Eğitimdeki çürümeyi hiçbir makyaj gizleyemez!

Adeta birer işletme haline getirilen eğitim kurumlarına mahkum edilen ve geleceksizleştirilen gençliğin öfkesi diğer toplumsal katmanlar ile birleştiğinde er ya da geç düzenin sonunu getirecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 19 Şubat 2022
  • 22:00

Eğitimin her alanında yaşanan çürüme özellikle ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş sınavlarında daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Sınav sistemi öğrencilerin “başarılı” olup olmadıklarının bir ölçütü olmadığı için sınavların ardından yayınlanan veriler eğitim sisteminin adeta karnesi haline geliyor. Geçtiğimiz senenin Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın (YKS) ardından yayınlanan veriler tablonun ne denli vahim hale geldiğinin göstergesi olarak karşımızda duruyor.

2021 YKS sınavında, sınava girenlerin 217 bin 504’ü matematikte ve 312 bini de fen alanında sıfır çekti. Barajı geçen aday sayısı 2020 yılına göre 500 bin kişi düştü. 1 milyon aday sınavın ilk aşaması olan TYT’de baraj altı kaldı. Sınava giren 2 milyon 592 bin kişiden sadece 650 bini 4 yıllık bir fakülte tercihi yapabildi. Ek tercihlerde dahi hukuk ve tıp gibi bölümlerin kontenjanları boş kalırken, toplam kontenjanın sadece yüzde 6,2’si, önlisans bölümlerinde ise yüzde 25’i doldu. “Apartman üniversite” olarak adlandırılan ve pıtrak gibi çoğalan üniversitelerin kontenjanları dahi boş kaldı.

Durum böyle olunca AKP iktidarı da “çözüm” adı altında kendi çıkarları için yeni uygulamaları devreye sokuyor. YÖK Başkanı Erol Özvar geçtiğimiz günlerde YKS’de baraj uygulamasının kaldırıldığını ve sınav süresinin 30 dakika daha uzatıldığını açıkladı. Açıklamasında adeta eğitimdeki çürümeyi itiraf eden Özvar, “Temel amacımız daha fazla adayın tercih yapabilmesidir” dedi.

“Eğitim-Öğretimde Kalite Hedefli Kararları” başlığı altında açıklanan bu yeni uygulamada eğitimdeki “kalitede”den ziyade her sene ortaya çıkan verilerin üstünü örtmek gibi bir hedefin güdüldüğü açık. Üstelik YÖK’ün 2018 yılında baraj puanlarının yükseltilmesine ilişkin yaptığı bir açıklamada “Yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adımdır” ve “Barajın düşürülmesi eğitim kalitesini olumsuz etkiliyor” dediği de ortaya çıktı.

Bu kararın altında yatan nedenlerden biri de özellikle gençliği koyu bir geleceksizliğe sürükleyen ve oyları düşen AKP iktidarının seçim yatırımına gereksinim duymasıdır. AKP bu yeni “müjdesi” ve yaptığı çeşitli manipülatif açıklamaları ile gençlikten oy koparabilmenin derdine düşmüştür.

Barajın kaldırılmasını rekabetin azalacağı ya da elemeci uygulamaların son bulacağı şeklinde yorumlamak yanlış olacaktır. Zira sınav sistemi başlı başlına elemeci, rekabetçi ve alabildiğine niteliksiz bir uygulamadır. Gençlerin bu düzen sınırları içerisinde hayalini kurdukları geleceği belirlemeyi birkaç saate sığdırmak başlı başına elemeci bir uygulamadır.

Bugün gelinen yerde yükseköğretimde eğitimin niteliğinden söz etmek artık mümkün değildir. Her ile bir üniversite uygulaması, apartman üniversiteler, vakıf üniversitelerinde yaşanan artış AKP’nin üniversitelere dönük pespaye uygulamalarından yalnızca birkaçını oluşturmaktadır. AKP iktidarı kendi dinci-gerici politikaları ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda eğitimi adeta yapboz haline getirmiştir. Ne var ki süslü cümleler ile gerekçelendirdikleri hiçbir yeni uygulama eğitimde yaşanan çürümenin önüne geçemez.

Adeta birer işletme haline getirilen eğitim kurumlarına mahkum edilen ve geleceksizleştirilen gençliğin öfkesi diğer toplumsal katmanlar ile birleştiğinde er ya da geç düzenin sonunu getirecektir.

M. Nevra