Son günlerde “Adem’le Havva’nın onurunu koruma” adına eşi-benzeri görülmemiş bir kampanya yürütülüyor. Bu kampanyaya saray rejiminin tepesindeki zattan dinci-sokak çetelerine kadar uzanan geniş bir kesim katılıyor. Birkaç gün önce başlatılan kampanyada “topa son giren” AKP şefi kullandığı faşizan üslupla diğerlerini gölgede bıraktı. Faşist partinin reisi Devlet Bahçeli bile tehditlerinde bu defa Tayyip Erdoğan’dan daha “kibar” göründü.
4,5 yıl sonra gelen “keşif”
Saray rejiminin organize ettiği bu iğrenç linç ve riyakarlık kampanyasının sebebi, güya Sezen Aksu’un Haziran 2017’de Youtube’a yüklenen “Şahane Bir Şey Yaşamak” adlı şarkısıdır. Anlatılan hikâyeye bakılırsa mafyatik saray rejiminin “izzeti nefsini inciten” şey şarkıda geçen “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” sözleriymiş. Şarkı 4,5 yıl önce Youtube yüklenmiş ama ne hikmetse saray rejiminin beslemeleri bunu “yeni fark etmişler.”
“Âdem-Havva için cihad” kampanyasında saray beslemesi medya ve troller, saraya dalkavukluk yapmaktan başka bir meziyeti olmayan “sanatçı” kılıklılar, Diyanet İşleri Başkanlığı, Cüppeli Ahmet diye anılan soytarı-meczup, kendilerine “Milli Beka Hareketi” diyen dinci-çeteler, MHP’nin reisi ve son olarak Tayyip Erdoğan boy gösterdi. Bu kokuşmuş mafyatik rejim güya Havva ile Adem’in cahil diye anılmasından çok rahatsız olmuş. Adamların izzeti nefsi çok fena incinmiş ki, uzun süre AKP’ye destek veren Sezen Aksu’ya karşı linç kampanyası başlattılar. “Yerli/milli” ilan ettikleri Adem’le Havva’ya kimsenin dil uzatmasına izin veremezlermiş. Oysa şarkı yıllardan beri dinleniyor. Yani yıllardan beri Adem’le Havva’ya “hakaret edilmesine” seyirci kalmışlar. Demek ki düne kadar Havva ile Âdem pek de umurlarında değilmiş.
AKP şefi “dil koparmakla” tehdit ediyor
Tayyip Erdoğan “topa girmek” için cuma gününü bekledi. Saray rejimi iliklerine kadar mafyatik bir niteliğe bürününce AKP şefi vaazlarını Cuma namazları sonrasında vermeye başladı. Fona minareyi yerleştirip vaaz vermek rutin bir hal aldı. Dün de cami çıkışı vaaz veren Tayyip Erdoğan, bir zamanlar telefonla arayıp teşekkür ettiği Sezen Aksu’ya saldırdı. Rejimin başı, tam da kendisine uyan bir üslupla yaptığı konuşmada şu ifadeleri de kullandı:
“…Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir.”
Ortaçağ artığı zihniyet ile mafyatik zihniyetin karşımı olan bu ifadeler, saray rejiminin nasıl da zıvanadan çıktığını birkez daha gözler önüne serdi. Bu histerik hal, beka sorunu yaşayan AKP şefinin olmadık zırvalardan medet umar hale geldiğine işaret ediyor. Zira “Havva ile Adem’in onurunu korumak bizim işimiz, onlara dil uzatanların dilini koparırız” diye vaaz verebilmek için kişinin iyice zıvanadan çıkmış olması gerekiyor. Burjuva ölçülerde bile bu tür vaazlar abesle-iştigal sayılır. Mafyatik saray rejiminin soytarıları, Adem’le Havva’yı “özel korumaya” aldık havalarına girdiler. Aç-açıkta kalan, onurları zedelenen Havva ile Adem’e dünyada bir tek saray rejimi kucak açmış görünüyor. Bütün ahlaki ve insani değerleri ayaklar altında çiğneyen; hırsızlık, talan, yalan, zorbalık, adam kayırma, cinayet, uyuşturucu ticareti ve daha pek çok kirli iş çeviren bir rejiminin “Hava ile Ademi’in onurunu korumak” iddiasıyla kampanya başlatması neresinden bakılırsa bakılsın tam bir kepazeliktir. Tabi linç kampanyası bundan ibaret değil…
Esas hedef toplumsal muhalefet
Bu kampanya “suni gündem” yaratmak için planlanmıştır. Bu kadar çok kepazeliğin peş peşe yapılması buna işaret ediyor. Sarayın karanlık dehlizlerinden verilen emirle harekete geçen güruhlar, o iğrenç yöntemleriyle topluma kendilerinin uydurduğu bir gündemi dayatıyorlar. Linç kampanyasının görünen hedefi Sezen Aksu olsa da, esas hedef yoksulluğa, sefalete, açlığa sürüklenen emekçilere gözdağı vermektir. Tayyip Erdoğan’ın tam bir pervasızlıkla “dil kopartacağını” ilan etmesi, kokuşmuş rejime karşı biriken öfkenin sokaklara taşmasından duyduğu korkunun da dışa vurumudur.
Sezen Aksu’ya karşı yürütülen kampanya elbette iğrençtir. Ama esas mesele Sezen Aksu, söylediği şarkı ya da Adem’le Havva değildir. Linç kampanyası organize eden rejimin asıl derdi dinsel gericiliği de kullanarak tehditler savurup, toplumun açlık, yoksulluk ve zulme boyun eğmesini sağlamak ve sefil bekasını korumaktır.