıllarda özellikle inşaat işkolu gibi görece işçi sirkülasyonunun çok olduğu, düzensiz işyerlerinde yaşanan eylemliliklerin yerini daha stratejik iş kolları almıştır. Bunda bir diğer etken de inşaat işkolunda yaşanan krizdir…

Eylemlerin, aylara göre dağılımına baktığımızda ise, en çok Ocak, Nisan ve Aralık ayında gerçekleşmesi olmuştur. Bu da gösteriyor ki işçi sınıfı çalışma koşullarının düzenleneceği aylarda daha hareketli bir tablo ortaya koyarken, en çok eylemin yapıldığı Nisan ayı ise 1 Mayıs öncesi eylemlerin fabrika temelli yaygınlığını göstermektedir. 2021 yılında pandemi bahanesi ile 1 Mayıs mitingleri yasaklanmış ve eylemler daha çok fabrika temelli gerçekleşmiştir. Türkiye işçi sınıfının verili durumunda yani örgütlülüğünün zayıf ve bilincinin geri olmasına rağmen 1 Mayısların yaygın bir şekilde fabrika merkezi kutlanması ve bir yıl içinde en çok eylemliliğin yaşandığı bir dönem olması da gösteriyor ki; Türkiye işçi sınıfında 1 Mayıs kutlama geleneği her şeye rağmen güçlüdür.   

Eylemlerin niteliğine baktığımızda en çok hak geliştirme ve hak alma eylemleri yaşanırken, dayanışma amaçlı eylemler sadece toplam eylem sayısının %1’idir. Bu da göstermektedir ki, işçi sınıfı halen bir sınıf olarak davranma ve işçi kardeşlerinin mücadelesini kendi mücadelesi olarak görme tutumu henüz çok zayıftır.

2021 yılında 500 ve üstü çalışanın olduğu fabrikalarda yaşanan eylemler %5,3 gibi küçük bir oranda iken, 100-500 arası çalışanın olduğu fabrikalarda yaşanan eylemlerin oranı %18,6’dır. Eylemler daha çok küçük işletmelerde gerçekleşmesine rağmen, 2021-2023 metal TİS sürecindeki eylemlilikler toplam katılımın 83 binlere gelmesini sağlamıştır.

Eylemlere katılımlara konfederasyon temelli baktığımızda DİSK açık ara öndedir. DİSK %37 ile birinci sıradayken, ikinci sırada %28 ile Türk-İş, Hak-İş ise sadece %4’tür. Yine aynı verilerde en çok eylem örgütleyen sendika Birleşik Metal, ardından Türk Metal ve Genel İş’tir.

Burada özellikle belirtmek gerekir ki yaşanan eylemler en çok basın açıklaması şeklinde gerçekleşmiştir. Basın açıklamalarının toplama oranı %63’tür. Fiili grev %18, yasal grev %3, iş yavaşlatma, işgal eylemleri ise %2’dir.

Türkiye genelinde eylemler en çok %50 ile Marmara Bölgesi’nde yaşanırken, ikinci sırada %21 ile Ege Bölgesi gelmektedir. Eylemlere sermaye devletinin müdahalesine baktığımızda ise %85’ine müdahale olmamıştır. Bu kadar yüksek bir oran, sermaye devletinin sınıfın eylemliliklerine iyimser bakmasından değil, örgütlenen eylemlerin burjuva yasalarının iğreti haline uygun düşmesi için can hıraş çalışan sendika ağalarının ve bürokratlarının sınıf ve eylemlilikleri üzerindeki hakimiyetinden dolayıdır.

Son olarak, rapordaki en önemli gösterge işçi ve emekçilerin gerçekleştirdikleri eylemlerden maddi kazanımlara baktığımızda fiili-meşru mücadelenin hak alma mücadelesindeki önemini de göstermektedir. Kazanımla ya da kısmi kazanımla biten eylemliliklerin %65’i üretimi etkileyen yani iş yavaşlatma, iş durdurma gibi eylemler sonucunda olmuştur.

İşçi ve emekçiler her yıl artan sosyal yıkım saldırılarının bir sonucu olarak, 2021 yılında eylemlerini arttırmıştır. Bu yıl ise ocak ayından beri birçok yerde direnişler, eylemler, fiili grevler yaşanmaktadır. Görünen o ki, işçi sınıfı bu koşullara karşı sesini yükseltmeye devam edecektir. Veriler bir kez daha gösteriyor ki, işçi sınıfı mevcut burjuva yasalarının dışına çıkarak fiili-meşru mücadele yolunda ilerlediği zaman kazanabiliyor. Ancak burada asıl sorun, bu eylemlerden/direnişlerden geriye ne kaldığı, ileriye dönük daha güçlü mücadele zeminlerinin oluşup oluşmadığı ve birikimlerinin ne olduğudur…