1927'deki büyük buhran yıllarında Almanya'da ekonomik krizin derinleştiği, Hitler faşizminin kapitalist tekeller tarafından iktidara taşındığı günlerde Alman aydın ve düşünce insanı Erich Kästner, ülkenin içinde bulunduğu kaotik durumun barındırdığı muhtemel faşizm ve savaş tehlikesine Goethe'ye atıf yaparak, "Topların çiçek açtığı ülkeyi biliyor musunuz?" diye soruyor ve yanıt veriyordu: "Özgürlük orada olgunlaşmaz. Orada yeşil kalır. Ne yaparsan yap kışla hep olacak... Bunu bilmiyor musunuz? Bunu öğreneceksiniz!”
Yüksek enflasyon, açlık sınırında asgari ücret, akut beslenme sorunlarından dolayı çocuk ölümleri, sıcak yemekten mahrum milyonlarca okul çocukları, hastaların sağlık hizmetlerine ve ilaçlara ulaşamaması, yoksul ve işçi çocuklarının eğitim olanaklarından daha çok mahrum kalması, üniversiteli gençliğin barınma, beslenme ve ısınma sorunları gibi temel sorunlarını çözemeyen, çözmek yerine ülke kaynaklarını militarizmin hizmetine sunan Saray rejimi silah teknolojisi ve ihracatındaki başarılarıyla hayasızca övünürken, burjuva basında ''Kamu hastanelerinden sağlık hizmeti almak bir hayli zor. Randevu bulmak için aylarca bekleyen hastalar için durum tahlil ve tetkiklerde daha da sıkıntılı hal alıyor. Vatandaşlar, randevu bulmakta zorlandıkları”nı belirterek “1 yıl sonrasına endoskopi, kolonoskopi günü veriliyor'' haberleri yer alıyor. Yaşam için hizmet sunamayanlar silah üretiminde insanlara ölüm vaat edenler silah ihracatında ''şampiyonlar ligine yükseldik''lerini arsızca dillendiriyorlar.
Ekmek, sağlık ve eğitim hizmeti yerine ''şahadet'' vaat ediyorlar
Çoklu kriz bütün ağırlığı ve yıkıcılığıyla toplumun üzerine çökerken işçiler ve yoksullar krizin ağırlığını iliklerine kadar hissederken toplumsal sorunlara kaynak ayırmak yerine kaynaklar silah fabrikaları ve silah üretiminin emrine veriliyor. Silah fabrikaları insanlara yaşam yerine ölümü vaat ediyor. Saray rejimi de silah fabrikalarını ve ölümü kutsayarak topluma yaşam yerine şehit olmanın ulviliğinden dem vurarak ölümü kutsuyor. Normal olarak görevi çocuklara ve gençliğe ücretsiz ve kaliteli eğitim hizmeti vermek olan Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Osman Sezgin, Suriye’nin kuzeyinden atılan roket-havanlar nedeniyle hayatını kaybeden öğretmen Ayşenur Alkan’ın cenazesinde, “Ayşenur öğretmenimiz eğer ömrü boyunca öğretmenlik yapsa ve ölseydi sadece sınıfındaki öğrencileri onu bilecekti. Ama şimdi Ayşenur öğretmenimiz öyle bir öğretmenlik makamına yükseldi ki bütün millet onu biliyor” diyerek ölümü kutsuyor. Erdoğan ise toplumun barınma, beslenme, ısınma gibi temel taleplerine 'sabır' telkin ederek silah üretimini nasıl arttırdıklarını müjdeliyor: ''Bundan 20 yıl önce savunma sanayiinde büyük bir başarı öyküsü yazdık, şampiyonlar ligine yükseldik. Savunma sanayiinde 20 yıl önce 56 firma varken şu an aynı alanda 1600’den fazla firmamız bulunuyor. 62 savunma projesi yürütülürken bu sayı şu anda 757’yi geçti. Savunma sanayi bütçemizi 75 milyar doların üzerine çıkardık. Toplam 248 milyon dolar savunma sanayi ihracatı yapabiliyorken bu sene 4 milyar doları aşacağımıza inanıyorum. İHA’ların üretimi ve satışı konusunda dünyanın ilk 3-4 ülkesi arasında yer alıyoruz.''
Yaşamın sürdürülmesi için malları satamıyorsak ölüm araçlarını üreterek kârlarımızı yükseltiriz
Kapitalizmin modern bir barbarlık sistemi olduğunu söylerken tam da bu gerçeklerden hareket ediyoruz. Sermaye için asıl olan, insanların yaşamlarını sürdürmeleri için gereksinim duydukları ürünleri üreterek toplumsal gereksinimlerini karşılamak yerine nasıl daha çok kazanacaklarıdır. Ekonomik kriz dönemlerinde ürettikleri malları alım gücü kalmayan insanlara satamadıkları için üretimlerini daha kârlı alanlara, toplu cinayetler işlemekten başka bir işlevi olmayan savaş malzemeleri üretimine kaydırırlar. Milliyetçi hezeyanla besledikleri savaş kışkırtıcılığı eşliğinde silah ticareti ve silahlanma yarışlarını alevlendirirler. Bu vahşet tablosunu 2022 yılının, küresel ekonomik kriz ve astronomik enflasyona rağmen küresel lüks ürün pazarının geçen yıla kıyasla yüzde 21 büyümesi tamamlıyor.
İrili-ufaklı çatışma ve savaşları yaygınlaştırarak silah ticareti için oldukça bereketli bir ortam yaratırlar. Savaş tacirleri kârlarını milyonlarca emekçinin canı ve onların yerlerinden ve yurtlarından sökülüp atılması pahasına kasalarını dolduruyorlar. Bitmeyen Orta Doğu ve Ukrayna savaşlarıyla milyonlarca insan evlerini terk ederek kapitalist tekellerin kapısına ucuz işgücü olarak dayanırken, bu insanların yerlerinden edilmesini sağlayan modern silahları üreten silah tekelleri son yılların en kârlı cirolarını yapıyorlar. Alman silah tekellerinden Rheinmetall tarihinin satış ve kâr rekorlarını kırıyor. Dışarda estirilen militarist yayılmacı savaş politikalarını içeride arttırdıkları baskılar ve polis şiddetiyle takviye ediyorlar. İşçilerin çalışma koşulları ağırlaştırıp ücretler reel olarak geriletilerek kapitalist tekellerin daha az ciro yapmalarına karşın daha büyük kârlar elde etmelerini sağlıyorlar. Bunun en çarpıcı örneğini ciro listesinde 35. sırada bulunmasına karşın ASELSAN'ın kâr listesinde ise 3. sırada yer almasında görüyoruz.
İşçiler ve yoksullar hanelerini ısıtamazken enerji, petrol ve silah sektörü kârlarını katlıyor
Capital 500’e göre Türkiye’nin en büyük on şirketi pandemi ve ekonomik krize rağmen toplamda otuz milyar TL'den fazla kâr etmişler. Listenin üst sıralarını ise enerji, petrol sektörü, silah üreticisi Aselsan (Askerî Elektronik Sanayii A.Ş.) ve savaş sanayine girdi üreten Ereğli Demir Çelik gibi şirketler oluşturuyor.*
Kriz, pandemi ve enflasyon baskısı altında işçiler ve emekçiler büyük acılar çekip gerekli besin maddeleri ve ısınma imkânlarına ulaşamazken kâr listesinin üst sıralarını enerji, petrol sektörü ve perakende satış zincirlerinin işgal etmesi oldukça manidardır. Pandemi ve ekonomik kriz yılları Türk bankaları için de oldukça bereketli oldu. Bankalar 2022 yılın ilk 6 ayında kârlarını %400’den fazla artırdılar.
Kapitalizmin evrensel bir sistem olduğunu, kapitalizmin en gelişkin ülkelerinden olan Almanya'da da kapitalist tekellerin düşen işçi ücretler üzerinden yaptıkları rekor kârları bir kez daha görüyoruz. Aynı şekilde kriz dönemlerinde silah üretimi ve kârlarının da tavan yaptığını da. Almanya'nın en büyük 30 kapitalist tekeli 2022 yılının üçüncü çeyreğinde faaliyet kârlarını bir önceki yıla göre yüzde 28 artırarak toplamda yaklaşık 44,7 milyar euroya çıkardılar.
Rheinmetall gibi silah şirketleri, yalnızca Bundeswehr ve diğer NATO birliklerinden gelen siparişlere dayalı olarak 2025 yılına kadar 11 milyar euroya varan siparişler aldılar. Rheinmetall bu yılın ilk yarısında 134 milyon euro gibi rekor bir kâr elde etti (2021'de yıllık karı 31 milyon euro idi).
Erdoğan, ''Toplam 248 milyon dolar savunma sanayi ihracatı'' yapmakla övüne dursun onların ''1600’den fazla firmayla'' yaptığı toplam ölüm ihracatını Rheinmetall tek başına katlıyor. Açlık ve sefalet kol gezerken, hastaneler sağlık hizmeti veremezken, silah fabrikaları kurmakla övünmenin suç ve utancı bir yana, bu çapınızla ''şampiyonlar ligine yüksel''meyi ancak hayal edebilirsiniz.
İnsanlık, yaklaşık yüzyıl önce sorulan, "Topların çiçek açtığı ülkeyi biliyor musunuz?" sorusuna devrimci bir yanıt geliştiremediği için "Özgürlük orada olgunlaşmaz. Orada yeşil kalır. Ne yaparsan yap kışla hep olacak... Bunu bilmiyor musunuz?” Bunu öğrenme felaketiyle karşı karşıyadır. İnsanlık, modern barbarlığın döne döne aynı yıkıcı sonuçları üreten akıl dışı kapitalist özel mülkiyet sistemine ve dünyanın düşman devletler topluluğu olarak bölünmesine son vermediği için bu dar döngüden çıkamamıştır.
*Ereğli Demir Çelik - 5,06 milyar TL
Türk Havayolları - 5,05 milyar TL
ASELSAN - 3,3 milyar TL
Turkcell - 3,2 milyar TL
Türk Telekom - 2,7 milyar TL
Şişecam - 2,5 milyar TL
Vodafone - 2,3 milyar TL
Ford Otosan - 1,95 milyar TL
BİM - 1,94 milyar TL
TOFAŞ - 1,5 milyar TL