Sermaye sınıfı, işçi sınıfı ile emekçilerin emeğiyle üretilen zenginlikleri tam bir gözü dönmüşlükle yağmalıyor. Kapitalistler, sermayenin demir yumruğu olan Erdoğan-AKP iktidarı sayesinde iyice ihya olmuş, bu dönemde adeta altın çağlarını yaşamışlardır. Kapitalistler için ucuz işgücü cenneti olan Türkiye’de işçiler sefalet ücretlerine mahkum edilmiştir. Mafyatik AKP-MHP rejimi, ücretli emeğin azgın sömürüsüne yağma ve talanı da eklemiştir. Saraydaki lüks ve şatafat kimi zaman bu yağmadan finanse edilirken, rejime yakın sermaye gruplarına da devasa kaynaklar aktarılmıştır.
AKP-Erdoğan iktidarı Merkez Bankası rezervlerini, Hazine varlıklarını yağmaladığı gibi, İşsizlik Sigortası Fonu’nu (İSF) da defalarca yağmalamıştır. İşsiz kalan/bırakılan işçilere belli bir süre maaş ödemek için harcanması gereken fonun kaynakları pervasızca talan edildi. Oysa işsiz kalan işçilerin bu kurumdan maaş almalarını zorlaştıran çok sayıda engel/kural dikilmiştir. İşçilere ödeme yapmaya gelince kırk dereden su getirilirken, İşsizlik Fonunun kaynakları, özellikle pandemi sürecinde kapitalistlere sunulan teşvikler yüzünden erime noktasına gelmiştir.
İSF’nin kaynakları, 3 yılda 131,5 milyar TL’den 90,7 milyar TL’ye düşmüştür. 2021 yılında işsizlik ödeneğinde 5,5 milyar TL, kısa çalışma ödeneğinde 15,9 milyar TL, nakdi destekte 7,3 milyar TL, toplamında 28,8 milyar TL harcanırken, patronların doğrudan faydalandığı işbaşı eğitim programları, aktif işgücü programları ile teşvik ve desteklere toplam 29,02 milyar TL aktarılmıştır. 2021 yılında fonun geliri 46 milyar 28 milyon TL, gideri ise 58 milyar 490 milyon TL olmuştur. Bu tablodan anlaşıldığı üzere fonda giderler gelirleri aşmış ve AKP-MHP rejimi kapitalistlere dağıtmak için fonu bir kez daha yağmalamıştır.
Açıklanan verilerden, geçen yıl toplam destek miktarının 5 milyar 560 milyon TL olduğu, işsizlerin sadece yüzde 43’ünün işsizlik ödeneğinden yararlandığını görmekteyiz. Saray rejimi geriye kalan aslan payını sermayedarlara sundu. AKP eliyle fondan sermayedarlara aktarılan para, işsizlere aktarılanın 3,8 katından fazladır. Bu vahim tablo, iktidarın İSF kaynaklarını nasıl yağmaladığını gözler önüne sermektedir.
İşsizlik Fonu kapitalistler için yeni bir sömürü biçimi oldu
Grevleri yasaklayan, hak arayan işçilerin üzerine polisi saldırtan saray rejimi, kapitalistlere ise farklı adlar altında özel teşvikler sağlamaktadır. “İş başı eğitim” adı altında İŞKUR aracılığıyla kısa süreli sözleşmeli işçi çalıştırmak kapitalistler için bir tarz haline gelmiştir. Koç gibi büyük sermayedarlar, fabrikalarda iş yoğunluğu arttığı dönemlerde toplu işçi alımı yapmakta ve işler bitince de bu işçileri kapının önüne koymaktadırlar. “Kulan-at işçilik” anlamına gelen bu uygulama ile işçiler, kapitalistler için bedavaya çalışmaktadır. İşçi kendini burada geçici işçi ve her türlü haktan yoksun bulmakta ve kadroya alınma beklentisiyle olan bitene ses çıkartmamaktadır. Sendikalı işletmelerde ise geçici işçiler örgütlülüğün ve gelişen mücadelenin dışında kalıyor. Örneğin yakın zamanda bağıtlanan MESS Metal TİS sürecinde birçok metal fabrikasında binlerce sözleşmeli işçi, edilgen bir şekilde süreci izlemiştir.
Defalarca İşsizlik Sigortası Fonu’nu yağmalayan AKP-MHP rejimi, pandemide ise fonu tümüyle kapitalistlere tahsis etti. Pandemi gibi olağanüstü bir durumda dahi çarklar dönmeye devam etmiş ve işçiler ölümüne çalıştırılmıştır. Fabrikalarda pandeminin yayıldığı ve iş yapılamaz duruma gelindiğinde ise işsizlik fonundan ödenecek şekilde kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin gibi saldırıları hayata geçirilmiştir. Böylece kapitalistlerin üzerine hiçbir “yük” binmemiş olup, işçilerin bu süre zarfında primleri yatırılmamış ve işçiler asgari ücretin altında bir ücrete mahkum edilmiştir.
Yağma ve talanda eşi benzeri görülmemiş bir çark kuran gerici-faşist rejimin elinde avucunda ne varsa tükenme aşamasına gelmiştir. Kapitalistlerin mayasında olan yağmacılık Erdoğan AKP’siyle bir üst boyuta sıçramış ve Merkez Bankası’nda bulunan “ihtiyat akçesi” dahi talan edilmiş, gelinen aşamada ülke limanları, toprakları kelepir fiyatlarla parsel parsel Körfez şeyhlerine satılmaktadır. Aynı şekilde sermaye iktidarı da sefil bekası için İşsizlik Sigortası Fonu’nu yağmalamaktadır. Son olarak açıklanan verilere bakıldığında İSF birikimlerinin yok olma aşamasına geldiği görülmektedir. Bu tabloda yeni yağma yöntemlerinin rejimin masasında olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Bununla birlikte mafyatik sermaye rejiminin kendi bekasını devam ettirebilmek için yeni kaynaklara ihtiyaç duyduğu dikkate alındığında, emekçileri hedef alan saldırıların yoğunlaştırılması da kaçınılmaz görünüyor.
İşçi sınıfı ve emekçiler insanca çalışma ve yaşam koşulları için mücadele etmediği müddetçe İşsizlik Fonu yağmalanmaya devam edecek, yeni saldırlar da gündeme getirilecektir. Bu durumu tersine çevirmek ise ancak işçi sınıfının örgütlü mücadeleyi geliştirmesi ve emekçilerin mücadeleye kazanılmasında öncü rolü oynamasıyla mümkün olabilir.