Toplum yaşamında öne çıkan gündem ekonomik-mali kriz ve yarattığı çok yönlü sorunlar olsa da, siyaset arenasını büyük oranda düzen cephesinin gündemleri işgal ediyor. “Yeni” Anayasa tartışmaları, yaklaşan yerel seçimler, düzen muhalefetinde yaşanan kriz, gerici-faşist rejimin yoğunlaşan ideolojik-kültürel saldırıları vb. başlıklar, bugün işçi ve emekçilerin yaşamlarında ve gündemlerinde genişçe bir alanı kaplıyor.
Kimisi sermaye cephesinin ihtiyaçları üzerinden kimisi ise toplum yaşamına bizzat düzen tarafından dayatılan siyasal gündemler, yaratacağı toplumsal sonuçları açısından elbette belli bir önem taşıyor. Zira, ister suni olarak toplumu meşgul etmek için ortaya atılsın (seçim dönemi boyunca iktidar ve muhalefetin aralıksız olarak gündemde tuttuğu zırvalar örneğinde olduğu gibi) isterse gerici-faşist iktidarın ve sermaye düzeninin politik hedeflerine ulaşmak için gündemine aldığı uygulamalar olsun (“Yeni” Anayasa vb.) tümü de sınıf ve emekçilerin yaşamına doğrudan etki ediyor, bugünden yarına bir dizi sonuç yaratıyor. Dahası, işçi sınıfı ve emekçilerin politik mücadeleden uzak ve edilgen konumda olduğu günümüz koşullarında, siyasal gelişmelerin ve olayların ana aktörleri, demek oluyor ki sürecin belirleyenleri de düzen cephesinin şu ya da bu kesimi oluyor. Sınıf ve emekçiler bu eksende taraflaştırılıyor, son tahlilde öyle ya da böyle düzen siyasetinin yedeğine alınıyor. Toplumsal yaşamda “dikey yarılma” olarak tanımlanan durum, tam da bu zemin üzerinden döne döne üretiliyor. En nihayetinde bunun kendisi sınıfsal eksende sağlıklı bir ayrışmanın ve karşı karşıya gelişin önünde bir büyük engele dönüşüyor.
Yaklaşmakta olan yerel seçimler vesilesiyle bu gerçeğe bir kez daha tanıklık ediyoruz. Yerel seçimler üzerinden vaatler, karşılıklı karalamalar ve türlü demagojiler havada uçuşurken; toplum ittifak tartışmalarıyla, koltuk pazarlıklarıyla düzen siyaseti etrafında bir kez daha mobilize edilmeye çalışılıyor. Ne yazık ki, reformist sol hareketin önemli bir kesimi de bu bağlamda sermaye düzeninin değirmenine su taşıyor.
Siyasal gelişmeler, sınıf gündemleri ve politik müdahale
Her ne kadar seçim gündemi ön planda dursa da düzen siyasetinin ajandasında yer alan bir dizi önemli-önemsiz başlık, işçi ve emekçilerin gündemini fazlasıyla meşgul etmekte, devrimci sınıf bilincinden ve örgütlülükten yoksun olan emekçilerin dikkatlerini sınıf mücadelesi alanından uzaklaştırmaktadır. Bu olgu, sınıf devrimcilerinin ve toplumsal mücadele güçlerinin önüne ikili bir sorumluluk çıkarmaktadır.
Bunlardan ilki, her türden siyasal gelişmenin-gündemin sınıfsal karakteri ve arka planı üzerinden geniş emekçi kitleleri bilinçlendirmek, burjuva siyasetin maskesini indirmek ve bu perspektif doğrultusunda politik faaliyeti ve ajitasyonu güçlendirmektir. Toplumu oyalamak ve emekçilerin bilinçlerini dumura uğratmak için trol ordularının yarattığı gündem karmaşası da göz önüne alındığında; işçi ve emekçilerin dikkatini kriz, savaş, ulusal sorun, kadın sorunu, gerici-faşist rejimin sürüp giden siyasal-ideolojik-kültürel saldırıları vb. gerçek toplumsal-siyasal gündemlere çekmenin öneminin çok daha arttığı açıkça görülecektir. Bu nedenle, dönemin öne çıkan siyasal gelişmelerini “sınıfa karşı sınıf” perspektifiyle politik mücadelenin ve işçi sınıfına dönük devrimci müdahalenin gündemleri yapabilmek güncel planda büyük bir önem taşımaktadır.
İçinden geçilen sürecin bir diğer önemli sorumluluğu ise, sınıf hareketi içerisinde büyük oranda iktisadi-sosyal temelde öne çıkan gündemleri, siyasal gelişmelerle bir arada politik çalışmanın konusu etmektir. Kriz koşullarının ağırlaşmasıyla birlikte sınıf kitlelerinin gündelik yaşamında ortaya çıkan sorunlar yumağı iktisadi-sosyal temelli talepleri giderek öne çıkarmaktadır. Hayat pahalılığı, ağır çalışma koşulları ve düşük ücretler nedeniyle yaşamları çekilmez hale gelen işçi sınıfı ve emekçilerin, temel iktisadi-sosyal istemler üzerinden duyarlılığının artması bu gerçeği doğrulamaktadır. Bugün TİS süreçlerinde ya da olağan-tekil fabrika zeminlerinde gündeme gelen hareketlenmeler, işçi sınıfı içerisinde mayalanan bu duyarlılığın güncel plandaki yansımalarıdır.
Bu noktada; sınıfa dönük politik müdahalenin kapsamını iktisadi-sosyal sorunlar ile siyasal gelişmeleri bir arada ele alan, tüm bu sorunlar yumağının kapitalist düzenle bağını döne döne ortaya koyan bir çerçevede kurmak gerekiyor. Zira, işçi sınıfının politik bilincini ilerletmenin, bugünkü geriliğine devrimci bir içerikte müdahale etmenin yolu buradan geçmektedir. Bunun kendisi, bir yandan her türden iktisadi-sosyal sorunun kaynağında yer alan kapitalist düzeni, sistemi belirleyen üretim ilişkilerini, bu temel üzerinde şekillenen sömürü, sınıflar ve devlet gerçeğini işçi sınıfı ve emekçilere gündelik olgular üzerinden anlatmak sorumluluğuna işaret eder. İşçi sınıfının bugün için öne çıkan, mücadele arayışına giren kesimlerinde asgari bir sınıf bilinci oluşturabilmek bu sorumluluğun ne denli başarıyla yerine getirildiği ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Öte yandan; savaş, ulusal sorun, siyasal gericilik, faşist baskı, hak ve özgürlükleri hedef alan saldırılar, kadın sorunu, çevre sorunu vb. siyasal-toplumsal gündemleri devrimci sınıf perspektifi üzerinden sınıfa taşımak, siyasal sınıf çalışmasını tüm bu gündemlerin kapitalist sömürü düzeniyle bağını kuran bir hatta oturtmak işçi sınıfına politik müdahalenin bir diğer önemli alanını oluşturmaktadır.
***
Krizin çok yönlü faturasının kabardığı şu dönemde, işçi sınıfı içerisindeki hoşnutsuzluğun giderek büyüyeceğinden kuşku duymamak gerekiyor. Fakat bu öfke, bilinçli ve örgütlü bir sınıf tutumuna dönüşmediği koşulda ya içten içe kendini tüketen-çürüten bir rol oynayacaktır ya da farklı düzeyde kendiliğinden patlamalara yol açıp gerisin geri sönümlenecektir.
Dolayısıyla, sınıf devrimcileri siyasal sınıf çalışmasının muhtevasını her adımda işçi sınıfının bilincini, örgütlülüğünü ve eylemini ileriye taşıyacak bir eksene oturtmalı, “sınıfa karşı sınıf” çizgisini faaliyetin merkezine koyabilmelidir. Bugünkü koşullarda ve hedef alanlarda öne çıkan, mücadele arayışına giren ve harekete geçme potansiyelleri artan sınıf bölüklerinin ileri unsurlarını bu bilinç ve çizgiye kazanma bakışıyla hareket etmelidir.
Tam da bu nedenle, önümüzdeki süreçte sınıf hareketinin iktisadi-sosyal gündemleri ile siyasal gelişmeleri bir arada ve bütünlüğü üzerinden ele almak; her türden toplumsal sorunu işçi sınıfının politik bilincini ve dolayısıyla eylemini ileri taşımak hedefiyle değerlendirmek büyük bir önem taşımaktadır. Bu alanda bugünden atılacak adımlar ve kat edilecek olan mesafe, elde edilecek olan kazanımlar ya da mevziler devrimci sınıf hareketi yaratma yolunda emin adımlarla yürümenin olmazsa olmaz koşuludur.