Ücretsiz izin, sermayenin ve AKP-MHP iktidarının pandemi sürecinde en etkin kullandıkları sopa haline geldi. “Pandemi önlemi” ve “işlerde daralma” gerekçelerine sarılan sermayedarlar hemen her fabrikada ücretsiz izin saldırısını hayata geçiriyor. Az işçiyle daha çok ürettiler, biz işçi ve emekçiler günde 39 TL’ye mahkûm edilirken onlar üretim ve kâr rekorları kırdılar. Ücretsiz izinler sendikalaşan işçilere yönelik de bir saldırı aracına dönüştü, üstelik işten atmaktan daha avantajlı bir araca. Sesini çıkaran, örgütlenen işçiler ücretsiz izne çıkarılarak cezalandırılmak istendi. TOMİS’e üye olan Sinbo işçileri, Birleşik Metal-İş’te üye olan HSK Systemair işçileri, Özçelik-İş’e üye olan FZK Mühendislik işçileri, bunun görünür örnekleri oldular.
Sinbo işçileri tüm işçi sınıfı için direndi, kazandı!
Bu saldırıya karşı Sinbo işçilerinin ortaya koyduğu direniş, bir dizi açıdan diğerlerinden ayrı bir yerde duruyor. Saldırıyı daha en başında “tüm işçi sınıfına yönelen bir saldırı” olarak niteleyen TOMİS üyesi Sinbo işçileri, direnişlerini de kendi fabrikalarının darlığında ele almadılar. “Ücretsiz izin yasası kaldırılsın, tüm işçiler için iş ve gelir güvencesi!” şiarını yükselttiler. Bu şiarı ziyaret ettikleri tüm direnişlere taşıdılar, katıldıkları tüm eylemlerde “ücretsiz izin kaldırılsın” dediler.
Sermaye devletinin ücretsiz izin yasası tüm işçi sınıfını hedef alıyordu, buna karşı örülen direniş de topyekûn olmalıydı. Bu nedenle yüzlerini Avrupa “demokrasisine”, bürokrasiye, diplomasiye değil; sınıf kardeşlerine, sınıf dayanışmasına, sınıf mücadelesine döndüler. Direniş çadırlarını direniş okuluna dönüştürdüler, 15-16 Haziranlardan Greiflere, sınıfımızın direniş tarihini anlattılar direniş alanında. Fabrika önünde Sinbo işçilerine “çözüm örgütlenmekte” diye haykırmaktan hiç vazgeçmediler. “Diyalog kanallarını tıkamamak” bahanesine sığınmadan, Sinbo sermayesinin yüzüne “sen bizim emeğimizin hırsızısın!” diye bağırdılar.
Bir ayı deviren direniş sonuç getirdi. Direnişin etkisi ve basıncı ile bakanlık müfettişleri fabrikaya denetime gelmek zorunda kaldı. Ücretsiz izne çıkartılan TOMİS üyesi Sinbo işçileri 21 Aralık Pazartesi günü iş başı yapacaklar. Hem de direniş sürecindeki kayıplarını da almış olarak. Sinbo yönetimi TOMİS ile masaya oturmak zorunda kalacak. Zira, sendikalaşmaya karşı her türlü saldırıyı devreye sokan Sinbo yönetimi geri adım atmak zorunda kalmıştır.
Ücretsiz izin saldırısına karşı fiili-meşru mücadeleye!
Sermaye devletinin bugün attığı bu adımlar bütünlüklü bir saldırı dalgasının parçasıdır. Kullan-at işçiliğin genelleştiği, taşeronlaşmanın arttığı, esnek ve güvencesiz çalışmanın genel kural olduğu bir rejimi inşa etmeye çalışıyorlar. Bugün pandemi bahanesiyle hayata geçirilen saldırılara karşı koymak da ancak “sınıfa karşı sınıf” bakışını kuşanmaktan ve fiili-meşru mücadeleyi yükseltmekten geçiyor. Sözüm ona “güç ve olanaklarına” rağmen bu bakış ve iddiadan yoksun olanlara, işçilerin mücadele azmini bürokrasinin labirentlerinde eritenlere en açık yanıt olmuştur Sinbo direnişi. TOMİS’in Sinbo’da yükselttiği bayrağın gerçek kazanıma giden yolu gösterdiği açıktır: Sınıfa karşı sınıf bakışını kuşanmış, gücünü haklılığından alan fiili-meşru mücadelede!
Sinbo’da ücretsiz izin saldırısına karşı bir mevzi kazanılmıştır. Sırada Sinbo’ya sendikanın girmesi ve ücretsiz izin saldırısının toptan kaldırılması vardır. Metal İşçileri Birliği olarak tüm işçileri ücretsiz izin saldırısını püskürtmek için Sinbo işçilerinin yolundan yürümeye ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Metal İşçileri Birliği