Gelecek bu düzende değil, gelecek ellerimizdedir!

Gençlik geleceğini sokaklarda direnerek kazanabilir. İşçi ve emekçiler, emeklerinin sömürülmediği bir dünyayı, “sınıfa karşı sınıf” perspektifiyle mücadele edebildikleri oranda yaratabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 14 Mayıs 2021
  • 22:59

AKP-MHP rejiminin şefi Tayyip Erdoğan yakın zamanda 81 ilden 560 “seçilmiş genç” ile “En uzun iftar sofrası” adlı canlı yayında bir araya gelmişti. Gençliğin geleceği temsil ettiğini vurgulayan Erdoğan, uzaktan eğitimde yaşanan aksaklıklara yüzeysel olarak değindikten sonra, Türkiye’nin eğitim öğretim ve bilişim alt yapısının “güçlü” oluşuyla övünmüştü. Konuşmalarının birinde de gençlerin pandemi döneminde “fedakârlık yapmaya” devam etmeleri gerektiğini ifade etmişti.

Çok geçmeden bu kez de düzen muhalefetinden CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı video ile gençliğin geleceğine dair Erdoğan’dan farklı bir tonda “kaygılar” güttü. Videoda, yurt dışına gitmek isteyen gençlere “yurtta kalın” çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, gözüne uyku girmediğini, gençlerle dertleşmek istediğini ifade etti. Gençliği bu hale getirenlerden dem vurarak, gençlerin elinden alınan tüm hakları geri getireceğinin “sözünü” verdi.

Dinci faşist AKP-MHP rejiminin şefinin ve ondan aşağı yanı kalmayan düzen partilerinden CHP’nin liderinin yakın zamanda gençliğin sorunlarıyla bu denli “yakından ilgilenmeleri” hiç de tesadüf değildir. Son bir sene içinde ülkede yaşananlara bakmak dahi, iktidarın ve düzen partilerinin sergilemek zorunda kaldıkları bu tiyatronun nedenini anlamaya yeter. Son bir sene içinde, halihazırda kaos içinde olan eğitim sisteminin, pandemiyle birlikte daha da sorunlar yumağı haline geldiğini görüyoruz. Uzaktan verilmeye başlanan eğitime, gerekli teknik ekipmanlara (internet, bilgisayar, ses donanımı vb.) sahip olamadığı için erişemeyen 8 milyonun üzerinde öğrenci bulunmaktadır.

İşsizlik verileri, hiç olmadığı kadar artmış ve sadece kayıtlı olan işsizlerin oranı yüzde 30’ları geçmiştir. Halihazırda işsiz olan diplomalı işsizler ordusuna özellikle pandemi döneminde daha fazla sayıda kişi katılmıştır. Her üç kişiden birinin işsiz olduğunu ifade eden DİSK-AR’ın geçtiğimiz sene için hazırladığı raporda, sadece Covid-19 nedeniyle işsiz kalan kişi sayısının 3 milyon 728 bin olduğu verisi yer alıyordu.

Diğer yandan eğitim bileşenlerinin sözünün ve kararının bu denli hiçe sayıldığı pandemi döneminde, özellikle üniversite gençliğine yönelik polis şiddeti daha da arttırıldı. Boğaziçi eylemleriyle başlayan ve giderek ülkenin dört bir yanına yayılan protestolarda 500’den fazla öğrenci gözaltına alınmış, 25’ten fazla öğrenci ev hapsi almış ve 11 öğrenci ise tutuklanmıştı. Bu kadarı bile pandemi döneminde düzenin gençliğe geleceksizlikten başka bir şey sunmadığını görmek için yeterlidir. Gençliğin içinde mayalanan öfkenin yer yer dışa vurduğu bu dönemde, bu öfkenin örgütlü, birleşik, kitlesel ve militan bir şekilde sokağa taşmasından korkan iktidar ve düzen partileri, gençliği düzene kazanma hamleleri yapmaktadır. Gençliğin sorunlarıyla ilgili olmaları, bu tür programlar ve açıklamalar ile tiyatrolar sergilemeleri, yer yer “Haziran Direnişi” korkularını dile getirmeleri bu kaygılarından dolayıdır.

Geleceksizlik yalnızca Türkiye’ye özgü bir sorun da değildir. Bugün birçok ülkede gençlik, kapitalist düzenin derinleşen krizinin faturasını ağır biçimde yaşayan kesimlerden biridir. Özellikle işçi-emekçi çocuklarının yoksul ailelerin gençleri daha koyu bir geleceksizlikle yüz yüze kalmış durumdadır. Ancak düzenin dayattığı bu geleceksizliğe karşı başta Türkiye’de olmak üzere bir dizi ülkede gençlik sokaklara çıkarak karşılık vermiştir.

Yunanistan’da “eğitim reformu” adı altında, üniversitelerde polis sayısını arttırmayı ve üniversitelerin kapılarını sermayedarlara daha çok açmayı hedefleyen yasa tasarısına karşı Yunanistan öğrenci gençliği günler boyunca sokaklarda eylemler düzenledi. Diğer yandan ırkçılığın her dönem tırmandırıldığı Almanya’da ve Amerika’da gençlik, iki emperyalist devletin içeride tırmandırdığı polis terörüne ve ırkçı-faşist saldırganlığa karşı sokaklardaydı. Keza Fransa’da da polis yasasına, sınav ve eğitim düzenlemelerine karşı sokakları dolduran gençlik, aynı zamanda pandemi tehlikesine rağmen liselerin açılarak hiçbir önlem alınmadan yüz yüze eğitime geçilme kararına karşı günlerce sokaklardaydı. Kolombiya’da hükümetin “yeni vergi reformuyla” birlikte işçi ve emekçileri daha fazla açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmeyi hedeflediği yasa tasarısının geri çekilmesi için sokaklara çıkan Kolombiya halkının en ön saflarını yine gençlik oluşturmaktadır. Filistin’de ise siyonist İsrail rejiminin yeniden imha ve inkâr politikalarını hayata geçirerek Filistinlilere karşı başlattığı savaş ve saldırganlığa karşı günlerdir her bir sokağı direniş alanına çeviren Filistin halkının ve onlarla dayanışma eylemleri yapan diğer ülkelerdeki halkların en ön kesimini yine gençlik oluşturmaktadır…

Emperyalist-kapitalist sistemin gençlik başta olmak üzere işçi ve emekçilere, ezilen bölge halklarına koyu bir geleceksizlikten başta bir şey sunmadığını/sunamayacağını bu tablo ortaya koymaktadır. İşsizliğin, açlığın ve yoksulluğun olmadığı; kardeş halkların birbirlerine kırdırtılarak katliamların gerçekleştirilmediği, emperyalist savaş ve saldırganlığın yer almadığı, gerekli tedbirlerin ve kararların alınmasıyla salgınların bu denli yıkıcı bir etki yaratmadığı bir gelecek, ancak bu düzene karşı topyekûn mücadele ile inşa edilebilir.

Gençlik geleceğini sokaklarda direnerek kazanabilir. İşçi ve emekçiler, emeklerinin sömürülmediği bir dünyayı, “sınıfa karşı sınıf” perspektifiyle mücadele edebildikleri oranda yaratabilir. Ezilen bölge halkları, her sabah bomba sesleriyle uyanmadıkları bir yaşamı, diğer ülkelerin halklarına kardeş halklar olarak bakabildiği ve ortak mücadele edebildiği oranda kurabilir. Emperyalist-kapitalist sistem ne gençliğe ne işçi ve emekçilere ne de mazlum halklara gelecek vaat edebilir. Yıkım, savaş, geleceksizlik ve daha fazla sömürü dayatan bu düzenin topyekûn örgütlü mücadele ile yıkılmasıyla birlikte ancak sınıfsız, sömürüsüz ve savaşsız güzel bir gelecek inşa edilebilecektir.