Tarikat yurdunda kalmaya zorlanan ve oradaki uygulamalara katlanamadığı için hayatına son veren Enes Kara’nın ardında bıraktığı video, bu sistemin gençleri nasıl bir çıkışsızlığa mahkum ettiğini gözler önüne serdi. Bu çürümüş sermaye düzeni devam ettiği sürece gerici baskılara, geleceksizliğe, işsizliğe, özgürlüklerin yasaklanmasına yazık ki Enes Kara gibi tahammül edemeyen gençler de olacaktır.
Enes Kara'nın gericiliğe kurban gitmesinin ardından çoğu gençlik örgütleri tarafından gerçekleştirilen bir dizi kentte eylemler yapıldı. Sosyal medyada, TV programlarında tarikat yurtları ve cemaat yapılanmalarının kapatılmasına ilişkin tartışmalar gerçekleştirildi. Elbette ki AKP-MHP iktidarı ve saraydan beslenen yandaş medya birkez daha tarikatlara ve cemaatlere kalkan olmaya çalıştı. Bu rejimde tarikat yurtlarının kapatılması bir yana daha da yaygınlaştırılıyor. Çünkü ‘dindar/kindar’ sorgulamayan bir nesil yetiştirmek isteyen sermaye devletinin bir numaralı suç ortakları bu cemaat ve tarikatlardır.
Konun tartışılmasından rahatsız olan bu çürümüş düzenin temsilcileri, günlerdir ardı arkası kesilmeyen rezil açıklamalar yapıyorlar. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Enes’in maruz kaldığı baskılara dair yöneltilen sorulara, üniversite öğrencisi olduğu ve yetki kapsamına girmediğini iddia ederek yorum yapmaktan kaçındı. Sarayın atadığı Bakan’ın suskunluğu, AKP-MHP rejiminin cemaat ve tarikatlarla ittifak kurmuş olmasından kaynaklanıyor. MEB'in tüm yetkilerinin son yıllarda yapılan protokollerle adeta cemaatlere teslim edildiği bir dönemden geçiyoruz. MEB eğitimin tüm kademelerinde Ensar, TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti ve Enes'in de kaldığı yurdun sahibi olan Nur Cemaati ile yol yürüyor. Çocukları bu karanlık yapılara teslim eden iktidar, ‘dindar/kindar’ nesil yetiştirme planını hayata geçirmek için her yol başvuruyor.
Zırvalamada sınırları altüst eden AKP Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil ise, “Gerçekten böyle baskılar doğru değil. Tabii bunu cemaatlere mal etmek de doğru değil. Cemaatlerden bir tane oluyorsa diğer türlü ailelerden onlarca oluyor. Kumar oynayan, içkici bir aileden onlarca oluyor. Biz, bunu, gençlerimize ‘Dış güçler’ deyince de biraz zorlarına gidiyor ama bu bir gerçek. Dış güçlerin ülkemiz içindeki oyunları" diyerek kepaze açıklamalara bir yenisini ekledi.
Dinci-faşist zihniyeti temsil eden saray rejimi destekçisi Büyük Birlik Partisi MKYK Üyesi Ahmet Namık Akdoğan ötekilerden daha rezil olduğunu ispatladı. Sosyal medyada hesabından “Bir velet öldü diye cemaatleri mi kapatacağız?...” diye paylaşım yapan bu kişi gelen tepkilerin ardından yazdıklarını silmek zorunda kaldı.
İktidar ve onun yandaşları durumu çarpıtma için istedikleri gibi rezil açıklamalarda bulunabilirler, Enes’in ardından bıraktığı video ve mektup, esas suçlunun bizzat bu gözü dönmüş gericiler olduğunu gözler önüne sermektedir.
Tarikat yurtlarında yaşanan cinayet, intihar ya da taciz-tecavüz gibi olayları engellemek yerine bunların duyulmasını önlemek için büyük bir gayret içinde olanlar Enes Kara'nın yaşamına son vermesinin ardından da yayın yasağı getirdiler. Her geçen gün geleceğin, özgürlüklerin ve hakların gasp edilmesine dair toplumda büyüyen öfkeden korkanlar yayın ve eylem yasakları ile büyüyen öfkeyi bastırabileceklerini var sayıyorlar.
Yazılı açıklama yapan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Enes'in intihar etmeden 37 gün önce çektiği videoya erişim yasağı getirildiğini duyurdu. Enes bu videoda zorla kaldığı tarikat yurdunda gördüğü baskıyı, geleceksizliğe dair duyduğu kaygıyı, doktorların yaşadığı mobbing ve şiddet olaylarını anlatıyordu.
Enes Kara'nın yaşamanı yitirmesinin ardından okuduğu Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden arkadaşları eylem gerçekleştirmişti. Olaya dair hiçbir açıklama yapmayan Elazığ Valiliği 26.01.2022 tarihine kadar kentteki her türlü eylem ve etkinlikleri yasaklama kararı aldığını duyurdu. Bugün gençlik örgütlerinin çağrısı ile Taksim Tünel'de yapılmak istenen basın açıklaması da Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından “Anayasal düzene aykırı” olduğu iddiasıyla yasaklandı. İktidarın bu yasakları, esas suçlunun kim olduğunu ayan-beyan ortaya koyuyor. Eylemleri yasaklayarak, haberlere erişim engeli getirerek suçlarını örtebileceklerini sanıyorlar. Oysa suçlunun kim olduğu belli ve mücadele geliştiğinde bu suçların da hesabı sorulacaktır.