“Güçlü bir illegal Parti Merkezleri örgütü, sistemli olarak çıkan illegal yayınlar ve en önemlisi yerel hücreler, özellikle de doğrudan doğruya işçilerin arasından gelen ve kitlelerle sıkı ilişki içinde yaşayan öncü üyelerin yönettiği fabrika hücreleri: Devrimci ve Sosyal demokrat işçi hareketinin her türlü zorluğu göğüsleyebilecek sağlamlıktaki çekirdeğini işte bu temel üzerinde inşa ettik.”(1)
Bir partinin programı, örgütsel yapısı, çalışma tarzı, taktik politikası, mücadele araçları ile kadrolarının niteliği arasında dolaysız bağlar vardır. Bu diyalektik bütünlük, sosyalist devrimle kapitalizmi yıkıp yeni bir dünya kurmak için mücadele eden marksist-leninist partilerde daha belirgindir. Zira bu bütünlükte ciddi bir sapmanın olduğu yerde hedeflere ulaşmak mümkün olmaz. İnsanlık tarihinde yeni bir dönemin kapılarını açan Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’ne önderlik eden Bolşevik Parti, bu yönüyle de halen aşılamamış bir örnek olma niteliğini koruyor.
Partinin inşa sürecinde, proletaryanın parti saflarına kazanılmasında, Ekim Devrimi’nin zafere ulaşmasında, Sovyet iktidarının kuruluşunda, iç savaşta ve sonraki gelişmelerde, Bolşevik kadrolar kritik roller oynamıştır. Zengin mücadele deneyimleri biriktiren, mücadelenin ateşinde sınanan, çarlık despotizmine karşı direnen, parti içinde yaşanan ayrışmalara takılmadan mücadeleyi sürdüren Bolşevik kadrolar sadece Rusya için değil, dünyanın dört bir yanındaki devrimci partilerin kadroları için de örnek alınabilecek eşsiz bir birikim yaratmayı başardılar. Belli bir tarihsel süreçte yaratılan bu birikim -Rusya’ya özgü birçok yanı olmakla birlikte- 21. yüzyılda, Ekim Devrimi’nin zaferinden 100 yıl sonra, halen devrimci kadrolar için öğretici olma niteliğini koruyor.
Proleter devrimler çağının partisini yaratan kadrolar
Emperyalizm ve proleter devrimler çağının başında inşa edilen Bolşevik Parti, bu alanda bir ilki temsil eder. 1903, Bolşevik Parti’nin doğuş yılı kabul edilir. Lenin Sibirya’da sürgündeyken Mart 1898’de “Kuruluş Kongresi” toplanır, ancak bu kongreden somut sonuçlar çıkmaz. Kısa süre sonra ise kongreye katılan 9 delegenin 8’i tutuklanır. Dolayısıyla kuruluş süreci yönündeki çabalar bir sonuç yaratmadan sona erer.
Iskra’nın yayınlanması ile toparlanmaya başlayan sosyal demokrat örgütler, 1903 yılı Temmuz-Ağustos aylarında toplanan İkinci Kongre’nin (gerçekte kuruluş kongresi) alanlardaki dayanaklarını oluştururlar. Ancak bu kongrede Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) iki temel eğilim (Etkisi sınırlı olan farklı eğilimler de mevcuttu) barındırdığı da ortaya çıkar. Lenin ile Martov arasında tüzük maddesi üzerinden başlayan tartışma, Bolşevik-Menşevik (çoğunluk-azınlık) ayrışmasına yol açar. Dolayısıyla 1903 Kongresi, Bolşevik Parti’nin doğuş tarihi de olur. Resmi ayrışma yıllar sonra gerçekleşse de, fiili ayrışma kuruluş süreciyle birlikte başlar.
Lenin önderliğindeki Bolşevikler hem yeni çağın partisini inşa ederler hem bu inşa sürecinde kendi niteliklerini geliştirir, gelenek ve değerler sistemini oluştururlar. Kuşkusuz ki bu süreçte Rusya işçi sınıfının kitlesel mücadelesi, hızla siyasallaşması, genel grevleri, 1905’te ayaklanması, paylaşım savaşı öncesinde devrimci yükselişi yeniden başlatması ve Şubat Devrimi’ni gerçekleştirmesi Ekim’e giden yolu açtığı gibi Bolşevik birikimin yaratılmasının da nesnel zeminini düzler. Öte yandan sınıf hareketinin gelişimi ve devrimci hedeflere odaklanmayı başarmasında Bolşevik Parti’nin öncü müdahalesinin kritik bir rolü olmuştur. Hareket partiyi gerekli/mümkün kılmış, parti ise hareketi zaaflarından arındırmış, ona yön vermiş, yenilgiyle sonuçlanması kaçınılmaz olan zamansız çıkışları önlemiş, devrimin zaferini garantilemiştir.
Bolşevik Parti’nin devrimci kadroları bu baş döndürücü gelişim sürecinin ürünü oldukları gibi, yaratıcıları da oldular. Böyle bir hareket olmadan üstün nitelikli kadrolar yetişebilecek siyasal iklimi bulamazdı. Aynı şekilde bu devrimci kadroların politik önderliği, mücadele kararlılıkları, davaya adanmışlıkları, mucizeler yaratan cesaret ve özgüvenleri olmasaydı hareketin tarihsel önemdeki zaferlere ulaşması da mümkün olmazdı.
Dönemin ihtiyacına yanıt veren parti
20. yüzyılın başında Rusya işçi sınıfı için devrimci parti acil bir gereksinim haline gelmişti. Hem sömürü ve kölelik zincirlerini kırmak hem çarlık despotizmini yere sermek için emekçilere öncülük edecek böyle bir parti gerekliydi. Lenin başta olmak üzere aynı hedefe ulaşmak isteyen komünistler de partiyi inşa etme çabasındaydılar. Bilimsel sosyalizmle işçi sınıfı hareketinin birliğinde simgelenen partiyi inşa etmek, o dönem atlanması gereken ilk eşikti.
Iskra’da yayınladığı makalelerde “nasıl bir örgüt” sorusuna yanıt arayan Lenin, Ne Yapmalı? adlı eserinde soruyu pek çok açıdan yanıtlar. Proletaryanın devrimci tarihsel rolünü oynayabilmesi için bu mücadelenin önderliğini üstlenecek devrimci bir örgüt inşa edilmeliydi. Bu ihtiyacın ürünü olarak tarih sahnesine çıkan Bolşevikler, devrim mücadelesine hakkıyla önderlik ettikleri gibi, sosyalist bir dünyanın inşası gibi muazzam bir sorumluluğu da üstlendiler.
Gücünü çizgisinden alan parti
RSDİP’in kuruluş ve gelişim süreci, farklı eğilimlerin çatışmasıyla birlikte ilerler. Bolşevikler reformist, ekonomist, terörist eğilimlere karşı etkili bir ideolojik mücadele yürütürler. Bu çatışmada çoğu zaman Bolşevikler bir yanda diğerleri karşı yanda konumlanıyordu. Yani Lenin, bu farklı eğilimlerle uğraşırken, dönemin etkili liderleri arasında yer alan Plehanov, Akselrod, Martov, Troçki gibi kişilerle de boğuşur. Bunlara kimi zaman parti içinde baş gösteren sapmalara karşı verilen mücadeleyi de eklemek gerekiyor. Parti kuruluş süreciyle başlayan bu boğuşma farklı aşamalardan geçerek sosyalist kuruluş yıllarına kadar devam eder.
Lenin “… bütün sapmalara ve bütün hatalara karşı devrimci coşkuyla sonuna kadar mücadele etti. Bölünmelerden korkmadı ve sadece Menşevik tasfiyecilerin değil, aynı zamanda lafta devrimcilerin. Otzovistlerin, Ültimatomcuların, Tanrı yapıcıların da Partiden atılması konusunda bir an bocalamadı.”(2)
Lenin liderliğindeki Bolşevikler, her aşamada bu mücadeleden galip çıkarlar. Doğası gereği bu mücadele, marksist temeller üzerinde boy veren Leninizmin şekillenmesi ve Bolşevik kadroların bu dünya görüşüyle donanmasını da içerir. Bolşeviklerin tarihsel önemdeki başarılarının temel dayanaklarından biri, Marksizm’e dayanan parti çizgisine sadakatle bağlı kalmaları ve karşılarına çıkan her sorunu bu dünya görüşünün yöntemiyle aşmayı başarmalarıdır.
Devrimci illegal faaliyeti esas alan parti
Üretim araçlarına sahip, toplumsal zenginliği yağmalayan, din, hukuk, eğitim vb. üstyapı araçlarını kontrol eden, şiddet araçlarını tekelinde bulunduran burjuvazinin tahakkümünü yıkmak için mücadele eden proletaryaya gerekli olan illegal, ihtilalci bir sınıf örgütü/sınıf partisidir. Bolşevikler de örgütsel inşayı bu temeller üzerinde gerçekleştirdiler.
Bolşevikler için illegalite sadece örgütsel gizlilik değil, ideolojik-programatik alanlarda da düzen dışılığı esas almaktır. Yani parti ne örgütsel yapısıyla ne programıyla ne ideolojik çizgisiyle düzene sığmıştır. Legal araç ve imkanları etkin bir şekilde kullanan Bolşevikler için illegalite her zaman için esas olmuştur. Okhrana’nın yakın takibi altında tutulan Duma’daki Bolşevik milletvekilleri bile illegal faaliyetin örgütlenmesinde etkin olabildiler. Çünkü “Sosyal Demokrat Parti hem ‘bir bütün olarak’ hem de her bir çekirdeğinde illegaldir. Ve en önemlisi, devrim yolunu genişletmek ve açmaktan ibaret olan çalışmasının tüm içeriğinde illegaldir. Bu yüzden Sosyal Demokrat Parti’nin en açık çekirdeğinin en açık çalışması bile ‘açık bir şekilde yürütülen Parti çalışması’ olarak görülemez.”(3)
Bu anlayışa göre parti örgütünü inşa eden Bolşevikler, çarlık despotizmine karşı direnmiş, ajan sızmalarına rağmen örgütsel varlığını sürdürebilmiş, dağılan örgütleri yeniden, yeniden kurabilmiştir. Bu örgütsel mücadelede yoğrulan kadrolar sağlam duruşu olan, tuttuğunu koparan özellikler de kazanmışlardır. Bolşevik kadrolar ile diğer sol partilerin kadroları arasında görülen bariz farkların oluşmasında bu örgütsel şekillenişin önemli bir payı olmuştur.
Proletarya ile kaynaşan parti
İhtilalci marksist bir partinin temel dayanağı, temsil ettiği sınıfın, yani proletaryanın en ileri, en bilinçli, en dinamik, en yaratıcı, en kararlı kesimleridir. En ileri, en devrimci sınıfın temsilcisi olan partinin misyonunu oynayabilmesi için, bu sınıfla organik bütünleşmeyi sağlaması zorunludur. Bunun için sınıfın öncü kesiminin partinin her kademesinde belli bir ağırlık oluşturması gerekiyor. Bolşevik Parti bu konuda da tam bir başarı sağlamıştır. Rusya işçi sınıfının genç, dinamik öncüleri partiyle bütünleşmiş, sınıfın çoğunluğunu parti politikaları doğrultusunda harekete geçirebilmiştir.
Partinin gücü ile proletaryanın örgütlülük ve eylemlilik düzeyi arasında dolaysız bağlar vardır. Bunun bilincinde olan Bolşevikler, “Fabrikalar partinin birer kalesi olmalı” şiarını yükselttiler. Nitekim süreç, bu şiarın gerçeğe dönüştürüldüğünü gösterdi. “Devrimci bir partinin varlığının devrimin zaferi açısından zorunlu olması, hem parti ile sınıf arasındaki ilişkiyi, hem de bilinç ve örgütlülük düzeyi açısından öncü ile sınıfın geri kalan kısmı arasındaki eşitsizliği ortaya koyuyordu. Parti, öncüyü örgütlemek suretiyle bir bütün olarak işçi sınıfı içindeki ağırlığını arttırdı.”(4)
Birçok yazı ve konuşmada Lenin, Bolşevik Parti’nin yarattığı mucizeleri işçi sınıfının savaşma gücü, iradesi ve kararlılığına bağlar. Bu ilişki hem parti inşasında hem devrimin zafere ulaşmasında hem de iç savaş gibi kritik süreçlerde belirleyici bir rol oynamıştır. Kazanmak ile kitlelerin mücadele azmi arasındaki dolaysız bağa dikkat çekerken Lenin şöyle diyor: “Kazandık, çünkü işçi sınıfının ve köylülüğün en iyi üyeleri sömürücülere karşı savaşta olağanüstü bir kahramanlık sergilediler; cesaretin mucizelerini gerçekleştirdiler, ifadesi olanaksız sıkıntılara katlandılar, büyük özverilerde bulundular, soygunculardan ve korkaklardan kurtuldular...”(5)
Mücadelenin ateş çemberinde sınandılar
Burjuvazinin şiddeti esas alan yönetim aygıtı, yani kapitalist devlet, devrimci partilerin faaliyetlerini yasaklamakla kalmaz, kolluk kuvvetlerini ve ajanlarını proletarya mücadelesini baltalamak için seferber eder. Duruma göre yargı, medya ve başka kurumları da kullanan egemenler, çoğu zaman acımasızlıkta sınır tanımazlar. Gerici şiddetin dozu ülkeden ülkeye değişse de her ciddi devrimci partinin militanlarıyla/kadrolarıyla bu ateş çemberinden geçmesi kaçınılmaz.
Bolşevik Parti’nin kadroları, çarlığın yıkıldığı 1917 Şubat Devrimi’ne kadar süren bu ateş çemberinde sınanıp çelikleştiler. On yıllara yayılan çarlık despotizminin çok yönlü saldırılarına karşı direnerek bilinç, örgütlülük, dayanıklılık kazandılar ve zamanı geldiğinde Ekim Devrimi’ne önderlik edecek cüreti gösterdiler. Bu olguyu sadece Ekim Devrimi’nin yarattığı mirası ileriye taşımak isteyenler değil, bu şanlı devrimden nefret edenler bile kabul ediyor.
***
Parti inşa sürecinin, ağır baskı dönemlerinin, devrimin, iç savaşın, sosyalist kuruluşun yükünü taşıyan Bolşevik kadrolar, bu uğurda ağır bedeller ödemekten çekinmediler. Yüz binlercesi devrimi savunmak için yaşamlarını feda etti. Öte yandan karşı-devrimin ve emperyalistlerin saldırıları bu sayede püskürtüldü, 70 yıl süren Sovyet deneyimi de bu sayede mümkün olmuştur.
Bu eşsiz mücadele birikimi, bir asır sonra, sermayenin egemenliğini yıkmak için mücadele eden dünyanın komünistlerine halen pek çok alanda yol gösteriyor.
Kaynaklar:
(1) Lenin, Örgütlenme, sf. 15,
Kaynak Yayınları.
(2) a.g.e, sf. 26.
(3) a.g.e, sf. 138-139.
(4) Tony Cliff, Lenin III, sf. 134,
Z Yayınları.
(5) a.g.e, sf. 126.