Pandemi ve ağırlaşan ekonomik kriz nedeniyle işçi ve emekçiler açlık, yoksulluk, işsizlik ve ölüm girdabında yaşam kavgası vermektedir. Kapitalistlerin vurucu gücü olan AKP-MHP iktidarı, esnek ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırarak kapitalistlere sömürü cenneti yaratırken, işçi ve emekçilere ise adeta cehennem azabı yaşatmaktadır. Pandemide toplum sağlığını yok sayan sermaye iktidarı, “salgını önleyici tedbirler” adı altında sermayenin ihtiyaçlarını ön plana alarak saldırı paketlerini tek tek hayata geçirmiştir. Gelinen yerde ucuz, hatta sermaye iktidarının verdiği teşviklerle birlikte bedava işçi çalıştıran kapitalistler, düşük işçi maliyetiyle karlarını artırmaktadırlar.
Sermaye iktidarının, bu kadar pervasızca saldırabilmesinin en önemli nedenlerinden biri ise işçi sınıfının örgütsüz ve dağınık tablosudur. Servet ve sefalet arasındaki uçurumun büyüdüğü günümüzde, işçilerin büyük çoğunluğu saldırıları sessizlikle karşılamaktadır. Ayrıca AKP- MHP iktidarının kutuplaştırma siyaseti yüzünden, işçilerin birbirine karşı önyargıları da büyümüştür.
Tablonun geneli böyle olsa da günümüz koşullarında kimi işçi bölükleri, sermayenin saldırılarına boyun eğmeyerek, gasp edilen haklarını almak için mücadeleye atılıyor, sendika haklarına sahip çıkarak ölü sessizliğini yarmak için seslerini yükseltiyorlar. Var olan direnişler, birbirinden bağımsız ve lokal düzeyde de olsa yaşadığı cendereden çıkış yolu arayan işçi sınıfına umut olmakta, ışık saçmaktadır.
Baskı ve yasaklara rağmen, ısrarla ve inatla mücadele eden maden işçileri sermaye iktidarının korkulu rüyası olurken, işçi sınıfına da örmek olmuşlardır. Birleşik Metal İş üyesi işçiler, Çorum Ekmekçioğlu, Gebze Baldur fabrikalarında sendikal haklarına sahip çıkarak direniş ve grev ateşini harlamaktadırlar. PTT'de çalışan PTT Kargo Sen ve PTT Sen üyesi işçiler İzmir, İstanbul ve Bursa'da işten çıkarıldılar. İzmir'de ve İstanbul’da direniş başlatan PTT taşeron işçileri, güvencesiz çalışan işçilerin sesi olmuşlardır. Bimeks işçileri, Atlas Global işçileri ve Migros depo işçileri de gasp edilen hakları için mücadelelerini sürdürmektedirler.
Örnek bir direniş: Sinbo
Geçtiğimiz günlerde kazanımla biten Sinbo direnişi ise yarattığı etki ve mücadele çizgisiyle var olan direnişlerden ayrılmaktadır. Sendikalaştıkları için ücretsiz izin saldırısıyla karşılaşan Tüm Otomotiv Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) üyesi işçiler, yaklaşık bir ay sürdürdükleri fabrika önü direnişlerini geçtiğimiz günlerde sonuçlandırmış ve gasp edilen haklarını alarak işe geri dönmüşlerdi. Sinbo işçileri, kazanımlarını tüm işçi sınıfına armağan ederek, “Sinbo’da kazandık, sırada topyekûn mücadele var!”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam!” diyerek mücadele kararlılıklarını ortaya koymuşlardı.
Sinbo direnişini diğer direnişlerden ayıran özelliklerin gerisinde, devrimci sınıf sendikacılığı anlayışı yer almaktadır. Sınıfa karşı sınıf bakışıyla, lokal düzeyde olan bir direnişin tüm işçi sınıfına mal edilebilmesi ve kendi taleplerinin sınıfın talepleri olarak yansıtılması, devrimci sınıf sendikacılığı anlayışının ürünüdür. Bir direnişin, sınıfın genel çıkarlarını esas alan bir anlayışla birleştiğinde, etkisi ve gücünün ne boyutlara ulaştığını Sinbo direnişi vesilesiyle herkes tekrar görmüştür. Direniş boyunca direniş çadırını mücadele okuluna çeviren, toplumda yaşanan siyasal sorunlara kayıtsız kalmayan, var olan direnişlerle dayanışma içerisinde olan Sinbo işçilerinin mücadelesi işçi sınıfına örnek olmuştur.
Direnişlerin yolunda ileri!
İşçi sınıfı içinde bulunduğu çok yönlü kuşatmayı parçalamak için var olan direnişlerin yolundan ilerlemelidir. Ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere, hak gasplarına karşı mücadeleyi büyütmeli, fabrikalarda, işyerlerinde, maden ocaklarında direniş ateşini çoğaltmalıdır.
Hakları için harekete geçen işçilerin bilinç ve örgütlenme düzeyi artacak, burjuva önyargılardan kurtulacak, adım adım sınıf kimliğini oluşturacaktır. Böylelikle birleşik, kitlesel ve militan mücadelelerin fitili ateşlenecektir. Yeter ki silkinip mücadele için adım atılsın.