Burjuva hukuku karşısında durumu birebir aynı olup ama uygulamada iki farklı kararın çıkması, en hafif ifadeyle bir çifte standart göstergesidir. AKP iktidarında sayısız çifte standart örneğiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla çifte standarttın AKP iktidarının temel özelliklerinden biri haline geldiğini söylemek hiç de abartı olmayacaktır. Bu o kadar açık yapılıyor ki, başlıktaki ifade abartma değil, son örnekte yetersiz bile kalıyor.
Demans hastası olan eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir hakkında düzenlenen hastane raporunda, cezaevi koşullarında kalmasının uygun olmadığı, infazının ertelenmesi gerektiği belirtildi.
Adli Tıp Kurumu (ATK) değil hastane heyetinin verdiği rapora göre Çevik Bir tahliye edildi. Burada yanlış olan bir şey yok. Hastane heyeti tıp etiğine göre rapor düzenlediyse, “hapiste tek başına yaşamını idame ettiremeyecek” Çevik Bir’in tahliye edilmesinde yanlış olan hiçbir şey yok.
Yanlış ve çifte standart olan, aynı raporu olan demans hastası Aysel Tuğluk’un serbest bırakılmamasıdır. Üstelik Tuğluk’a ATK raporu dayatılıyor. ATK ise tıp etiğine tümüyle aykırı bir şekilde “hapiste kalabilir” raporu veriyor.
Birincisi ATK raporunun dayatması iktidarın kendi burjuva hukukunu bile tanımamasının ifadesidir. Çünkü ATK raporu zorunluluğunun olmadığını Çevik Bir’in tahliye edilmesi gösteriyor. İkincisi yine iktidarın hukuk-norm-kural tanımazlığına başka bir örnek de ATK raporuyla bile hapiste kalamaz denen Ergin Aktaş gibi engelli tutsakların serbest bırakılmamasıdır. Hatta bazen “tehlikeli” diye verilen polis raporuyla bile tahliyeler engelleniyor. Sonuç olarak hasta mahpusun serbest kalıp kalmayacağına savcının talebiyle infaz hakimliği karar veriyor.
“Tek başına yaşamını idame ettiremez” denilen demans hastası Çevik Bir tahliye edilirken, demans hastası Aysel Tuğluk’un tahliye edilmemesi çifte standarttır. Dahası konuşmakta bile zorlanan Tuğluk’un ifade vermeye zorlanması burjuva hukukun bile alenen çiğnenmesidir.
Gerici-faşist iktidarın çifte standardı ve kendi burjuva hukukunu bile bu kadar rahat çiğnemesinin gerisinde kitlelerin tepkisiz ve sessiz kalmalarının mutlaka payı vardır. Düzen muhalefeti kitlelerin enerjisini seçime endeksleyerek boşa çıkarıyor Kitlelerin tepkisinin mücadeleye ve sokaklara akmasının önüne geçerek sermaye iktidarının ayakta kalmasının yolunu düzlüyor.
Oysa gerçek çözüm yolu örgütlü mücadele ve kitlelerin sokaklara çıkarak haklarına ve geleceklerine sahip çıkmalarından geçiyor. İşçi ve emekçiler sokakları çıktıkları zaman çözümün de yolunu mutlaka açacaklardır.
H. Ortakçı