CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Saray’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dosyasını açıklayacağını bir süre önce ilan etmişti. Mafya babaları, çete şefleri, sayısız kriminal tiple fotoğrafları yayınlanan Süleyman Soylu’nun namı, ‘Suçişleri Bakanı’ oldu. Özel’in açıklamaları bu kanıyı daha da güçlendirdi. AKP-MHP koalisyonunun Saray rejiminde bu tür kepazelikler artık toplumu şaşırtmıyor. Zira bu rejimde köşe başlarını tutanların tümü yağma/talan çarkından semiriyor. Yolsuzluk, zorbalık, hırsızlık, adam kayırmacılık almış başını gidiyor. “Böyle rejime ‘Soylu tipi bakan’ yakışır” dedirten bir durum var.
Organize Suç Örgütü şefi Sedat Peker’in ifşaatları, Soylu’nun kriminal dosyalarının kabarıklığı hakkında fikir vermişti. Özel’in açıklamaları, Saray’ın kriminal bakanının ‘marifetleri’ hakkında ek veriler sağladı. Burada meselenin kişisel olmanın ötesinde olduğunu vurgulamak gerekiyor. Çünkü rejimin aynadaki yansıması olan biridir söz konusu olan.
Süleyman Soylu’nun, FETÖ’nün trollerini yöneten “Genç Siviller” adlı oluşumun eski yöneticilerini istihdam ettiğini açıklayan Özel, bu bilgiyi fotoğraflarla gösterdi ve ‘Suçişleri Bakanı’nın işbirliği yaptığı şirketleri anlattı. Bu şirketlere Soylu tarafından sayısız usulsüz ihale verildiğini, bu yolla büyük servet transferi yapıldığını aktaran Özel, bu şirketlerin sosyal medya kanallarını yönettiğini ve bunlarla 8 bin kişilik troll ordusunun finanse edildiğini belirtti.
‘Ebabil Hareketi’ adını kullanan 25 kişiden oluşan troll şeflerinin, 8 bin kişilik orduyu belirlenen gündemler üzerinden nasıl seferber ettiğini anlatan Özel, bu troll ordusunun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne karşı nasıl harekete geçirildiğini belgelerle anlattı. Özel, çeşitli belgelerle Canan Kaftancıoğlu, Ali Mahir Başarır, Ekrem İmamoğlu gibi CHP’de öne çıkan isimlere karşı nasıl linç kampanyaları organize ettiklerini ifşa etti. Bu arada Soylu’nun trollerinin Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı’nın Twitter hesaplarından mesajlar yayınladığını belgelerle gösterdi.
Bu işlerin başında Emin Şen’in bulunduğunu, bu kişinin ise Süleyman Soylu’nun danışmanı olduğunu anlatan Özel, Emin Şen'in 'SM360 Ajans' adlı şirketinin sahibi ve yöneticisi, 'Native Teknoloji' isimli şirketin ise ortağı olduğunu belirtti. Devlet Memurları Kanunu'nun bakan müşavirlerini şirket sahipliği ve şirket yöneticiliği görevinden men ettiğini hatırlatan Özel, dolayısıyla bakan müşavirinin şirket sahibi olmasının suç olduğunu vurguladı.
AKP'nin troll hesaplarına yön veren 25 kişilik bir Telegram grubundaki yazışmaları gösteren Özel, Emin Şen’in bu grupla linç kampanyalarını nasıl yönettiğini anlattı. Bu arada Özel’in ifşaatlarıyla ilgili açıklama yapan İçişleri Bakanlığı, “CHP milletvekili Özgür Özel’in ismini zikrettiği Emin Şen; devlet memuru olmayıp, bakan müşaviri görevi de bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı. Bu açıklamaya da yanıt veren Özgür Özel ise şunları söyledi:
"İçişleri Bakanlığı'nın sayfasında göreve başladığı tarih yazıyor. 2020 yılına kadar... Hala sitesinde var. İçişleri Bakanlığı'nın müşaviri! Şimdi Soylu mümkün olduğu kadar geriye dönük istifa dilekçesi çıkartır. Diyelim istifa etti, internet sitemizi güncellemedik diyecekler. Kendisi de bakan müşaviri olduğunu yazmış, öyle çalışmış. Bakan müşaviri unvanını verip, resmen müşavir maaşı ödemek yerine başka bir çözüm buldularsa, bu sadece muvazaaya işaret eder. Kendisi resmi sitede bakan müşaviri ve çok fazlasını yapıyor. Şu an siteden gösteriyorum size! Hala bakan müşaviri."
Bakanlık açıklamasında Özel’in diğer ifşaatları konusunda bir şey söylenmemesi dikkat çekti. Bu suskunluk, Süleyman Soylu’nun iddiaları kabul ettiği şeklinde yorumlanıyor. Bu şaşırtıcı değil. Zira çetelerle/mafyayla bu kadar içli/dışlı olan, Türkiye’yi ‘mafya baronlarının cenneti’ haline getiren biridir söz konusu olan. Bu kadar şaibeli olmasına rağmen bakanlık koltuğunda oturmaya devam eden Süleyman Soylu’nun yapılan ifşaatlardan dolayı yasal bir yaptırıma uğraması beklenmiyor. Zira kendisi mafyatik olan bir rejime, Süleyman Soylu’dan daha uygun bir İçişleri Bakanı zor bulunur.
Çürümenin dibine buran Saray rejiminin bakanlık koltuklarına böyle kişileri oturtmasında yadırganacak bir şey yok. Yani her şey rejimin “fıtratına” uygundur. Aralarında çıkar savaşları olsa da ahlaksızlık, pişkinlik, zorbalık, riyakarlık konusunda tam bir uyum içindeler. Bu kepazelikler sadece düzen siyasetinden değil, bu siyasete yön veren sermaye sınıfının tercihlerinden de kaynaklanıyor. Dolayısıyla Saray rejimindeki çürüme, bunun Soylu tipi bakan koltuğunda oturan kişilerde simgeleşmesi, kapitalist sistemdeki çürümenin de dış vurumudur. Emekçiler açısından sorun ise, çürüyen rejimi yıkabilecek bir direnişin geliştirilememesinden dolayı, çürümenin toplumun dokularına da sızmasında belirginleşiyor. Bu koşullarda rejimin dayattığı sefalet zincirlerini kırmak da çürümenin emekçiler bünyesinde yarattığı tahribatı durdurmak da ancak sermayeye ve onun Saray rejimine karşı fiili/meşru direnişin geliştirilmesiyle mümkün olabilir.