Çin'de ortaya çıktığı iddia edilen Koronavirüsün bilançosu tüm dünyada giderek ağırlaşıyor. Salgının dünyanın yaklaşık 120 ülkesine yayıldığı belirtilirken, bu listeye sürekli yeni ülkeler eklenmeye ve tüm dünyanın uğraştığı başlıca sorun olmaya devam ediyor.
Hastalığa yakalanan ve hayatını kaybeden insan sayısı bakımından ilk sırada yer alan Çin'de alınan sıkı önlemler neticesinde yayılma hızında ciddi bir yavaşlama olsa da, henüz tam kontrol altına alındığı söylenemez.
Dünyada güvenilirliği bakımından öne çıkan iki sağlık kuruluşu olan Johns Hopkins Üniversitesi (ABD) ile Robert Koch Enstitüsü (Almanya) tarafından verilen bilgilere göre hasta sayısı tüm dünyada sürekli artıyor.
Son rakamlara göre dünya çapında hasta sayısı 180 bini bulurken, hayatını kaybedenlerin sayısı 7 bine yaklaşıyor. Yaklaşık 80 bin kişinin iyileştiği yönünde bilgiler var. Fakat bu rakamlar sürekli değişiyor.
Hastalığın en etkili olduğu Çin'de son rakamlara göre vaka sayısı 80.881, ölenlerin sayısı 3.226, tedavi edilen hasta sayısı 8.940, iyileşenlerin sayısı ise 68.715’tir. Çin, karşı karşıya bulunduğu tüm zorluklara rağmen dünyanın başka ülkeleriyle en çok dayanışmada bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. Küba ile birlikte Çin, Avrupa ülkelerinden önce İtalya'ya doktor ve tıbbi malzeme yardımında bulundu. Ayrıca Küba, 600'yü aşkın yolcusuyla denizlerde mahsur kalan ve onlarca ülkenin almayı reddettiği bir İngiliz gemisini kabul ederek dünyanın takdirini kazandı.
27.980 vaka ve 2.158 ölüm ile İtalya, Avrupa'da durumun en ciddi olduğu ülkelerin başında geliyor. Ülkede hayat adeta durmuş vaziyette. Alınan tüm önlemlere rağmen hayatını kaybedenlerin sayısı her geçen saat artıyor. Hastalık özellikle ülkenin kuzeyi olan Normandiya bölgesinde etkili oluyor. İtalya'da sadece son 24 saatte virüsün yol açtığı akciğer hastalığından dolayı 350 kişi hayatını kaybetti. Korona virüsünden dolayı hastaneler dolup taşarken, acil olmayan bütün ameliyatlar ertelenmiş bulunuyor. Salgın vakalarında ise yaş durumuna göre öncelik tanınıyor. Hastanelerde solunum cihazlarına ciddi bir ihtiyaç var. Avrupa'nın diğer ülkeleri ciddi bir yardımda bulunmazken, hemen tüm ülkeler İtalya ile olan bağlantılarını kesmiş bulunuyorlar.
Hayatını kaybedenler bakımından İtalya’yı sırasıyla İran (988 kişi), İspanya (510 kişi), Fransa (148 kişi), ABD (94 kişi), Güney Kore (81 kişi), İngiltere (56 kişi), Hollanda (43 kişi), Japonya (29 kişi), İsviçre (27 kişi), Almanya (23 kişi), Norveç (3 kişi) izliyor.
Salgının yayılma hızının artması durumun vahametini arttırırken, ülkelerin başvurduğu önlemler de sertleştiriliyor. İtalya, İspanya ve Fransa acil olmadıkça sokağa çıkmayı asgariye indirmiş durumda. Tüm sınırlarda giriş çıkışlar sıkı kontrol altında. Fransa cumhurbaşkanı Macron, “Bir savaştayız. Bir orduya veya bir ulusa karşı savaşmıyoruz, fakat düşman burada, görünmüyor ve sürekli saldırıyor!'' açıklaması eşliğinde herkesi duyarlı olmaya çağırdı. Avusturya ülkeye giriş-çıkışları ve tüm hava trafiğini nerdeyse durdurmuş bulunuyor. Avusturya bu tür önlemleri en erken ve en sıkı hayata geçiren ülkelerin başında geliyor.
Avrupa’nın en zengin ve en organize ülkelerinden olan İsviçre olağanüstü durum ilan etti. Federal sağlık dairesi BAG, “Vakalar o kadar hızlı ki, veri toplamakta zorlanıyoruz. Böyle giderse sağlık sistemimiz ve hastaneler çökecek!” açıklaması yaptı. Ordudan 800 kişi sağlık alanında görevlendirildi.
AB'nin en güçlü ekonomisi olan Almanya'da da risk derecesi yükseltilerek üçe çıkarıldı. Hastalığın hızla yayıldığı ülkelerden biri olan Almanya'da, Tabipler Odaları hükümeti önlem almakta oldukça gecikmekle suçladı. Başbakan Angela Merkel, son yapılan toplantının ardından alınan önlemleri kamuoyuna duyurdu. Açıklamaya göre, ülkede marketler, içecek satan yerler, eczaneler, tıbbi malzeme satan yerler, benzin istasyonları, bankalar, postaneler, kuaförler, kuru temizlemeciler, çamaşırhaneler, gazete bayileri, inşaat malzemeleri satan ve dağıtım hizmeti verenler haricindeki tüm yerler kapatılacak. Marketlerin açık olduğu saatler sınırlanacak. Çocuk parkları kapatılacak.
Ülkenin önde gelen tekellerinden VW ve Opel gibi işletmeler de, gecikerek de olsa en az üç hafta üretime ara verdiklerini açıkladılar. Almanya'da son sınıflardaki tıp öğrencileri ve emekli doktorlar göreve çağrılırken, hastanelerde yatak sayısı iki katına çıkarıldı. Başkent Berlin’de bin kişilik bir seyyar hastane kuruluyor. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, “Biz kazanacağız, garanti veriyorum. Dünya daha sonra başka bir yöne gidecek, bu yönün hangisi olacağı bizim elimizde!” diyerek, alınacak önlemlere harfiyen uyma çağrısı yaptı.
Avrupa’nın önemli emperyalist ülkelerinden olan İngiltere ise aldığı “ilginç” tutumla dikkatleri üstüne çekti. Okulları bile kapatmayarak virüsün olabildiğine fazla kişiye bulaşmasını ve böylece kitlesel bir bağışıklık yaratmak istediğini iddia eden İngiliz hükümeti sert eleştirilere hedef oldu. Uzmanlar bunun bir kumar olduğunu ve milyonlarca kişinin hayatına mal olabileceğini dile getirdiler.
Burjuva politikacılar işçi ve emekçi kitlelerde paniği arttıran açıklamalar yapıyorlar. Örneğin Merkel, “ülke nüfusunun %60-70'i hasta olabilir” derken, İngiltere'de ise sürecin 2021 yılına kadar sürebileceği yönünde açıklamalar yapıldı. Buna karşılık, salgını önlemeye dönük gerçek önlemleri almakta son derece yavaş davranıyorlar. Hastalığın tespitine yönelik testler yapma konusunda hiçbir ciddi ilerleme yok. Şüphe üzerine hastanelere giden insanlar bile yoğunluktan dolayı evlerine geri gönderiliyorlar.
Bütün bu yaşananlar kapitalizmin ikiyüzlü, çifte standartçı sınıfsal karakterine bir kez daha ayna tutuyor. Bir yandan her şeyin kontrol altında olduğunu ve gerekli her türlü önlemin alındığı söylenirken, öte yandan birçok yerde insanların kitlesel bir arada bulunduğu üretim alanları faaliyetlerine devam ediyor. Sanki işçilere hastalık bulaşmazmış gibi davranıyorlar. Üretim ve ticaret burjuvazinin en önemli “değerleri” olmaya devam ediyor. En riskli alanlardan biri olan havaalanları çoğu yerde hala açık. Almanya'nın Frankfurt havaalanında binlerce kişi, hiçbir ciddi önlem olmadan çalışmaya devam ediyor.
Geniş emekçi yığınlar ise burjuva politikacıların yaptığı açıklamalara itibar etmiyorlar. Oluşan panik atmosferinde can havliyle alışveriş yapıp yiyecek stoku yapmaktan başka bir şey yapamıyorlar bu aşamada.