AKP’nin kriz ve pandemi reçetesi: Zam, zam, zam...

İşçi sınıfının emek gücünün sömürüsü üzerine kurulu kapitalist düzende tek seçenek, “Sınıfa karşı sınıf” perspektifiyle örgütlenmek ve asalakların kurulu düzenini yıkmak hedefiyle mücadeleyi büyütmektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 29 Mayıs 2021
  • 16:45

Sermayeye hizmette sınır tanımayan AKP iktidarı, kriz ve pandemi fırsatçılığını sürdürüyor. Kriz ve pandeminin çifte faturasının işçi ve emekçilerin sırtına yıkılmasında en çok başvurulan yöntemlerden biri de zamlar oluyor. Hak gaspları artan, gelir kaybı yaşayan işçi ve emekçiler düzenli zamlarla sistematik bir şekilde soyuluyorlar. Sermayenin eli işçinin cebinden hiç çıkmıyor. Bu konuda tek adam rejimi muazzam kolaylıklar sağlıyor. Gerektiğinde bir gecede kararlar alınıyor ve uygulamaya geçiriliyor.

Son zamlardan biri, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlanarak, akaryakıt ürünlerine yapıldı. Buna göre benzine %54, motorine %78, LPG’ye ise %189 oranında özel tüketim zamları getirildi. Akaryakıta getirilen bu fahiş zamların kendi sınırında kalmayacağı, iğneden ipliğe bütün mallara yansıyacağı biliniyor.

Bundan önce akaryakıtta iki aylık süre için tavan fiyat uygulaması geçerliydi. Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK), sözde “spekülasyonları önlemek”, “gizli zamlarla mücadele” vb. için 17 Mart 2021 tarihli kararıyla eşelmobil sistemine geçtiğini duyurmuştu. Bu, piyasa koşullarına halel getiren bir uygulamadan ziyade, akaryakıttaki fiyat değişimlerinin önemli bölümünü otomatik olarak ÖTV’den düşerek, fiyat artışının önüne geçmeye çalışan bir hamleydi. Fakat bu yolla akaryakıtta sadece 17 ila 20 kuruş arasında indirimler yapılabilmişti. İki ayın sonunda tavan fiyat ortadan kalktı, rekor zamlar açıklandı. Sonuç olarak sektördeki sermayedarlar herhangi bir kayıp yaşamadılar. Diğer bir deyişle devlet, yüklü zamlarla patronların kasalarının emekçilerin ceplerinden dolacağını ilan etti. Bu, kriz ve salgın koşullarında hayatta kalma koşulları gittikçe sınırlanmış olan işçi ve emekçilere bir kez daha ölümü göstermekle eş değerdir.

Araştırmalara göre, Türkiye bütçeden topluma en az destek yardımı yapan ülkelerin başında geliyor. İhracatta kırılan rekorlar işçi sınıfının azami düzeyde sömürüldüğünü, sermayenin de kârlılığını ortaya koyuyor. Sözde destek diye, bir milyonun üzerinde esnafa 4 milyar 622 milyon lira reva görülürken -ki buna ulaşacak kesimlerin de adaletli belirlenmediği bir gerçek- ÖTV zamlarından, yıllık bazda geri dönecek tutar 14,6 milyar TL tutuyor.

İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarındaki bu olumsuz eğri ortadayken, saray rejiminin harcamaları hız kesmiyor. Yılın ilk dört ayının baz alındığı sonuçlara göre, AKP şefinin kullandığı, nereye harcandığı bilinmeyen örtülü ödenekten toplam 781,4 milyon TL harcama yapıldı. Dört ayda müteahhitlere ayrılan tutar 14 milyarı 750 milyon lira oldu. Kira giderleri için 586 milyon, kiralık araç giderleri için 139 milyon, hizmet binalarına ise 162 milyon lira harcandı. Güvenlik ve savunma, 970 milyon TL ile bu harcama kalemleri içerisinde büyük bir bölümü oluşturdu. Sermayenin büyümesini güvencelemenin yolunun işçi ve emekçilerin boğazına yapışmaktan geçtiği bir işleyişte bu şaşırtıcı değil. Zira ülke güvenliği ve savunması denilen şey, işçi ve emekçilere yönelik her türlü savaş ve saldırı araçları, birimleri vs.dir. Bu da devlet için çok zaruri bir ihtiyaçtır. Cengiz Holding’e yapılan ödemeler ve ona açılan araziler için devletin jandarmasının İkizderelilerin karşısına dikilmesi örneğinde olduğu gibi…

Harcamalar konusunda bir başka çarpıcı örnek ise, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı EPDK’nın makam odaları için metresi 2 bin 500 TL’den binlerce lira tutarında el dokuması Uşak halısı alınmasıdır. Bu ve benzeri pek çok örnek sıralamak mümkün. Zira, sömürü üzerine kurulu sermaye düzeninde soygunun, yolsuzluğun, lüks ve şatafın sonu yok.

Kasalardan çıkan paralarla ne yapıldığı açıkça görülüyor. İşçi sınıfının, bunun ötesinde bu kasaların her seferinde nasıl doldurulduğuna yoğunlaşması gerekiyor. İşçi sınıfının emek gücünün sömürüsü üzerine kurulu kapitalist düzende tek seçenek, “Sınıfa karşı sınıf” perspektifiyle örgütlenmek ve asalakların kurulu düzenini yıkmak hedefiyle mücadeleyi büyütmektir.