Sermaye düzeninin kirli icraatlarına yönelik ifşalar sürüyor. Sedat Peker'in aylardır sürdürdüğü açıklamalar sermaye devletinin temel kurumlarının, medyasının, mafyasının ve çetelerinin iç içe geçmiş yapısını birçok yönüyle ortalığa sermişti. Uyuşturucu ticaretinden siyasi cinayetlere, rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlıktan gasp ve yağmaya kadar bir dizi konuda bilinen başlıklar, somut verilerle ortalığa saçılmıştı. Sermaye düzeninin dümenine, emperyalist merkezlerde planlanarak, işbirlikçi ve yabancı sermayenin tam desteği ile oturduğu andan itibaren AKP, kendisine biçilen misyonu efendilerinin istekleri doğrultusunda layıkıyla yerine getirdi. Sermaye sınıfı adına hayata geçirdiği saldırıların başarısını, geri planda kurduğu düzenle, mafya ve tarikat şebekelerinin de içinde olduğu büyük bir yağma ve talanla birleştirdi. Yasal ve yasadışı olarak iç içe geçmiş birçok faaliyetiyle iktidarının bir parçası olan kişi ve kurumlara devasa servetler/kaynaklar aktardı.
AKP-MHP gerici-faşist iktidarının toplum yaşamını bir bütün olarak büyük bir yıkıma uğratan çok yönlü saldırılarının doğrudan bir yansıması olarak yaşadığı kaçınılmaz çözülmenin ve bu çözülmenin yarattığı iç hesaplaşmaların ürünü olarak ortalığı kaplayan çatışmaların dozu artıyor. Sarsılan düzenin çatlaklarından ortalığa dökülen bilgi ve belgeler, yıllardır kurdukları yapının gırtlağına kadar pisliğe battığını her gün yeniden teyit ediyor.
Sedet Peker'in son ifşaatları ile ifade edilen isimlerle birlikte oklar Saray’a gelip dayanmış bulunuyor. Saray koridorlarını arşınlayan danışman, milletvekili ya da herhangi bir kurumun başına atanan müdürlerin, ifade edilen rakamlara bakılırsa milyonlarca dolarlık rüşvet, borsa manipülasyonlar vb. üzerinde edinilmiş büyük servetleri bulunuyor.
Ortağıyla beraber AKP iktidarı bir örümcek ağı gibi sardıkları devlet kurumları üzerinden, ülkede ne kadar gayrımeşru iş, rüşvet, dolandırıcılık vb. var ise tekellerine almış durumdalar. Neredeyse kaldırılan her taşın altından Saray’ın neferleri ya da yandaşları çıkıyor. Yine ortalıkta dolanan ifşaatlara bakılırsa Saray’ın bu yağmacı/talancı takımı, iktidar olmanın olanaklarını sonuna kadar kullanarak pervasızlaştıkça pervasızlaşıyor. İşi bitenleri ıskartaya çıkartanlar, kimi zaman ortadan kaldırma planları dahi yaparak, gözü dönmüş bir saldırganlıkla rant iştahlarının nelere kadir olduğunu gösteriyorlar. Bunların buzdağının sadece görünen yüzü olduğu ise herkesin bildiği bir gerçek.
Fethullahçı çete ile tutuştukları iktidar kavgası ile daha da görünür olan, sermayedarları ihya eden ama aynı zamanda kapitalist düzenin tüm enstrümanlarını kullanarak neredeyse her ticari işten payını alan kirli işler iktidarı, sonuna yaklaştıkça pislik çukurunun dibine batacaktır. AKP-MHP iktidarının baskı, zorbalık, tehdit, yasaklar ve manipülasyon dışında oturdukları koltukları koruyabilmek için kullanacak bir aracı kalmamış bulunuyor. Batan gemiden kaçanlar, kendini kurtarma çabasına girenler büyük bir telaşla tüm kirleri ortalığa saçıyorlar. Yolsuzluk, rüşvet, yağma/talan üzerine kurdukları düzenlerinin bugüne kadar devasa zenginlikler elde etmelerini sağladığı “kadroları” ise kalan zamanda “ne ütersek kârdır” bakışıyla davranıyorlar. Önümüzdeki günlerde yeni yeni isimlerin de bu halklara eklenmesiyle artacak gibi duran ifşaaların gösterdiği gerçek budur!
Bu pisliği devrim temizler! İşçi sınıfı ve emekçilerin sırtından yaratılan değerler üzerinden, milyonlarca insan açlık ve yoksulluk içinde yaşarken ifade edilenler kapitalist düzenin bir bütün olarak çürümüşlüğünün göstergesidir. Ancak AKP iktidarı döneminde birçok kez görüldüğü üzere, çürümüşlüğün, kirli-kanlı icraatların, yolsuzluk, rüşvet ve yağmanın ifşa edilmesi, ortalığa dökülmesi esaslı bir değişim yaratmıyor. Başta işçi ve emekçiler, yağma ve talan düzeninin yarattığı yıkımı derinden hisseden toplumsal kesimlerin eylemli tepkisi olmadan, örgütlenerek çürümüş ve çeteleşmiş sermaye düzeninden hesap sormaya girişmeden sorunlar çözülmüyor. Belki kişiler değişiyor, yöntemler farklılaşıyor ama düzenin çarkları dönmeye devam ediyor/edecek. Ta ki işçi sınıfı o sömürü çarkına kırana dek. Zira çalınan işçi sınıfının geleceğidir.